Harry ve Louis arka bahçenin tadını çıkardıktan sonra içeri girdiler. Louis bir süre daha oturduktan sonra evine geri döndü.
Evde dört kafa sakince oturuyorlardı. Herkes kendi halinde bir şeylerle uğraşıyordu. Anne bir şarap açtı ve herkese dolu dolu birer bardak doldurdu. Böylece şişe de bitmişti. Şaraptan sonra Gemma'nın uykusu gelmişti.
"Haz, beraber mi uyuruz?"
"Bunun için biraz fazla büyüdük Gem. Misafir odasını tamamen sana bırakayım. Rahatça uyu. Yarın dönüyorsunuz zaten."
"Sen?"
"Ben ve dayım bir geceyi koltukta geçirebiliriz."
Harry şarabın kalanını bitirdi ve ablasını üst kata koluna girerek çıkardı. Gemma'yı yatağa oturttu.
"Üstünü değiştir ben dışarıda seni bekleyeceğim."
Gemma onu onayladı ve odada tek kalınca üstünü değiştirdi. Dışarı kıyafetlerini büyük çantasının üstüne attı. Yatağa girip örtünün altında çarşafların serinliğiyle rahatlayarak gözlerini kapattı. Harry de bir süre sonra içeri girdi ve ablasının yanına uzandı.
"Bu oda Louis gibi kokuyor."
"Evet, dolapta kıyafetleri de var."
"Louis çok tatlı birisi."
"Hmm öyle mi?"
"Senin için diyorum aptal! Gerçekten çok tatlı birisine benziyor."
"O burada yaşıyor bense Londra'da birkaç gün sonra gideceğiz ve buraya kim bilir ne zaman geri döneriz. Üstelik o beni 'tatlı' buluyor mu bilmiyorum."
"Yani ondan hoşlandın. En azından onu bir kere de olsa yemeğe çıkar. Güzel vakit geçirebilirsiniz."
"Kokusunda beni çeken bir şey var. Yerinde bir tatlılık yerinde bir çiçeksilik. Portakal çiçeği gibi. Hani yazın hafif rüzgarla burnuna dolar ya onun gibi."
Gemma buna güldü, o sadece betaydı. "Ben o kadar güçlü koku alamıyorum."
"İçimdeki alfa onun yanında uyanıyor."
"Bence senin yatmaya ihtiyacın var." Harry ablasını yatakta ittirdi.
"İğrençleşme Gemma!"
"Ne? Küçük kardeşimi düşünüyorum sadece."
Gemma kardeşine biraz daha sarıldı. "Onu özleyeceğim." Dedelerinden bahsediyordu.
"Ben de."
Gemma uyuyakalana kadar yanında kaldı daha sonra salona indi. Annesi de yatmaya hazırlanıyordu ve Harry ve dayısına koltuklarda yer hazırlamıştı.
"İstersen ben Gemma'yla yatarım sen benim yerime geç istersen Harry."
"Önemli değil, bir geceliğine böyle uyurum ben. Dayım geçebilir."
"Peki, iyi geceler Harry."
"İyi geceler anne."
***
Ertesi gün Harry yine erkenden kalkıp yürüyüşü için hazırlanmıştı. Mahallede birkaç tur attıktan sonra Louis ve Clifford ile karşılaştı.
"Günaydın."
"Günaydın."
Louis elinde plastik derin bir kap tutuyordu. "Dut mevsimi." dedi Louis onun bakışlarını fark edince. "Biraz ileride dut ağacı var."
"Birlikte toplayalım mı?"
"Hmm o uzun boyun bir işe yarayabilir." İkisi de kıkırdadı.
"Clifford nasıl bugün?"