7

5.2K 470 443
                                    

siz: bak sakın o hareketi yapma tamam mı yanlarında

öldürürüm seni soyeon

ararsa aç: felix sen gelirken ben dönüyordum aslanım

bakarız

siz: ya ne alaka ne alaka

beni rezil edersin bak ciddiyim

beni siktir et kendin rezil oluyorsun amk

ararsa aç: yeter ya bir sus

tamam yapmam merak etme

benden bu ladar utandığını da bilmiyordum

yazıklar olsun 😒

siz: şimdi üstumü giyinip çıkacağım

senin oraya gelince yazarım, bekletirsen var ya kurbağaların arasına atarım seni

ararsa aç: SUS LAN

siz: ĞQÖSÜCIŞHWISBAOSHWOSUOWNWKDNOAHEOQBEKD

AĞZINA KURBAĞA GİRDİĞİNİ HER SEFERİNDE NASIL BELLİ EDEBİLİRSİN

ÖQĞSÜÇISBWOSBZOAHQO2HOSSŞÖFISJWKSĞAUDHOWJWD

ararsa aç: felix tamam git artık başımdan

siz: iyi be

...

Biraz korkuyorum, en çatlak arkadaşım erkek arkadaşımın arkadaş ortamıyla ilk kez tanışacak ve büyük ihtimalle büyük rezillik çıkacak. Ama olsun, bunu göze almasaydım Hyunjin ile çıkmaya başlamazdım.

Hyunjin antrenmana gideli bir saat oluyordu. Çocuklar beni de oynamak için davet etmişlerdi konu nasılsa benim arkadaşlarıma geldi. Jeongin annesine temizlik yapmakta yardım ettiği için gelemiyordu, tek umudum Soyeon'un beni rezil etmemesiydi. 

Basketbol hayatımda hiç oynamadığım gibi hakkında tek bildiğim birkaç hareketti. Onu da destek olmak için gittiğim Hyunjin'in maçlarında öğrenmiştim. Bana kalırsa basketbol izlemesi güzel bir spordu ve ilk kez oynamayı deneyimleyecektim. Top fobimi gözden çıkarırsak.

Spora uygun şeyler giydim ve yanıma gerekli şeyleri aldıktan sonra evden çıktım. Apartmanın içinde sırt çantama koyduklarımı kontrol ediyordum ki memnuniyetsiz bir ses duydum.

"Nereye böyle?" sesin sahibi yaşlı kadına bir göz attım ve saygısızlık olmaması için tebessüm ettim.

Resmen merdiven korkuluklarından sarkmış üst kattan beni gözetliyordu. İşi gücü yok muydu bu kadının?

"Dışarı gördüğün gibi."

Yüzünü buruşturdu. "Anladım onu zaten. Neyse ne, sizin balkona çamaşırım düştü. Bir ara verin diyecektim."

Dalga mı geçiyor bilmiyorum ama emin olduğum tek şey bizden nefret ettiğiydi. Binadan nasıl kaçtım bilmiyorum, sadece kaçmıştım işte. Soyeon iki alt sokakta yaşıyordu ve spor salonu onun evinin taraflarındaydı. 

Her neyse işte, onunla buluşup kol kola spor salonuna yürümeye başladık. "Kulaklıklarım ne zaman gelecek?"

Söyledikleri ile çapkınca sırıttım. "Söylesene cidden sadece dikkatini çeken kulaklıklar mıydı?" dediğim ile mızmızlandı.

"Tabii sen sevdiğin çocukla oldun, şimdi benimle uğraşıyorsun değil mi? " ona gıcıklık olsun diye başımı arsızca salladım. Birkaç saniye sessiz kaldı ve attığı her afımda omuzlarını sallayarak dengemi bozdu.

Sonra ise konuştu. "Yani tamam, çocuk çok yakışıklı olabilir." dedi. Hemen sırıttım ve onu dinlemeye devam ettim.

"İlk gördüğümde heyecandan telefonumu da düşürmüş olabilirim." dedikten sonra sinirle cırladı. "Ama bu demek değil ki ona aşığım?!?!"

İnce ve rahatsız edici sesi -hayır anlamıyorsunuz, Soyeon'un sesi çok cırtlaktır ve şarkı söylerken bir sanat eseri yaratsa da bunu yeri geldiğinde alehime kullanır- kulaklarımı titretirken gözlerimi kıstım.

"Bağırma ya!"

Yüzünü asıp önüne döndü. Eğilip suratına baktım. Sonra yüzümü buruşturdum. "Iy, rujunun rengi bok gibi."

Başını kaldırıp dudaklarını bana uzattı. "Gel dudaklarını öpeyim sana da bulaşsın."

Boş yaparak bir şekilde spor salonuna ulaşmıştık. Yolda bir ara araba çarpıyordu ama neyse iyiyiz işte. Sırada erkek arkadaşımın havalı hareketleri karşısında hayatta kalmak var.

Salona giriş yaptığımızda top, ayakkabı sürtme ve kahkaha sesleri geliyordu. Bu seslere çok alışık olduğumdan aldırmadım fakat Soyeon rahatsız gibiydi. Çocuklar görüş alanımıza girdiklerinde dikkatim sadece erkek arkadaşımdaydı. Ensesine dökülen saçları, terli bedeni ve şu an beli ve kolu arasına sıkıştırdığı top ile salona giriş yapan bize dönmüştü.

"Hey Felix! Come here bro'i!" Chan'ın bağırışı ve diğerlerinin gülüşmelerine karşılık olarak kocaman gülümsedim.

Soyeon tişörtümü çekiştirince kolunu cimcirip telaşla onlara yürüdüm. "İşte geldiniz, sizi bekliyorduk." dedi Changbin.

"Üzgünüm, evden çıkmam uzun sürdü." dedim ve hepsiyle teker teker selamlaştım. Hyunjin'in yer gibi gözlerle bana baktığını fark ettim. Diğerlerini Soyeon'la tanışmaları için bıraktığım zaman Hyunjin bileğimden tutarak beni kendisine çekti.

Ellerimi yanaklarına koyup gülümsedim. "Bu ne hoş bir karşılama, Hyun." dedim.

Sırıtıp dudaklarıma bir öpücük bıraktı. Islak alnına yapışan saçlarını geriye ittim özenle, kolundaki topu bırakıp boynuma birkaç öpücük bırakmakla meşguliyete geçti.

"Dostum, maç yapacaktık ama." Seungmin'in söylediği şeyle Hyunjin'i itekledim, o da kıkırdayıp yerden topu aldı.

Arkadaşıma baktığım zaman çocuklarla kaynaştığını gördüm. Oh, hayır. Changbin'in boyuyla dalga geçiyordu.

"Sensin lan cüce! Ben senden daha uzunum!" Changbin onun kafasını sarstı ve Soyeon kıl kadar bedeniyle olduğu yerde deprem atlattı.

Ona rastgele kol darbeleri atıyordu. "Ya! Deve tükürüğü! Bırak lan kafamı!"

Hepimiz onlara gülmeye devam ederken Minho'nun sesi yankı yaptı salonda. "Takımlara ayrılalım, önce iki kaptan belirleyelim."

"Kaptanlar Felix ve Soyeon olsun, takım üyelerini seçsinler." Chris'in dediğini onaylayınca onlar ikimizin karşısına ip gibi yan yana dizildiler.

Soyeon ile ilk kimin başlayacağını belirlemek için taş kağıt makas oynamaya başladık. O kazanınca bana kapak yapıp takıma döndü, hepimiz gülmemeye çalışarak onun takıma ilk kimi alacağını bekliyorduk.

"Minho diyorum. Hyunjin'i alacaktım ama sevgilisinden ayırmak acımasızlık olur diye düşündüm." dedi. Minho sevinç hareketleri yaparak Soyeon'un yanına geçerken aklıma gelen piçlik ile sırıttım.

"Ben Chris'i seçiyorum." dedim. Chan'i ona bırakmayacaktım ki kudursun, Hyunjin'i her türlü be alacaktım zaten.

Chris yanıma geçince Soyeon'a bir bakış attım. Bana ters ters bakarken buldum onu ve öpücük attım. Takıma dönüp gülerek konuştu.

"Hyunjin'i seçtim."

Demek ki şerefsiz insan.

- ya yazarken çok eğleniyorumĞSOWNWHZOWHSOZHWOWUW9

nude | hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin