Kendime küçük ölümler vermekten vazgeçip yaşamanın anlamını kavradığım ve mutlu olduğum tam 10 gün geçmişti. Mutluydum.
Astoria'nın ailesi ve benim ailemle olan bizim de işlere dahil olmamız gerektiği ile ilgili olan yemeğin ertesi günü tuhaf bir şekilde son derse kadar yüzüme bile bakmayan Harry aslında mutsuz bir şekilde güne başlamama sebep olmuştu.
Ta ki beden eğitimi dersinin ardından son kişi olarak duştan çıktıktan sonra giyinirken belime dolanan esmer ve kaslı kolu görene kadar.
Dolgun dudaklarını enseme bastırıp, dünyadaki her kızın birleşip sadece tonu ile bana vermeyeceği zevki veren sesi ile "Her şeyi hatırlıyorum" diye fısıldamasa bile ben o eşsiz kokusundan kim olduğunu anlardım.
Bedenimi çevirip güçlü dudakları ile dudaklarımı ezerken çoktan uçmuş aklımın ufak bir yerinden üstümdeki tek parça olan havlunun düşmesi belki beni korkutmalıydı ama zaten tam olarak istediğim buydu.
En güzel günahımın en dibine kadar gitmek.
Fakat istediğim gibi olmadı. Masum sayılmayacak kadar büyük bir tutku ile öpse bile dudaklarını benden ayırdı ve alnıma kondurduğu öpücükten sonra "Giyin bekliyorum" diye mırıldandı.
Arkasından çıkışını izlerken bile bu değişimin sebebini sorgulasam da dediklerine uyup yanına gittim.
Benim için günahlarla dolu cennet de böyle başladı.
10 gün. Tam 10 gün boyunca kimse yokken üzerimde gezinen elleri, kulağımı dolduran kahkası bana bir yanlışın aslında ne kadar doğru hissettirebileceğini gösterdi.
Astoira ya da ilişkimizi göz önünde yaşayamamız gibi engelleri bilse de sadece benim kendini çok iyi hissettirdiğimi ve tanıdığı herkesten daha güzel olduğumu kafası iyi olduğu başka bir sefer itiraf etmişti.
Tam anlamı ile ilişkiye girmiyorduk çünkü o da, bende zaten hak etmediği halde sevgilim(?)e zaten yeterince ihanet ettiğimizin farkındaydık.
Bu bile her bir zerremin mutlu hissetmesine engel değildi çünkü kendime bile ihanet saydığım halde arzuladığım kişi yanımdaydı.
Ne derler bilirsiniz her güzel şeyin bir sonu vardır.
Benim için sonun başlangıcı da 10.güne kalkmama sebep olan kapı sesiydi.
Boş evlerimizden birinde yarı çıplak bir halde dağınık bir şekilde yattığım Harry ve bana bakan babamın suratındaki iğrenme ifadesi de diyebilirim.
Bundan sonrası çok hızlı gelişti zaten. Uyandırıp endişeli olmasına rağmen yolladığım zümrüt gözlü çocuk kapıdan çıktıktan hemen sonra yediğim tokat inanın ki önemli değildi.
En azından konuşmaya başlayan babamın sesindeki tiksinme ifadesi kadar acıtmıyordu.
"Bu lanet şeyi hiç kimse bilmeyecek hemde hiç kimse. En kısa zamanda son vereceksin ve bu hafta sonu hızlı bir şekilde sözünüz yapılacak Astoira ile beni anlıyor musun?"
Şoktan cevap verip karşı bile çıkamazken yakamı tutup suratıma adeta tüküren babamın sesi ile kendime geldim" Sana anlıyor musun dedim "
" E-evet " kendimin bile zor duyduğum bir sesle cevap versem de beni anlayan babam ellerini hiç bir şey olmamış gibi yakamdan çekti ve ceketini düzeltirken konuşmaya devam etti.
" Güzel. Her ne kadar tanrı seni cennetine kabul etmeyecek olsa da insanların gözünde ki sadece insanların gözünde benim oğlumsun. Bu sapkınlığı kimsenin bilmesine gerek yok. Tanrım sana bakmak bile kusmak istememe sebep oluyor."
Son bir kez gözlerini akmaya başlayan yaşlarıma diktikten sonra arkasını döndü ve son sözünü söyleyerek beni acı çekmeye bıraktı.
" İyi bir çocuk ol ve bu yaptığın sapkınlık ortaya çıkmadan emirlerime uy belki o zaman tekrar oğlum olarak görebilirim seni."
Bundan sonrasını sizden tahmin edebiliyorsunuzdur. Göz yaşı ve artık yer kalmadığı için başka bir kesiğin üstünden geçen kesik.
Çünkü iyi çocuklar sapkın olduklarını babaları hatırlatınca umursamaya başlamazdı.
°Sonraki bölüm final. Bu fic sona erince diğerlerine daha da ilgi göstereceğim. Slytherin saçlı yazarınız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİTTLE DEATH - drarry
FanfictionHer yaralanma tanrıya adak olan küçük bir ölümdür. DRARRY AU.