10 Mayıs, Pazartesi.
"Sevgili Günlük,
Bugün lisenin ilk günüydü. Her zamanki gibi Y/n ile okula yürüdük. Bu sene de aynı okula gittiğimiz için çok mutluyum. Bu arada, günlük tuttuğumu hala Y/n'a söylemedim. Beni ezik biri olarak görmesini istemiyorum...
Y/n ile liseye geldiğimizde beraber okulun büyüklüğüne hayran kaldık. Onun suratı çok komik görünüyordu. Okulda tek sevmediğim şey şu, arkadaşı olmayanlar zorbalığa uğruyor. Bu sebeple Y/n'i asla yalnız bırakmayacağım.
Y/n ile okula erken gitmiştik. Biraz etrafı gezdik. Sonra zil çaldı ve sınırlarımıza gittik. Farklı sınıflardaydık. Sınıfıma gitmeden önce Y/n'in kendi sırasına geçmesine bekledim. Sırasına geçince kapıdan ona el salladım. Gülümsedi. Çok hoştu.
Her neyse, kendi sınıfıma gittim. Arka sıralardan birine oturdum. Pek arkadaş canlısı biri sayılmam, ayrıca Y/n bana yeter.
Lisenin mükemmel geçeceğine eminim!Y/n yanımda olduğu sürece her şey mükemmel. Çok fazla Y/n'den bahsettim uh...
Dersler çok zor değildi. Zaten çalışkan sayılırım. Ama bugün ihtimalle Y/n'in yardıma ihtiyacı olacaktır. Hafta sonları hep bizde buluşup ona ders çalıştırırım. Kendisi de sweatshirtlerimi karıştırır.
Her neyse kısaca bugün güzeldi. Umarım hafta sonu bir an önce gelir!"
11 Mayıs, Salı.
"Sevgili Günlük,
Son birkaç gündür garip hissediyorum. Normalde bunu yazmaya gerek duymazdım. Ama bugün okulda çok başım döndü ve revire gitmek zorunda kaldım. Her neyse, önemli bir şey değil.
Y/n ile okula yürüdük. Biraz sessizdim çünkü başım ağrıyordu. Buna rağmen Y/n'in dediklerini dikkatle dinlemeye çalıştım. Onunla ilgili en küçük ayrıntıyı bile kaçırmak istemiyorum.
Bugün pek bir şey olmadı. Derslerde bazen uyuyakaldım ve azar işittim. Daha fazla yazmak isterdim ama hâlâ biraz halsizim ve uyumam gerekiyor gibi hissediyorum. Yarın yazarım.
12 Mayıs, Çarşamba.
"Sevgili Günlük,
Sanırım bugün Y/n'i biraz üzdüm. Kendimi çok kötü hissediyorum.
Tenefüste kantinde beraber yemek yerken hevesle bir şeyler hakkında konuşuyordu. Ama benim çok midem bulanıyordu ve yemeğimle oynamaya dalmışken onu hiç dinlemedim. Bu halimi fark edince beni dürttü. "Ne hakkında konuşuyordum?" Diye sorunca diyecek bir şey bulamadım.
Daha fazla üstüme gelmesin diye kalkıp gittim. Ona hasta gibi hissettiğimi söylersem üzülürdü.
Bugün yemek yemedim. Daha doğrusu yiyemedim. Bir türlü midem kaldırmadı. Dersleri de dinleyemedim. Eve gider gitmez uyuyakalmıştım. Yani bugün de anlatacak bir şeylerim yok.
Bu halsizliklerimin sebebi büyük ihtimalle grip olmalı. Ya da havadandır. Neyse, ciddi olduğunu düşünmüyorum."
13 Mayıs, Perşembe.
"Sevgili Günlük,
Bugün okula gidemedim. Sabah çalan alarmıma uyanamamışım. Öğlen üç gibi uyandığımda annem başımdaydı. Endişlenemiş gibiydi. Kaç gündür böyle olduğumu ve yemek yemediğimi söyledi.
Eve doktor çağırmış yarın için. Yani bir gün daha Y/n'i göremeyeceğim... Ama iyi yanı, Cuma günü bize gelecek ve ders çalışacağız. Her zamanki gibi.
Telefonuma baktığımda Y/n'den 5 cevapsız arama olduğunu gördüm. Hemen onu geri aradım. Hasta olduğumu söylemek istemiyordum. Boş yere endişelenirdi. Bugün annemlerle bir yere gittik. Yarın da babamla işe gidecekmişiz dedim. Yalan söyleme konusunda berbatım. Ama Y/n'in benim yüzümden stresli olmasından iyidir."
15 Mayıs, Cuma.
"Bugün annem çok ağladı.
Doktor geldi ve beni muayene etti. Kollarımda kırmızı noktalar da çıkmıştı. Çok küçüklerdi. Son iki günde 5 kilo vermiştim.
Muayenemden sonra annem ve doktor odadan çıktı. Boş odada öylece duvarlara baktım. İlk defa odam bu kadar küçük gelmişti. Nefes alamıyordum sanki.
Doktor gidince zar zor ayağa kalkmaya çalıştım. Ayağa kalkmak ne zamandan beri bu kadar zor olmuştu? Kenarlara tutunarak yürüdüm. Odamın kapısını sessizce açtım. Annem odasında ağlıyordu. Kapının kenarından onu böyle görünce içim çok acıdı. Zar zor odama geri döndüm.
Bende bir sorun mu vardı? Ölecek miydim? Neden annem ağlıyordu? Neden doktor üzgün duruyordu?
Annemi öyle gördükten sonra titreyen ellerimle Y/n'e mesaj attım. "Gelme." Yazdım. Böyle ciddi ve soğuk mesajlara üzüldüğünü biliyorum. Umarım üzülmez. Ama şuan yazacak başka bir şeyim yoktu."
16 Mayıs, Cumartesi.
"Y/n gelmedi. Çünkü ona gelme demiştim.
Annem bugün odama geldi. Çok kötü görünüyordu. Bitkin. Yorgun. Bu hâli beni üzmüştü.
Bana bundan sonraki hafta değişik bir tedaviye başlayacağımı söyledi. 1 hafta okula gitmeyecekmişim. Ondan sonraki hafta tedaviye bağlı gidebilirmişim. Bunları dinlerken stresle midem kasıldı.
Annemin gözünün içine baktım. Ölecek miyim diye sordum.
Durdu. Onu daha önce hiç böyle görmemiştim. Sanki o soruyla zaman durmuş gibiydi. Yorgun gözleriyle bana döndü ve zar zor gülümsedi. Hayır dedi, atlatacağız."
17 Mayıs, Pazar.
"Hastaneye gittim. Duvarlarda asla vazgeçme gibi yazılar vardı. Hâlâ hastalığımın ne olduğunu bilmiyordum.
Değişik bir odaya geldik. Garip aletler vardı.
Doktorla baş başa kalmıştık. Ona sordum. "Hastalığım ne?" Dedim. Onu dedikleri şunlardı,
"Nadiren görülen bir hastalık. Kanser gibi. Ama tedavi süreci açısından daha gelişmiş." Doktor durdu. Ve bana güldü. O gülümseme, asla aklımdan çıkmayacaktı. "Yaşama isteğine bağlı."
Sonra bir kaç tane iğne vurdular. Vücuduma bir şeyler takıp yürüttüler. Garipti. Ama eve geldiğimde kendimi daha iyi hissediyordum. Pazartesi günü okula gidebilecek kadar.
Hastalığımın adını hatırlamıyorum. Ama hastanedeki duvarları dolduran yazılara göre, atlatmam için 3 yıl gibi bir süre boyunca vazgeçmemem gerekiyormuş. Tedavi süreci çok zorluymuş. Çoğu insan vazgeçtiği için, ölmüş. Ama bu süreçte dayananlar şuan iyiymiş.
Neyse, bu günlükte böyle karamsar sayfalar olmasını istemiyorum.
Y/n bugün bana bir sürü mesaj attı. Onlara dönmedim.
Çünkü
Kendimden emin değilim. Vazgeçip geçmeme konusunda. Eğer bana bir şey olursa, onun üzülmesini istemiyorum. Bu 3 yıllık süreçte hep yanımda olmasını istemiyorum. Eğer bir gün vazgeçersem onun emeklerinin boşa gitmesini istemiyorum. Onu benim yüzümden kötü bir duruma sokmak istemiyorum.
Benden nefret edecek. Ama sevdiği birini kaybetmesindense, nefret ettiği birini kaybetmek daha kolay olacaktır."