Dolabının içini düzenlemeye çalışırken Alex in geldiğini farketmedi George. Alex bu okuldaki doğru düzgün tanıdığı tek kişi olabilirdi. Tanışmalarının sebebi ikisinin de güzel bir bilgisayarı olması ve oyun oynamaları. Yani George için bu ortak özellikler yeter de artıyordu.
"GEORGE!" Diyerek çocuğu kucakladı Alex. Yapış yapış biriydi, hep George un okula dönmesini beklemişti. Ama başka arkadaşları da vardı tabii. "Quackity beni buğucaksın-" Alex sarılmayı bıraktı. "Bana Alex desene? Garip oluyor. O sadece oyundayken." George anladığını belirtir şekilde kafa salladı.
"İlk dersimiz aynı mı?" Alex hemen telefonunu açtı ve ders programının olduğu ekran görüntüsünü inceledi. "Malesef benim dersim kimya. Ama belki daha sonra ortak dersimiz vardır. Bak bilgisayar dersimiz aynı." George şuan ki dersinin fizik olduğunu biliyordu. Yani Alex ile ortak dersleri fizikten sonraydı.
Üniversite çok garip bir yerdi. Sıralar merdiven şeklinde hoş gözüküyorlardı. Yani önünde uzun biri olsa bile bu tahtayı görmene engel değildi. George bilerek özellikle etrafı boş olan arka taraflara oturdu. Bu kısım kapıya yakındı. Sıkıldığı için defterine birşeyler karalamaya başlamıştı. Önünde oturan dream ı gördü. Bir kaç kızla konuşuyordu. Bakarak çizmekte iyi olduğunu kabul ediyordu. Bu yüzden onu çizmeye çalıştı.
Bir ona, bir deftere bakıyordu. Son kez başını ona döndürdüğünde dream orada değildi. "Aman tanrım. Çok güzel çizmişsin. Bu ben miyim?" George Dream ın çizdiği karalamaya baktığını görünce yerinden hopladı. "Korkuttum mu?" George hemen defterini kapattı. 'Tanrım. Ona takıntılı olduğumu falan düşünecek. Ya kötü çizdiysem? Neden yanıma oturuyor ki.'
Hemen başını sağa sola salladı. "Hayır sorun değil." Dream gülümseyip dirseğini masaya yasladı ve kafası düşüncelerle doldurdu. 'Büyümü kullanmam mantıklı olabilir. Nasılsa dersin başlamasına çok var. Biraz bile rüyasını emsem bana yeter.' dream önündeki çocuğun başının üstünde çıkan oranlara baktı. Bunlar kabus ya da rüya görme oranlarıydı. İkisininde %100 oluşu onu bir kez daha şaşırttı.
Etrafa yeşil bir duman yayıldı ve etraftaki öğrenciler esnemeye başladı. George dışında. Telefonuyla oynayan çocukta bir hareketlenme yoktu. 'Esneme bile mi yok? Büyü işe yaramıyor mu?' Dream şaşkın bir şekilde öylece George a bakıyordu. George gözünü telefondan bile ayırmadan konuştu. "Beni dikizlemeye daha ne kadar devam ediceksin?" Dream hemen önüne döndü.
'Bu çocuk da ne böyle. Daha önce hiç başıma gelmemişti' George bir anda etrafa bakınmaya başladı. "Ve bu duman da ne? Sarı- hayır yeşil duman." Dream gözlerini önüne dikerek büyüttü. 'Şimdi de yeşil dumanı mı görüyor?' Dream toparlamaya çalışarak George a döndü. "Ne dumanı? Ben görmüyorum. Heralde yorgun falansın o yüzdendir." George tekrardan önüne döndü ve gözlerini ovaladı.
"Haklısın. Çok fazla uyumuyorum o yüzdendir." Dream uyumamasına şaşırdı. "Neden peki?" George bu soruyu bekliyordu. "Çünkü-" profesör odaya girince George un sözü kesildi. Ve ikiside derse odaklanmak zorunda kaldılar.
Tüm dersler bitmişti. Dream yurttan çıkıp ara sokaklara yol aldı. İstese caddeye de gidip bir av bulabilirdi. Ama ara sokaklar ve kapşon daha fazla havalı oluyordu. Yeşil dumanı yayarak birini uyutmayı planlıyordu. Ve evet. 20 li yaşlarda bir kadın dumana yakalanmış ve bayılmış vaziyette yatıyordu. "Güzel bir av gibi. Ya da vazgeçtim sarışınlar sürtük oluyor."
Kendi kendine konuşmayı bıraktı ve kadının boynunu ısırdı. Kan yerine dökülen yeşil sıvıyı emdi. Fazla iyi kalpli olduğu içinde kadının üstünü örttü. Bir kaç dakika sonra uyanacağını düşündü ve kadının oranlarına tekrar baktı. Rüya oranı %28 kabus oranı ise %6. Son günlerde hep böyleydi. Kendine asla iyi bir yem bulamıyordu.
Bu yüzden zayıf düşmüştü ama hala bir seçenek vardı. George. Hayatında onun gibi birini ilk kez görmüştü. İki oranda %100 ve dumandan etkilenmiyor, hatta onu görebiliyordu. Onun da bir tür rüya yiyen olduğunu düşündü. Fakat rüya yiyenler birbirinin rüyalarına giremezler. George un rüyasına binlerce kez girmişti. Ama rüyaya girmek sadece oranları yükseltirdi. O da son bir kaç aydır oranların 100 ün üstüne çıkıp çıkamayacağını test ediyordu. Ama hiç bir değişiklik yoktu.
Fazla kafa yorduğu için başı ağrımaya başladı ve yurda dönmeye karar verdi. Hava kapkaranlık olduğu için kimsenin göremeyeceği bir yerde kanatlarını açtı ve yurda doğru yol aldı. Kanatları açıkken görünmezdi. Bu yüzden bu özelliğini ulaşım içinde kullanıyordu.
En sonunda yurda geldiğinde kapısının önüne geldi ve anahtarını çıkardı. Tam anahtarı kilide sokacakken kapı açıldı. Oda arkadaşı sapnap. "Bu saatte dışarıda napıyorsun?" İçeri bile buyur etmeden hesap sormuştu. Dream göz devirdi ve içeri girdi. "Dolaşıyordum." Sapnap kapıyı kapattı ve dream ın peşinden gitti. "Yalan söyleyemiyorsun dostum. Neredeydin?" Dream yatağına uzandı ve telefonu eline aldı. "Söylersem inanmazsın."
Sapnap yatakta uzanan çocuğun telefonunu aldı ve daha sert konuştu. "Neden inanmayayım? Kaç gündür geceleri dışarı çıkıyorsun. Endişeleniyorum dostum." Dream uzun bir nefes verdi. "Ben bir vampirim." Sapnap elini alnına vurdu ve tekrar konuştu. "Dream dalga geçmenin sırası değil." Yatakta oturur pozisyonu aldı ve ciddileşti dream. "Tabiki bir vampir değilim. Bir rüya yiyenim. Bu kadar." Sapnap şaşkın bir şekilde bakıyordu. "Anlamadım. Nesin nesin?" "Dream derin bir nefes verdi ve sapnap e oturmasını söyledi." Bak şimdi inanmayacaksın ama..."
Bir anda kitabın bölümlerini uzun yazarsam hemen biteceğini farkettim. Bu yüzden her gün bölüm atıcam ama en fazla 800 kelime fln olucak belki günde 2 bölüm fln atarım idk. Ya ben zaten şu projemi bitiriyim nefes alır gibi bölüm yazcam.
Anlamadığınız biyer varsa sorun asklar.
Hadi ben gidiom
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boy in a Dream
Teen FictionGeorge un kabus görme oranı fazlasıyla yüksekti. Ve bu rüyalarındaki maskeli çocuğun hoşuna gitmişti...