Yanağıma konan öpücükle gözlerimi açtım. Gözlerimi kırpıştırarak açtığımda karşımda sırıtan bir Lodos vardı."Günaydın abim." dedim kollarımı boynuna dolayarak. O da vakit kaybetmeden bana sarıldı.
"Günaydın güzelim." dedi boynuma gömdüğü kafasından dolayı boğuk sesiyle.
"Hadi abi kahvaltı yapalım. Ben acıktım." dedim ve abimle birlikte yataktan kalktık. Abim saçlarıma bir öpücük kondurduktan sonra odamdan çıktı.
Banyoya girip işlerimi hallettikten sonra giyinme odasına girip üstümü giyindim. Siyah eşofman, siyah sweatshirt giydim. Odamdan çıkıp asansöre binip aşağı inmeye başladım. Yemek odasına geldiğimde herkesin burada olduğunu gördüm.
"Günaydın anne, baba." dedim ve yerime oturdum. Tepkilerine baktığımda ikisi de donmuştu. Şoktan ilk çıkan babamdı. Hemen gelip sarıldı. Sonrada annem ağlayarak bana sarıldı. İkisi de kendine gelip yerlerine geçti.
"Kızım vermeye fırsatım olmadı. Kimliğin çıktı. Artık Kumsal Kandemir'sin." dedi babam ve yeni kimliğimi verdi.
"Bu arada kızım basına açıklamamız lazım ama ondan önce akrabalarımızla tanışman lazım. O yüzden yakın bir zamanda Mardin'e gideceğiz." dedi babam bende kafamı salladım.
"Tamam baba." dedim ve kahvaltımı yapmaya başladım. Kısa süre sonra doyduğumu hissedince odama geçmek için izin aldım. Odama gelince sosyal medyada gezinmek için telefonu elime alınca gözüm tarihe takıldı.
Bugün o gündü. Evden kaçıp Harun Güçlü ile tanıştığım gün. Hızlıca siyah şişme montumu alıp aşağı indim. Salona inince Lodos Abimin olduğunu gördüm.
"Abi ben biraz dolaşmaya çıkıyorum." dedim ve cevap vermesini beklemeden evden çıktım.
Her yıl aynı tarihte o uçuruma gidiyorum. İlk önce boş boş sokaklarda dolaştım. Nereye gittiğimi bilmeden. Daha sonra da kendi evimden motorumu alıp uçuruma sürdüm. Geldiğimde kaskımı çıkarıp uçurumun ucuna oturup ayaklarımı sarkıttım.
Güneş batana kadar düşündüm. Hayatımı düşündüm. Yaşadıklarımı düşündüm.
Güneş battıktan bir süre sonra ayağa kalkıp motoruma atlayıp evime sürdüm. Bahçeye girip motoru bıraktım ve eve kadar yürümeye karar verdim.
Gecenin karanlığında yürümek ruhuma iyi gelirken bir çığlık sesi geldi. Sesin geldiği yöne gidince 4 kişinin bir kızı sıkıştırdığını gördüm.
"Hey beyler kızı bırakın." dedim sert sesimle. Kız ise ağlıyordu.
"Bırakmıyoruz ama sanırım sende katılmak istiyorsun." dedi adamlardan biri sırıtarak.
"Yok ben almayayım." dedim ve hemen yüzüne bir yumruğu geçirdim. Beklemediği için yere düşmüştü. Hemen ikinci adama geçip kasıklarına tekme attım. Yere düştüğü zaman karnına bir tekme attım. Birisi yumruk atınca sinirle atana dönüp art arda yumruklamaya başladım. Arkamdan gelen kişiye dönüp karnına tekme atıp yere düşünce tekmelemeye başladım. Kendilerine gelen adamlar diğerlerini alıp hızla yanımdan uzaklaşmaya başladılar.
Dudağımdaki yanmayla elimi dudağıma götürdüm. Elime kan gelince dudağımın patladığını anladım. Çokta takmayıp hala yerde ağlayan kızı gördüm. Kız başını kaldırıp bana bakınca elleriyle gözlerini sildi.
"Ben teşekkür ederim." dediği sırada üstünü süzdüm. Pembe elbise vardı üstünde ve beyaz topuklu ayakkabı giymişti. Böyle bir kızın böyle karanlık bir sokakta ne işi vardı. Salak mıydı bu kız ne yapıyordu burada.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gerçek Ailem
Teen FictionYıllar önce hemşirenin dalgınlığı yüzünden karışan bebekler. Yıllar sonra gerçek ortaya çıkarsa ne olur sizce? Açılan yaralar sarılır mı?