16

160 13 21
                                    

Miyeon kendini harabe dişçi koltuğunda uzanır bir şekilde bulurken burada ne işi olduğunu anlayamamıştı, başka yer mi kalmamıştı da dişçide uyanmıştı? Hızla tozlu yerden kalkarken derin bir nefes aldı, gözleriyle odada ne olduğuna  bakıyordu, karşısındaki duvarda kocaman kırmızı yazıları görünce gerilmeye başlamıştı, "Just know that if you hide. It doesn't go away" *.  İngilizcesi pekiyi sayılmazdı. Hızla cebindeki telefonla fotoğrafını çekerken ileride karşısına çıkacağını hiç düşünmemişti, telefonunu geri cebine koyarken yeniden duvara bakmıştı, bu sefer dikkatini çeken duvara yapışmış not ile hızla notu aldı, titreyen elleriyle notu açarken derin bir nefes almıştı.

Merhaba Miyeon! Koltuk umarım rahattır, annenin hastaları her zaman koltuğun rahatsızlığından yakınırdı. Her neyse biricik sevgilin Minnie'nin hayatı senin ellerinde, 3 saat sonra görüşürüz. Tabii görüşebilirsek.

Miyeon derin bir nefes aldı, notta yazan annesiyle ilgili olan şeyi sonraya saklarken şu an tek derdi Minnie idi, kapıya ilerledikten sonra hızla kapıyı açmaya çalıştı, sadece çalışmakla kalmıştı çünkü kapı kilitliydi. Bıkkınlıkla nefes alırken bir kapıya bir de omzuna bakmaya çalışıyordu.

"Umarım omzum kırılmaz."

Hızla kapıya doğru koşarken kapının yok olmasıyla karşı kapıya girmişti, kendi kapısı yerine o kapının kırılmasıyla huzursuzca karşısına bakmıştı, sıradan bir odada bilgisayarda oturan bir çocuğu görürken merakla odanın içinde gezdirirdi gözlerini, çocuğun arkasında duran uzun boylu gölgeyle istemsizce nefesini tutarken, gölgenin çocuğa yaklaşmasıyla tuttuğu nefesini bıraktı.

"Hey! Arkana bak!"

Miyeon'un seslenmesiyle çocuk ona dönerken, Miyeon karşısındaki çocuğunun yüzünün olmadığını fark etmişti.

"Hasiktir!"

Hızla yanındaki odaya girerken korkudan derin derin nefesler almaya başlamıştı, bu sefer aydınlık odada olduğunun farkında olurken rahatlamışçasına bir nefes aldı, bunun için erken olduğunu ise çok geç fark etmişti. Karşısında gördüğü görüntüyle ne yapacağını bilmez hale gelirken gözleri ise şaşkınlıkla açılmıştı, karşısında küçücük bir kız vardı ve onun yanında ise dişçi koltuğunda uzanan bir köpek balığı.

"Burada ne oluyor cidden?"

"8. Odaya gitmelisin Miyeon, sadece bir buçuk saatin kaldı."

"sen az önce konuştun mu?"

"Seni yememi istemiyorsan çıkmak için 10 saniyen var."

Miyeon karşısındaki köpek balık şeklindeki yaratığa kısa bir bakış atıp hızla odadan çıkarken, yandaki odanın kapısının kırık olduğunun farkındalığı ile hızla koşmaya başladı, arkasından gelen sesler ile daha da hızlanırken, her gün onu zorla koşuya çıkaran Yugyeom'a teşekkür etmeyi beynine kazımıştı. Hızla odaya girerken derin bir nefes aldı, kendini bulduğu odayı incelerken içinden küfür etmeyi de ihmal etmemişti, yanlış odaya girmiş olmalıydı.

Karşısında gördüğü sadece küvet olan banyoyla merakla ilerledi, küvetin içindeki cesetle göz göze gelirken yutkundu, şu an ağlayacak zaman değildi saati dolmadan önce buradan çıkmalıydı, hızla kapının önüne gideceği sırada kolunu birinin tutmasıyla durdu, arkasına dönecek cesareti yoktu.

"Sadece Minnie değil, sen de öleceksin gibi duruyor Miyeon."

Tanıdık sesle hızla arkasını dönerken, nefes alamadığını hissetti. Karşısında seneler önce yetimhanenin banyosunda intihar eden en yakın arkadaşı Soojin'i beklemiyordu.

the experimentHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin