~BOŞLUKTA SÜRÜKLENMEK~

66 18 150
                                    

Evet, bölüm adını yanlış okumadınız bu kitabın size yeni bakış açıları kazandırmasını diliyorum dostlarım iyi okumalar değilde iyi seyirler diliyorum sizlere🙏

_____________________________________________

"Evet ben Ahsen,
Hiç tamamen görünmez olmak istediniz mi?
Yada yok olmak? Genelde şikayet edilen bu görünmezlik olayına ben hasret çekiyorum. En azından insanların size hastaymış gibi bakmasından iyidir."

Yine günlük kendi kendime konuşma seanslarımdan birini daha bitirmiştim. Genelde odada boş boş kendimi ve insanları kendime şikayet eder, sonrada o konuşmaları beynimin içindeki sonsuzluğun en ücra yerine gönderirim.

Bu konuşmaları hep kendi kendime yapmam tabiiki. Ben bana ait olan mükemmel bir insana sahibim. İnsanların göremeyeceği mükemmellikteki bir insana. Bu kadar kör insanların göremeyeceği bir tek o insan değil, ona olan aşkımı göremeyecek kadar da körler. İnsanlar duyularıyla hissedemeyecekleri şeylerin gerçekliği konusunda neden bu kadar inkar eder?

Kafamda bir ton soru, bir ton cevap ve birçok "Sen şizofrensin bu kadar"diyen insan sesleri yine bana kafamı dağıtacak bişeylere ihtiyacım olduğunu hatırlattı. Yatağımın yanındaki şifonyerin çekmecesini açtım ve içindeki tütsü kutusundan bir adet çubuk tütsüyü hızlıca parmaklarımın arasına aldım.
Tütsülüğe koyduğum tütsünün ucunu kibritle çeviklikle yaktığımda cam kenarındaki sandalyeme oturup anneme seslendim:

"Anneğğ bana nar çayı getirir misin?"

O an hatırladım annemler babamla alışverişe çıkmıştı. Mızmızlanarak kendi çayımı kendim yapıp yine sandalyeme oturdum. Dışarda erkek-kız karışık bir grup liseli denecek görünüşteki gençler oturup gülüşerek çekirdek çitliyorlardı.

Genelde haftada 2 kez böyle otururlardı. Onlara her baktığımda hayatlarına ve mutluluklarına özenir bir yandanda böyle arkadaşlara sahip olmadığım içinde üzülürdüm. Tam o anda yanımda Ömer belirdi.

İşte hiç birinin sahip olamayacağı mutluluk Ömer'i görmek onunla konuşmaktı. Ömer sandalyemin yanına oturdu ve gülümseyerek konuşmaya başladı:

"Nasılsın sevgilim?" Merakla bakan mavi gözleri ve beyaz yüzüyle cevabımı bekliyordu. Bense solmuş esmer tenim ve yorgun kahverengi gözlerle yine onu izlemekten kendimi alamıyordum. O an dudaklarımdan sıkıntıyla ve sahte bir gülümsemeyle bir cümle çıktı:

"Normalim, daha ölmedim" Bu benim insanlar "Nasılsın?" diye sorduğunda klişe lafım olmuştu artık. Ben ne kadar gülümsemeyi beceremesemde o hâlâ zevkle beni izliyordu. Gözleri gözlerimden çekilmiyordu. Yaktığım lavanta tütsüsünün kokusu iyice odayı sarmışken bir anda annem kapıda belirdi.

"Kızım sen yine ilaçlarını almadın mı? Yine onu görüyorsun değilmi? Unut onu artık o gerçek değil"

Bir anne kızını bu kadar mı anlamazdı? Bir yanım anneme hak vermek istiyordu. Çünkü benim bu halimi görmek onunda psikolojisini bozuyordu. Ona cevap veremeyecek kadar bezmiştim. Âni bir fikirle dışarıya çıkmaya karar verdim. Mutfağa geçen anneme yine bezgin bir sesle bağırmaya çalıştım:

"Anneğğ ben yürüyüşe çıkıcam. Evde daraldım."

İçeriden annemin "Tamam, çık" diyen sesi duyulunca hızla üstüme bahar havasına uygun kıyafetlerimi giydim. Gün batımı yanaşmıştı. Denizin yanındaki yürüyüş yolunun orda bir bank a oturup gün batımını seyretmekti planım.

Ömer gün batımlarına bayılırdı. Nereye gidersem o da hep peşimde olduğu için onun hoşlandığı yerlere gidip onun mutluluğunu görmek herşeye bedeldi.

İKİ BOYUT ARASINDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin