8

2.8K 312 362
                                    


...

"Hyunjin, mavi tişörtümü nereye koydun?" Diye diğer odaya doğru seslendim. Yanıt gelmeyeceğini biliyordum elbette. Bir umut seslenmiştim işte.

Dolabın içine son bir umutsuz bakış attım ve kapağını sertçe kapatıp odadan çıktım. Onun odasına doğru ilerlerken ona hangi küfürlerle serenat yapsam diye düşünüyordum.

Kapısını sertçe açıp içeriye daldım ve bağırdım. "Bu evde beni takan kimse yok mu?!"

Elleri klavyede hareket ederken ve gözlerini ekranından ayırmazken yanıtladı. "Evde benden başka kimse yok, Yongbok."

Ellerimi belime koydum. "Hadi ya?"

"Ben bu evi terk edince de senden başka kimse olmayacak Hwang Hyunjin."

Söylediklerimi gram umursamıyordu. Sinirle masasına yaklaştım ve koltuğuna yaslanıp ekranına baktım. Ne buluyordu bu silah tutup adam kovalama oyunlarında? Telefonda daha zevkli bu arada.

Ekrandaki yazıları okumaya çalışırken bile Hyunjin önüne gelenin kafasına sıkıp başka yerlere gidiyordu. Elleri de bayağı marifetliymiş.

Başını tutup ittirdim sinirle. "Hey. Sinirimi bozuyorsun!" dedim.

"Ya!" Diye bağırdı. Ben söylenmeye devam ederken oyundan çıktığını fark ettim. İstediğimi almak çok güzel bir histi.

Ekran kapanınca koltuğunu bana doğru döndürüp iki bacağı arasına aldı beni. Ellerini belime sarıp yüzüme bakmaya başlayınca biraz erir gibi oldum.

"Kapattım artık, kızma." dedi çenesini karnıma yaslarken.

Yüzümü buruşturdum. "Her seferinde boyle yapıyorsun. Bir dahaki sefere yemin ederim annemin evine giderim."

Kaşlarını çatıp güldü. "Evli ve kavga eden çiftlerin söylediği şeylere benzedi bu?"

Ellerimle suratını avuçladım. "Her şeyi sen biliyorsun, değil mi?"

Başını salladı. "Sana oyun oynamayı öğreteyim mi?" diye sorunca duraksadım.

"Şimdi mi? Olur." tek başına oynamaktansa benimle oynaması daha mantıklı.

Mavi tişörtüm de yalan oldu.

Gülümsedi ve belimden çekerek beni kucağına oturttu. Koltuğunu bilgisayara döndürdü ve oyundan birkaç şey ayarladı.

Elleri çok güzel.

"Klavye kullanmayı biliyorsun diye umuyorum." diye mırıldandı. Başımı salladım. Onun oyunda her şeyi bu kadar iyi bildiğini görmek can sıkıcıydı. İleride onunla yarışınca kaybedecektim.

Yeni bir maç açmadan önce klavyede bir yere basıp konuştu. "Çocuklar, Yongbok'a oynamayı öğretiyorum. Kimse onu vurmasın." dedi.

"Ne diyorsun?" dedim afallayarak.

Bilgisayarın sesini kulaklıktan çıkarttı ve bir anda oyunun ve bütün arka planın seslerini duyabilmeye başladım. "Bu tuşa bastığında çocuklar seni duyacak, basmadığın sürece bizi duymazlar." dedi Hyun.

"Bizim çocuklar mı? Oyunda başkaları yok mu?" diye sordum. Başını iki yana salladı.

Ellerimi klavyedeki klasik dört tuşa yerleştirdikten sonra söylediği uzun tuşa bastım ve konuştum. "Selam."

Birden mikrofon ucundaki diğer çocuklar aynı anda bağırmaya başladılar.

"Hey Felix!"

"Aman tanrım seninle oynamak çok eğlenceli olacak!"

"Hyunjin'e senin de katılman için ısrar ettik ama bizi dinlemedi. Oynamak istemeyeceğini düşünüyordu."

"Selam Felix! Ben Minho, bu arada sesim garip geliyor olabilir çünkü mikrofonum bozuk."

Jisung onu yanıtladı. "Mikrofonu götüme soktum demek istedi."

Güldüm ve Hyunjin'e çevirdim başımı. Gülümseyerek tepkilerimi izliyordu. Kucağında yayılarak daha rahat bir pozisyona geçtim. Onun oturuş pozisyonundan onun da rahat olduğunu hissettiğim an da çocuklarla konuşmaya devam ettim.

Hyunjin biz konuşurken arkadan beni yönlendiriyordu, haritada gitmem gereken yerleri ve görev listesini anlatıyordu. Çocuklar kısayolları anlatırken ben hepsini aklımda tutmaya çalışıyordum.

"Basit gözüküyor." dedim.

"Evet, oldukça basit. Bu elde sana yardımcı olacağız. Sen öğrendikten sonra normal bir ele geçeriz." Bang Chan'ın söylediği şeyi onayladım.

Hyunjin'in sesiyle talimatını yerine getirdim. "İlerle ve soldaki geçitten geç, hayatım."

Söylediklerini yaptım ve geçitten geçtiğimde önüme birden birisi çıktı. Jisung bağırdı. "AğA! Felix'i buldum!"

Karakter zıplayarak etrafta koşmaya başlayınca Jisung olduğunu anlamam uzun sürmedi. "Felix eğer kafama isabet edersen daha kolay ölürüm." dedi Sung.

Changbin araya girdi. "Ya da bomba da atabilirsin ama yakın mesafede deneme çünkü kendini de öldürürsün."

Hyunjin sesiyle onayladı bunu. Jisung'ın dediğine odaklanıp kafasına sıktım ama ölmedi.

"C'mon bro sıkmaya devam et." dedi. Tuşa basılı tutarak Sung'ın karakterini öldürünce sevinerek gülümsedim.

Tabii yarım saat sonra girdiğimiz yeni maçta, hepsinin aslında dünya savaşı çıksa düşünmeden savaşacak kadar profesyonel oyuncular olduğunu anlayamadan o hızlı oyunda beni tek mermiyle öldürmeleri kısa sürmüştü.

"Lan oğlum iyi ki çocuk alışana kadar üstüne gitmeyin dedim, yavaş basın amına koyayım." Hyunjin'in çocuklara söyledikleri ile sırıttım. Hehe.

"Kanka kusura bakma ya, kullanıcı adı seninki olunca karşımda Felix olduğunu unuttum." Minho'nun söylediklerine kıkırdadım.

Tekrar dirilmem uzun sürmedi ve alanda ilk denk geldiğim kişi olan Chris'i vurunca heyecanla Hyun'a ve vereceği tepkiye baktım. Sanki üniversite kazanmışım gibi gururla bakıyordu.

"Aferin benim oğluma." Dedi ve enseme bir öpücük bıraktı. Hay anasını-

- nerede kaldığımı unuttuğum için baştan okudum kurguyu ☹️

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 12, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

nude | hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin