İşte o herkesin nefret ettiği sabah alarmının saati gelmiş ve uykumun en güzel yerinin içine etmişti. Bedenim ve ruhum yorgun, göz kapaklarım yeni bir uykunun başlangıcına yakınken alarmın sesi bile beni yerimden kaldıramıyordu.
Annemin odayı tıklatmadan FBI basmış izlenimi yaratan açışıyla gözlerim biraz olsun tekrardan aralanmıştı. Annem yalandan bir enerjiyle:
"Günaydınnn kızımm"
Dedi ve alarmı kapatıp beni sarsmaya başladı. Bunca beni uyandırma çabasına pes ederek en sonunda kendimi zorlayıp kalkmaya karar verdim. Benim kararsız ruh halim sanki annemede yansımıştı ki geçen günlerde hırlayıp gürleyen kadın şimdi bir enerjikleşme çabasındaydı.
Annemin seslenişini yanıtsız bırakmamak amacıyla ruhsuz sesimle onu yanıtladım:
"Günaydın"
Annem sevgiyle gülümseyerek oturduğunu yeni fark ettiğim baş ucumdan sakince kalktı ve mutfağa doğru ilerledi. Kalktığım gibi lavaboya gittim. Uzun uzun aynada yüzümü incelemeye daldım. Keskin yüz hatlarım, İri ve yorgun kahverengi gözlerim , Uzun kirpiklerim , Yorgun esmer tenim , Zayıf bedenim..
Güzellik algılarına uymayacak cinsten bir insandım. Bir yandan genç kızlığın verdiği heves ve güzelleşme hırsıyla kendime bakmaya karar versem de bir yanımda yorgunlukla boş bir çaba olduğunu imâ ediyordu.
16 yaşındaki birisi için normalmiydim? Güzel miydim? Güçlü mü yoksa son derece hassas mıydım? İyi birimiydim kötü biri mi? Ve sonu gelmeyen sorular...
Normalde olmasından daha uzun vakit geçirdiğimi ve annemin içerde ağaç olduğunu tahmin ederek hızlanarak daha okul formalarımı bile giymeden evimizin her adımında sinir edici derecede ses çıkartan merdivenlerinden inmeye başladım.
Mutfağa vardığımda annem çoktan kendi tabağını bitirmiş, babamda erkenden yetişmesi gerektiği işi için evden çıkmıştı. Annem mutfak lavabosunda yine birşeyleri durularken kendimi rastgele masanın yanındaki bir sandalyeye atıp tabağımı önüme çektim. İştahım yoktu. Açlık hissetmiyordum. Ama annemin zorla yemem için ağzıma tıkmaması için ağzıma birkaç şey attım. Ne annem ne de ben konuşuyordum.
Göz ucuyla saate baktığımda üstümü giyinmem gerektiğini karar kılıp hızlıca odaya ilerledim. Annemin ütüleyip sandalyenin üzerine bıraktığı okul eteği, kravat ve gömleğe soğuk bir bakış attım. Etek giyip rahatlığımı feda edecek kadar özendiğim bir bedenim yoktu. Şimdi bir hevesle giyip uzun ince bacaklarımı sergileyip insanların bacaklarıma dalga geçen bakışını umursamadan yürüyerek güzellik algılarını yıkmaya çalışmaya uğraşacak bir hevesimde yoktu.
Hırsla açtığım dolabımdan elime ilk geçen crop , siyah kot pantolon ve siyah hırkayı alıp üstüme geçirdim. Okul yönetiminin öğrencilerin giyimiyle pek ilgilendiği yoktu ve bu sebeple öğrencilerde pek açık olmadığı sürece çoğu şeyi giyebiliyordu.
Okul servisinin aşağıdan duyulan korna sesiyle annemde aşağı inmem için mutfaktan bağırıyordu. Annemi geçiştirecek birşeyler gevelerken bir yandanda ayakkabılarımı ayağıma geçirmeye çalışıyordum.
Merdivenlerden ölümüne koşup son merdivenlerde takılıp düşmeme rağmen servise yetişmeyi başarmıştım. Başımı önüme eğip bana doğru atılan birkaç bakışı umursamadan arkadaki tekli koltuğa doğru yürüdüm.
Gördüğüm şeyle şok olmuştum çünkü o kıymetli koltuğumu bir yavşak ele geçirmişti ve benim onu kovma gibi bir hakkım yoktu.
İçimden oflayarak oturacak yeni bir tekli koltuk aradım ama o da ne BÜTÜN TEKLİ KOLTUKLAR DOLUMUYDU?!?
![](https://img.wattpad.com/cover/256933898-288-k997888.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ BOYUT ARASINDA
Romance" Evde kalmak bi yandan sıksada artık ben kendimi hapsettim... sanırım ne hissettiğim ne istediğim hakkında kararsızım... ben hakkında hiç bişey bilmiyorum... artık herşey durdu... zevkler durdu... istekler... amaçlar... yürüyen bi ölü oldu bedenim...