BÖLÜM 6

725 26 8
                                    

Ağlamak rahatlatmaz mıydı? Gözünden düşen her bir damla dertlerini alıp gitmez miydi? Gitmiyordu işte. Ne kadar ağlasan da gitmiyordu.

Eve ilk geldiğim gün babamın gözünde çaresizliği görmüştüm. Çaresizlik nedir diye sorsalar hiç kuşkusuz; bir babanın kızına yardım edememesi derdim.

O günden sonra babamın yüzüne bakamamıştım. O ne kadar bana ulaşmaya çalışsa da ben hep kaçmıştım. Bana huzur veren gözlerindeki acıyı tekrar görmemek için kaçmıştım.

Gözlerdeki acıma barındıran bakışlar...En kötüsüde bu olsa gerek.Aşağılayıcı bu durumu yaşamamak için gitmeliydim. Başka yol, başka çare yok.

Düşündüm...Gitmekten başka yol cidden yoktu. Kendi kendime bir karar almıştım: Gidecektim. 

Kararımı uygulamak için oturduğum yerden kalktım ve sırt çantamı elime aldım. Ynıma hiç bir kıyafetimi almayacağım için valize ihtiyacım yoktu. Sadece kitaplarımı götürecektim. Çantama romanlarımı özenli bir şekilde koymaya başladım. Hepsini almazdı, taşıyamazdım da zaten. Okumaya doyamadıklarımı alsam yeterdi.

Eveeeet, hazırdım. Sıra babamı ikna etmeye gelmişti. Gerçi anlayışla karşılaması gerekirdi. Beni anlamalı ve çaresizliğimi görmeliydi.

2 gün sonra :

"Kendine dikkat et kızım."

Babamın bana umut dolu bakan gözler, elveda derken bile buruk çıkan sesi gözlerimin dolmasına sebep oldu. Fakat ağlamayacaktım. Gözlerimin bu sefer bana ihanet etmesine izin vermeyecektim. Zaten babamı gitmek için zor ikna etmiştim.

Herkesle vedalaşarak babamın çağırdığı taksiye binmek için arkamı döndüm. Uzun süren ısrarlar, hatta yalvarışlar sonrasında otogara taksi ile gitmeye ikna etmiştim babamı. Etrafımda gözlerimi belkide son kez gezdirdim. Bu bir gidişti, kaçıştı evet. Fakat geri dönüşü olur muydu? Hiç sanmıyorum.

Adam taksiyi çalıştırdığında babamın gözlerine tekrar baktım. Gördüğüm tek şey çaresizlikti. Ben çaresizliği en mutlu olduğum gece öğrenmiştim. Söylediğim yalanı en ağır şekilde ödemiştim. 

Babamın gözlerine "Böyle olmasını ben istemedim." dercesine baktım son bir umutla. O da anlamış gibi yavaş bir şekilde başını aşağı yukarı salladı. Anneme baktığımda gözünden akan yaşlarısilmeye çalışırken aynı zamanda bana el sallıyordu.

Taksi hızlanmaya başladığında her şeyin bittiğini düşündüm. Belki de yeni bir başlangıç olurdu. Belkide...

Yolculuk boyunca camdan dışarıyı izledim. Hayatımı güzelleştiren şehir de burasıydı, mahveden şehir de.

Taksi durduğunda otogara geldiğimizi anladım. Adama ücretini babam verdiği için sırt çantamı alıp taksiden indim. Yaz mevsiminde olduğumuz için  bunaltıcı bir sıcak vardı. Etrafımda birkez göz gezdirerek ağır adımlarla Bursa  tabelasının asılı olduğu otobüse doğru yürüdüm. Son kez tekrarladım içimden "Bu belkide yeni bir başlangıç olur."

Yerimi bulmam zor olmamıştı çünkü en çnün bir arkasındaydı. Cam kenarına oturduğumda sırt çantamı kucağıma aldım. Yanıma sadece okuma kitaplarımı almıştım. İçinden bir kitap aldım ve rastgele bir sayfa açıp okumaya başladım. 

"Aşk dediğin yalansız olmalıydı...Gün gibi açık, dürüst ve onurlu yaşanmalıydı. Bunu bana sen öğretmiştin.'Kalbinde benim kadar sevdiğin biri olursa, o kalp bana ait değildir.' demiştin.

Ben senden fazla hiç kimseyi sevmedim.Bütün kainat şahidim olsun ki, sensiz doğacak bir güneşi bile kabullenmedim. Seni sevip sana aşık olmayacaksam eğer, dünyaya yeniden gelmeyi de istemem.

Peki ya senin kalbin hala bana ait mi sevgilim? Benim kadar sevdiğin başka biri var mı aramızda?

Elime bir kol değdiğinde refleks olarak geri çekildim ve aynı zamanda başımı kaldırıp kim olduğuna baktım.

Hadi ama! Her yerde karşıma çıkmak zorunda mıydı? Umursamamaya çalışarak kitabımı okumaya devam etmeye çalıştım. Peki gerçekleştirebildim mi bu çaba mı? Koskocaman bir hayır!

"Buğra."

Başımı kitaptan kaldırarak anlamamış bir şekilde yüzüne baktım.

"Adım buğra." derken aynı zamanda elini de uzatmıştı. Tınışmak şçşn bşraz geç kalmamış mıydık? Kendisi malum her yerde karşıma çıkıyordu da.

"Yağmur." dedim ve çnüme döndüm.

İnsanlara karşı sıcak kanlıydım bir zamanlar. Hyallerim elimden alınana kadar böyleydim. Düşüncelerimin daha fazla beni dağıtmasına izin vermeden kulaklığımı ve telefonumu çıkarttım. Başımı cama yasladığımda şarkının beni buralardan alıp farklı yerlere sürüklemesine izin verdim.

Gözlerimi açtığım da güneş batmaya başlamıştı. Bir kolun omzumda olduğunu anlayana kadar onun göğsünde uyuya kaldığımın farkına varmamıştım.Başımı kaldırmadan hemen önce gözlerimi yüzüne çevirdiğimde onun da uyuduğunu anladım.

Açık kahverengi saçlarıyla oldukça iyi gözüküyordu. Uyuduğu için dudakları büzüşmüştü. Yüzünü incelerken bir anda Rüzgar gözümün önüne geldi. Gülüşü, sarılışı... Şu an onun yanında olmalıydım. Canım yanıyordu işte! Bu durumda olmak beni yıpratıyordu.

Sinirle gösünden kalktım. Hayat bu kadar acımasız olmamalıydı.Neden kimse hakettiğini yaşamıyordu sanki?

Bu ani hareketim karşısında şaşırmış olsa gerekki uykulu sesiyle "Ne oldu?" dedi.

Ne yani kolları arasında uyumamı mı bekliyordu?

"Ne yaptığını sanıyorsun sen? diyerek sorusuna soru ile karşılık verdim.

"Uyuyarum sen?" cevabı karşısında sinirden ateş saçan gözlerimi gözlerine hizaladım. Bir daha böyle bir şey yapmaması gerektiğini anlamıştı umarım. Gerçi karşıma çıkmasını bile istemiyordum ya. Bütün bunlar bir tesadüf olamazdı. Yetti artık. 

"Neden her yerde karşıma çıkıyorsun sen?" sçzleerim bittiğinde bir kaç başın bize doğru çevrildiğini fark ettim. Sanırım biraz bağırmıştım. Umrumda mı? Hayır!

Kapalı olan gözlerini açtı ve bana bakarak "Ne?" dedi. Şaşırdığı yüz ifadesinden de, sesinden de belliydi.

Sorduğum için çoktan pişman olmuştum fakat cidden cevabını merak etmeye başlamıştım. Merakımın verdiği cesaret ile "Duydun işte! Neden peşimdesin?"

Bu sefer sesimi alçak tutmuştum. Neden bilmiyorum ama verdiği cevabı merakla bekliyordum...

Umarım beğenerek okursunuz. İyi okumalar. Umarım yorum yaparak beni de sevindirirsiniz. 







KİRLENDİM (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin