Harry'nin dünyasında sadece bir kere eş sahibi olurdunuz. O eşle de tüm hayatınızı geçirirdiniz.
"Tek bir seçim şansın var. Bunu iyi kullanman gerek." derdi dedesi.Dedesinin kendi kaybı bu yüzden üzücüydü. Harry ölümüne üzülmüyordu. Dedesi zaten yaşlıydı, ölüm de hayatın kaçınılmazıydı. Mühürlendiğiniz eşinizi kaybettikten sonra yaşamanız ise en zoruydu. Dedesi iyi bile dayanmıştı. Annesi ile dedesinin son zamanlarını geçirdiği Devon'a gelmişlerdi. Devon aslen doğdukları yer değildi, dedesi oraya doğayla iç içe yaşamak için gitmişti. Gerçekten sakin ama yemyeşil bir şehirdi. Eski binalarla doluydu. Dedesinin evi güzel bir mahalledeydi. Evler birbirlerine mesafeliydi bu da gizlilik veriyordu. Her yer ağaç ve yeşillik doluydu. Dedesinin ön bahçesi oldukça düzenliydi. Eve girdiklerinde dedesinin kokusu yoğun yoğun geliyordu. Harry tatlı bir omega kokusu da aldı.
"Dedem burada birisiyle mi yaşıyordu?"
"Hayır."
"Etrafta dedemin kokusu kadar bir omega kokusu da var."
"Ah, dedene yardıma gelen Louis olmalı. Hemen karşıda oturuyor. Babasının inşaat malzemeleri satan büyük bir mağazası var. Burada hatrı sayılan insanlardan birisi. Louis ara sıra dedeni ziyaret ediyordu, yokluyordu."
Ne kadar ince diye düşündü. Louis muhtemelen sadece dışarıdaki insanlara iyi gözükmek için böyle yapıyordu diye kendi kendine iç geçirdi sonra.
Ev temizdi bir o kadar da sessizdi. Saat sesi bile yoktu. Birkaç gün burada kalıp cenaze işleriyle uğraşacaklardı. Buzdolabını dolu tutmak gerekiyordu. Yemeklik ne var ne yok diye kontrol edecekti. Evin üst katına çıktı ve yatak odalarını kontrol etti. Dışarıdan büyük gözükse de ev oldukça küçüktü. Bir tane dedesi ve anneannesinin kullandığı oda bir de misafir odası vardı. Misafir odasında omeganın kokusu yoğundu. Küçük iki kapılı gardrobu açtığında askıda bir iki tane kazak gördü. Bunlar dedesine olmayacak kadar küçüktü. Omega burada neden eşyalarını bırakmıştı? Harry dolabın kapağını sessizce kapattı ve odayı terk etti. Aşağıya indiğinde annesi dedesinin hep oturduğu koltuğa yerleşmiş hüzünlü şekilde camdan bakıyordu.
"İyi misin anne?"
"Keşke son zamanlarda onun daha çok yanında olabilseydim. Annem öldükten sonra benim bile bu eve giresim gelmemişti."
"Sen de kendi acını yaşıyordun anne. Kendini üzme." Anne oğul birbirlerine sıkı sıkı sarıldı. "Dedem üzülmeni istemezdi. Gözlerine bakar hiç yakışıyor mu sana diye sorardı." Annesini birazcık güldürmeyi başarmıştı. Annesinin alnına bir öpücük kondurdu.
Harry evde dolanmaya devam etti. Mutfağa girdi. Küçük kahvaltı masasında dedesinin el yazısıyla bir alışveriş listesi vardı.
Şeker
Un
Sarımsak
Yumurta
Yoğurt (kemiklere iyi geliyormuş)
Louis'den bahçıvan makası isteHarry listeye bakıp gülümsedi. Mutfak erzak dolaplarını kontrol etti. Evde her şey tam gibiydi. Buzdolabına yöneldi ve magnetle tutturulmuş fotoğrafı gördü. Dedesi ve anneannesi salondaki koltukta oturmuş o sarkık yanaklarıyla gülüyorlardı. Arkalarında birisi daha vardı. Hafifçe başını yana eğmiş tatlı bir gülümsemeyle kameraya bakıyordu. Yanaklarında doğal bir kızarıklık vardı. Gözlerinin içi gülüyordu adeta. Sadece bu fotoğrafa bakarak onun omega olduğunu söyleyebilirdi.
O sırada annesi içeriye girdi. "Bu fotoğraftaki Louis olmalı." Annesi onun cesaret edemediği şeyi yaptı. Fotoğrafı magnetin altından çekti ve eline aldı. Fotoğrafın arkasını çevirdi.
"Evet. Bak burada tarih ve isimleri de var. Tatlı birine benziyor. Onu daha önce hiç görmediğime inanamıyorum. Anneannen de onun hakkında konuşurdu ama hiç denk gelmedik."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
it was always you [tamamlandı]
FanfictionNeden ölü evinde insanlar bunları düşünüyordu?