3

6.3K 652 1.6K
                                    

"Yongbok-ah, su verir misin?" içeriden gelen ses ile katladığım çarşafı yere fırlattım. Sinirle mutfağa gidip bir bardak su doldurdum, ve onun odasına gittim.

Masasına bardağı sertçe koyup topuklarım üzerinde geriye dönmüştüm ki bileğimde ellerini hissettim. Beni kendisine döndürdü ve gözlerime baktı.

"Hey, sorun ne?" mırıldandı. Bacaklarımdan yükselen titreme dizlerimi, belimi, göğsümü, daha sonra kafamı bulunca gözlerimin karardığını hissetmiştim. Her ayağa kalktığımda gözleri kararan birisi olduğum için garipsemedim, ve başımı iki yana salladım.

"Sorun yok, canım sıkıldı biraz." diyerek geçiştirdim. Yüzüme doğru olan garipser bakışları devam ederken bileğimi çektim. Duvardaki saate döndüm.

"Antrenmanın yok mu, geç kalacaksın?"

"Evet, çıkacağım birazdan." masasından kalkmış ve suyunu içtikten sonra dolabına ilerlemişti. Ayaklarım yere çakılmış gibi onu izlerken tişörtünü eteklerinden tuttuğu gibi çıkarıp dolabına antrenman kıyafetleri için bakınmıştı.

Yutkundum.

Hyunjin, vücudun hep bu kadar kusursuz muydu?

"Hey, atletim ve şortumu gördün mü?" odadan çoktan çıktığımı sandığı için bağırarak konuşmuştu. Fakat donakalmış bir halde onu izleyen beni farketmesi kısa sürmedi.

Beni görünce güldü ve başını yana eğerek kaşlarını kaldırdı. "Burada mıydın?"

Kendine gel Yongbok, kendine gel. Üç yıldır arkadaşın olan bu çocuğun bedenini ilk kez görmen çok normal, ama neden aklım karışıyor? Tanrım, hepsi Jeongin yüzünden. Aklımı o karıştırdı, şimdi de kendi kendimi kemireceğim.

Beni esgeçip kıyafetleriyle ilgilenmeye başladığında aynı anda konuşuyordu.

"Baksana, bugün benimle antrenmana gelmeye ne dersin? Canın sıkılmaz. Bizimkiler uzun zamandır seni soruyorlardı." son cümlesinden sonra kendi kendine sırıttı, başını iki yana sallayıp üstüne bol bir tişört geçirdi.

"Olur." sesim çıkmayınca telaşla boğazımı temizledim.

"Tamam, beş dakikaya çıkarız hazırlan istersen." saçları ne güzeldi.

...

"Eyo, kimler gelmiş?" dikkatimi çeken ilk şey çok geniş basketbol salonunda toplanan çocuklardı. Hyunjin'in takımı olmalılardı.

Konuşan çocuğu hatırlıyorum, bir keresinde okula giderken bizimle gelmişti. Chan, galiba ismi buydu. Hyunjin'in arkadaş ortamı benimkinden çok farklı olduğu için pek iletişimimiz yoktu ama Hyunjin beni buraya getirdiğine göre sakıncası yoktu.

Onlar biraz, benim eğlence anlayışımdan uzak takılıyorlardı. Fazla küfürlü konuştuklarını biliyorum, ve onun dışında çok şakacılar. Haklarında bildiğim tek şey bunlardı, birbirlerine dostum diye sesleniyorlardı. Yani dedim ya, benim garipsediğim şeyler.

Ama havalı. Üf, çok havalı. Hepsi çok yakışıklı çocuklar.

Hyunjin yanına geldiğimiz çocukların avuçlarını tutup omuz selamı verdi. Bunu nasıl betimleyebilirim ki? El ele tutuşup elleri birleşikken omuz tokuşturuyorlar ya hani? Genelde Amerika dizilerindeki gençler yapar. Ondan işte. Ben olsam arkadaşlarımın üstüne atlardım.

Hepsiyle sırayla aynısını yaptı, beş kişi vardı zaten. Ortada salak gibi durduğumun farkındaydım, fakat Hyunjin o sırada araya girip beni tanışmıştı. "Felix, ev arkadaşım. Yongbok-ah, bunlar da takım."

nude | hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin