Güneş tamamen battığında yüzünü bana çevirmiş ve bana yaklaşarak dudağımdan öpmüştü.
Tamam bunu kesinlikle beklemiyordum. Ama Jeno'ya bu kadar yakın olmak gerçekten kalbimin ritmini bozmuştu. Jeno benden ayrıldığında "Jeno?.. Bunu neden yaptın?" diye sordum. Bana dönüp "Ben, içimden geldi sanırım senden hoşlanıyorum." dediğiyle gözlerim büyüdü. "NE!" diye bağırabildim sonunda. "Yani, yani ben bilmiyorum Jeno bu çok ani oldu." dememle gülen yüzü solmuştu. O an aklıma güzel bir fikir geldi. Madem o bir salaklık yapıp kalbimi kırdı, benim yapacağım küçük bir şakadan zarar gelmez. "Jeno ben seni sevmiyorum." dememle gerçekten yüzü düştü. "Minhi, benim gitmem gerek." dediği anda "Hatta senden nefret ediyorum." dedim. "Gerçekten mi Minhi?" "Yani ben,..." dediğinde gülmemi daha tutamamış ve kahkahayı basmıştım. "Yah Lee Jeno seni sevmesem öpmene neden izin vereyim? Biraz kafanı çalıştır ya!" diyerek kafasına vurdum. Anlamamış şekilde bana baktığında "Ben şaka yapıyordum ama cidden salakmışsın. Seni seviyorum Jeno." dedim. "Minhi cidden..." "O zaman sevgilim olur musun?" dedi. "Olurum Jeno."
Eve gidip kendimi yatağıma attığımda her şeyin ne kadar hızlı geliştiğini düşündüm. Daha dün salak çocuk kalbimi kırmış, şimdiyse sevgilim olmuştu. Ama ben, Bang Minhi, hala onu süründürmedim ve ben öcümü alacağım. Yarın erken kalkmam gerektiği için erkenden yatmam gerek bu yüzden de erken yattım.
Ertesi gün okula Jeno'yla gittik. Kapıdan içeri girdiğimizde "Ben çok gerginim, nasıl tepki verecekler acaba?" dedim. "Ben de gerginim Minhi ama geliyorlar." dediğinde Jeno'nun tuttuğum elini daha da sıktım. Kızlar ve çocuklar ikimize şaşkın gözlerle bakarken Jeno beni önüne alarak "Tanıtayım, sevgilim Bang Minhi." dedi. Hazel içtiği suyu üstüme püskürtünce Jeno'ya dönerek "SALAK MISIN ÖYLE SÖYLENİR Mİ ÜSTÜM BERBAT OLDU." dedim. Jeno elleriyle Hazel'ı işaret ederek "Suçlu bu kişi Minhi." dedi. Irene bana "BEN DEMİŞTİM SEVGİLİ OLURSUNUZ DİYE!" diye bağırdığında kulaklarımı kapatarak "Yah sakin mi olsanız ben sizden daha az heyecanlıyım." dedim. Biraz daha sohbet ettikten sonra hepimiz sınıflara dağıldık. Jeno yanıma oturarak "Minhi, bu akşam bir şeyler yapalım mı?" diye sordu. Ben de kafamı sallayarak önüme döndüm. Açıkçası bu sevgililik işleri bana çok uzak geliyor, daha önce bir kere sevgilim olmuştu. O zaman da 8 yaşındaydım.
Dersin bitimine doğru coğrafya hocamız sıra arkadaşımızla-ki bu Jeno oluyordu- yaşadığımız bölgede olan sessiz sakin bir ormanı ve nehri gezmemizi ve burayla ilgili sunum yapmamızı istedi. Teneffüs zili çaldığında Jeno'ya dönerek "Ne zaman başlarız ki?" diye sordum. O da dersten sonra yapabileceğimizi söylediğinde ikimiz de bahçeye inmeye karar verdik. Bahçede bizimkileri görünce yanlarına oturduk. Donghyuck'la Ja Ya bir şey yüzünden tartışıyorlardı. Bunun daha sonra "Astronotlar uzayda nasıl uyur? tartışması olduğunu öğrendim. Göz devirerek "Yeter artık susun başımız şişti şurada." dedim. Ja Ya bana hak vererek "Evet bu kişi başını şişirdi değil mi?" dedi Donghyuck'u işaret ederek. "Pardon da benim bir adım var, aynı zamanda astronotların uzayda kendilerini serbest bırakarak uyuduklarına eminim." dedi Donghyuck. Ja Ya ise "Kendilerini bağlıyorlar gerizekalı hatta iddiaya girelim, kaybeden akşam yemeği ısmarlar." dedi. Donghyuck kafa sallayarak telefonunu çıkardı ve araştırdı. Yüzü düştüğünde Ja Ya sevinç nidaları atarak "Akşam yemeğimi bekliyorum." dedi. Bunların arasında tek olgunlar Irene ve Renjun. Ve sanırım şu anda aralarında bir şey var. Birbirlerine bakıp gülüyorlar. Aman her neyse sonunda ortaya çıkar zaten. Geri kalan dersler bittiğinde ilk defa hayatımda bu kadar sakin bir gün geçirdiğimi düşündüm. Daha sonra Jeno'nun bir işi çıktığı için bugün dışarı çıkamadık.
Hazel'ın Anlatımından
Eve vardığımda çantamı yere fırlatıp izlediğim romantik komedi dizisine gelen yeni bölümü izlemeye başladım. Zamanın nasıl geçtiğini anlayamamış, hava kararıp annem yemeğe çağırdığında şok olmuştum. Annem ve babamla yemeğe oturunca babam boğazını temizleyerek "Evet Hazel, son olduğunuz testte nasıl yaptın?" diye sorduğunda derin bir nefes alarak "100 üzerinden 87." dediğim anda annem ve babam bana kızgınlıkla bakarak "Ne yani, neden bu kadar düştü? Ders bile çalışmıyorsun artık! Kızım olmandan utanıyorum." dediğinde bardaktan son damla taşmıştı. Sinirle masadan kalkarak kapıyı çarparak dışarı çıktım. Deli gibi ağlamaya başladım ve koştum, sonu yokmuş gibi koştum. Ta ki takılıp yere düşene kadar. Kalkmaya mecalim olmadığı için düştüğüm yerde ağlamaya devam ettim. Kaç dakika geçti bilmiyorum ama yanımda biri durduğunda ve eğildiğinde kafamı kaldırdım.
"Jaemin?" diyebildim. "Hazel, sana ne oldu?" diye sorduğunda ağlamaya devam ettim. Ve Jaemin bana sarıldı. Ben de ona sarıldım. "Jaemin ailem için yeterince iyi değilim, beni sevmiyorlar, benden nefret ediyorlar hatta. Bunları hak etmek için ne yaptım ki ben? Artık dayanamıyorum." dedim. Jaemin başımı kaldırıp gözlerimin içine baktı. "Hazel üzgünüm, gerçekten. Ama sen harikasın. Yeterlisin ve harikasın." dedi. Gözleri dizlerime kaydığında endişeyle "Dizin kanıyor, eve gidip pansuman yapalım." dedi. Kalkacağım sırada dizimin ağrısıyla yere tekrar oturdum. Beklemediğim bir şekilde beni kucağına aldı. Yürürken "Ağır değil miyim?" diye sordum. Gülümseyerek "Evet ama ben güçlü olduğum için kaldırabiliyorum." dedi. Onun omzuna vurunca "Şaka ya.." dediğinde ben de dayanamayarak güldüm ve eve kadar biraz sohbet ederek gittik.
Umarım beğenmişsinizdirr. Kendinize iyi bakııın <33
ŞİMDİ OKUDUĞUN
im so tired of love songs|Lee Jeno
FanfictionAşk şarkılarından çok yoruldum, sadece eve gitmek istiyorum..