iki

126 14 1
                                    

Harry ertesi gün erkenden kalktı. Misafir odasında uyumuş tüm geceyi Louis'nin kokusuyla geçirmişti. Şimdi odada kokuları karışmıştı. Annesi de büyük yatak odasını almıştı. Valizinden koşu için uygun kıyafetlerini çıkardı. Üstünü değiştirdi. Yüzünü güzelce yıkadı ve aşağı mutfağa indi. Büyük bir bardaktan su içtikten sonra evden çıktı.

Kapının önünde ısınma hareketlerini yaptı. Öne eğilip parmak uçlarıyla çapraz ayak uçlarına dokundu. Sabahın temiz havası iyi gelmişti. Yürüyerek başladığı koşusunu hızlandırarak bitirdi. Toplam on kilometre koşarak tamamlamıştı. Nefesini düzenlemek için daha evin önünde biraz da yavaş yürüyerek dolandı. O sırada Louis'yle karşılaştı. Karşı kaldırımda köpeğini gezdiriyordu. Siyah renkli kabarık tüylü köpek Louis kadardı. Harry kendini tutamadı ve dikkatini çekmek için elini havada salladı. Louis onu gördü ve Harry kadar enerjik olmasa da el salladı. Harry hiç beklemeden onun yanına karşıya geçti.

"Günaydın." Louis uyku mahruru haldeydi.

"Günaydın Louis, nasılsın?"

"İyi, bu canavar dışarı çıkmak istedi ve beni uyandırdı. Sen koşudan geliyorsun sanırım."

"Evet. Erkenden uyanıp spor yapmak günü daha enerjik geçirmemi sağlıyor."

"Sabah insanısın yani."

"Öyle de denilebilir. Adı ne?"

"Clifford. Çok sevimli bir köpek fakat enerjisini atacağı zaman üstümde tepiniyor."

"Sevebilir miyim?" Harry izin alıp köpeğin başını okşadı. Clifford sevilmek için başını iyice kaldırdı. Harry eğilip kocaman köpeğin yanaklarını sıkıştırarak sevmeye başladı. İnsan delisi bir köpekti.

Louis teriyle karışmış alfa kokusuyla zar zor ayakta duruyordu. Birisi bu kadar güzel kokabilir miydi? "Çok arkadaş canlısı bir köpek."

"Evet eğitmekte çok zorlanıyorum, her şeyi oyun sanıyor."

Köpek daha sonra Louis'nin ayak ucuna oturdu ve Louis'yi izlemeye başladı. "Sanırım eve dönme vakti geldi."

"Ben de gidip bir duş alayım. Cenazede görüşürüz."

Louis yüzünü buruşturdu. "Hala inanamıyorum. Edward daha iki gün önce konuşuyordu, ayaktaydı. Gözleri görüyor, kulakları duyuyordu. Nasıl bir anda oldu her şey?"

"Bilemezsin ki. Belki az sonra karşıya geçerken bana araba çarpacak. Her şey bu kadar anlamsız bazen."

Louis başını öne eğdi. Cliffordun tasmasını çekiştirdi. "Biz gidelim artık. Kendine dikkat et Harry."

"Sen de."

***

Harry eve döndü, soğuk duşunu alıp üstüne siyah bir tişörtle kot geçirdi. Annesi hala uyuyordu ve onu uyandıracak kalbi yoktu. Mutfağa geri indi ve kahvaltı hazırlamaya başladı. Klasikler, reçel, ekmek kızartması, yağ, pastırma. Dün markete gidip süt almadığı için kendine kızdı. Sabah kahvesini de hazırladı. Kendisi spordan geldiği için iyice acıkmıştı o yüzden annesini bekleyemeden kahvaltısını yaptı. Kahvesinin kalanını salonda televizyon karşısındayken içti. Saat 10:00 olduğunda Harry üst kata annesini uyandırmak için çıktı. Anne uyandı fakat yüzü hala kaderle kaplıydı. Harry bir süre ona sarılarak yatakta kalktı. Annesi sessiz sessiz onun göğsüne ağladı. Harry hiçbir yorum yapmadı. Annesinin içini döküp rahatlaması gerekiyordu. 2 yılda anne babasını kaybetmesi onu elbette üzmüştü.

Ana oğulun bu dayanışmasından sonra Harry onu odada tek bıraktı hazırlanması için. Salonda kız kardeşini ve dayısını beklemeye başladı. Saat 11:00'da Gemma ve Mike geldi. Onlar da oldukça üzgündü. Gemma daha yeni dedesini ziyarete gelmişti. Bir hafta dolmadan ölüm haberini almıştı.

it was always you  [tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin