"Seungmin.."
"Yine mi onları beraber gördün?"
Chan hyung kafasını sallayıp kapıdan içeri girerken tekrar konuştu.
"Sadece bu kadar da değil. Yanında ki arkadaşı Jisung bana onu rahat bırakmamı, benden korktuğunu söyledi."
"Oh..Onunla tekrar konuşmayı deneyeceğim hyung."
Gülümseyip sarılmasını bekledim. Titreyen nefesini dışarı vererek yavaş adımlarla yanıma geldi ve sarıldı. Her gün aynı şeyler yaşanıyordu. Chan hyung Changbin ve Felix ikilisini görüp sinirleniyordu. Sonra Felix'i okul boyunca takip edip onu rahatsız ediyordu. Kim olsa rahatsız olurdu. Ama Chan hyung kimseyi dinlememekte ısrar ediyordu.
"Hyung sence de Felix'e biraz zaman vermen gerekmez mi? Ondan hemen her şeyi kabul etmesini isteyemezsin. Ona önceden yaptıkların unutulacak şeyler değil."
Changbin ve Felixin ilişkisini öğrendikten sonra Chan hyung Felix'e sözel zorbalık yapmaya başlamıştı. Changbin hiç bir zaman sevgilisini korumayıp ortadan kaybolmayı seçiyordu. O da biliyordu ki Chan hyung ne isterse onu alır.
"Sende mi Jisung gibi düşünüyorsun?"
Belimde ki sıkı elleri hafiflerken dişlerinin arasından konuşması hiç iyi değildi. Kollarımı ayırıp konuştum.
"Hayır, hyung yanlış anladın. Sadece ona biraz zaman versen olmaz m-"
"Olmaz. Her şey ben istediğim zaman sürecinde olacak. Beni kabul edecek ve Changbin itini terk edecek. Onu sevmiyor bile. Benim Feliximi kullanıyor Seungmin."
Nefesimi verip omzunu okşadım. Burukça gülümseyip hâlâ ayakta olduğumuzu fark edip için içeriye doğru yürüdüm.
"Özür dilerim. Bir daha bu konuyu açmam."
"Öyle olsa iyi olur."
Her ne kadar Chan hyung'u sevsem de gerçekleri kabullenmesi gerekiyor. Felix onu sevmiyor ve asla sevmeyecek. Sırf bu yüzden sinir hastası olduğunu da kabul etmiyordu. Bunu ona söylediğimiz de ise şiddet uyguluyordu. Daha önce onu sinirlendirmediğim için şiddet uyguladığını görmedim. Ancak Hyunjin hyung ile büyük bir kavga ettiklerini duymuştum.
Her kavga sonrası Chan hyung bana geliyor. Çünkü ona asla soru sormayacağımı ve rahatsız etmeyeceğimi biliyor. Arkadaş olmak bunu gerektiyor, değil mi?
"Üzgünüm o kadar sert davranmamalıydım."
Sonra ise yaptıklarını fark edip özür diliyordu.
"Sorun değil hyung. Bilirsin böyle şeylere alışkınım. Sadece sen değil herkes gelip bana yaşadıklarını anlatıyor. Hespi bana kinini kusup özür diliyor. Sonra bir şey olmamış gibi gidiyorlar."
"Hey, böyle söyleme. Ben hep yanındayım bunu biliyorsun."
"Anlatmak istediğim o değildi."
Göz devirip sırtımı koltuğa yasladım. Yanıma gelip, kafamı ya da sırtımı okşayacaktı. Dediğim gibi, her gün aynı şeyleri yaşıyoruz. Çok geçmeden nefesini dışarı verip yanıma oturdu ve kafamı okşayarak konuştu.
"Ne demek istediğini anladım. Sadece konuyu açıp daha da çok daralmanı istemedim."
Aniden sarılıp teşekkür etmeye başladı. Bu her gün yaptığımız bir şey değildi.
"Her şey için teşekkür ederim Seungmin. Umarım sen de hak ettiğin ışığını bulabilirsin."
Işık, çocukluktan beri her akşam gök yüzüne bakıp konuştuğumuz bir efsaneydi. Daha çok Chan hyung efsane diyordu ama ben inanıyordum.
"Chan hyung, görüyor musun ışıklar bugün çok parlak."
"Seungmin, onların adı yıldız."
"Hayır hyung, onlar ışık. Tüm dünyayı aydınlatıyorlar. Bir kitapta insanların gerçek aşklarının kim olduğunu üstlerinden kayan ışıklar sayesinde anladığını okumuştum. Onu yakalayıp bir daha asla bırakmamamız gerekiyormuş."
"Bu çok saçma. Yıldızı yakalayamazsın."
"Yıldızı değil zaten hyung, ışığını yakalayacaksın."
Aklıma gelenler ile gözlerim dolsa da Chan hyunung görmemesi için tişörtümün kolu ile hemen sildim. Her ne kadar yüzüme göremese de gülümsedim. Işığını yakalamama izin ver hyung.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
3108 'Chanmin | @souxssie ★✩
Fanfiction[yuu] Benim ışığım sendin hyung. Sadece onu yakalayamadım.