Teslim

4.9K 272 227
                                    

Bir Hipotenüs Meselesi'nden Sonra Terzinin Söküğü'nden Önce...

Ali karanlık salonda tek başına oturuyordu. Nazlı'nın dönüşünü beklerken içi pek çok duyguyla çalkalanıyordu. Öfke, korku, üzüntü, tedirginlik, kaygı ve adını tam koyamadığı bir şey daha... Bu duygu karmaşası onun için hem yeni hem de yorucuydu. Kafası karışıyor baskın duygusunun ne olduğunu kestiremiyordu. Dolayısıyla bu cendereden çıkmak için kendine yol haritası da oluşturamıyordu. Genelde böyle durumlarda Nazlı'ya danışırdı. Karanlıkta kaldığı anlarda Nazlı onu elinden tutar ve birlikte ışığı bulana kadar pes etmezdi. Ama geldiği noktada bu pek mümkün görünmüyordu.

Sol elinin yüzük parmağındaki alyansla oynarken kalbi hiç olmadığı kadar acıyordu. Zihnine ekilen zehirli düşünceler sanki sinüs boşluklarında yankılanıp duruyordu. Kendine dair hissettiği eksiklik ve özgüveninin yarası o kadar kuvvetliydi ki o fikirleri yapıştığı yerden söküp atamıyordu. Oysaki haftaya ne güzel başlamışlardı.

3 Gün Önce...

Ali asistanlarıyla çocuk onkoloji koğuşundan çıktığında Şebnem ve Ceyhun dağılmış hâldelerdi. İkisinin de Berhayat'taki asistanlık maceraları yeni başlamış sayılırdı. Başta tüm asistanlar Ali Vefa gibi henüz doçent bile olmadan efsane hâline gelmiş bir hocayla çalışmak için birbirleriyle kıran kırana yarışmışlardı. Ama Ali Hoca'nın imtihanlarından geçip mutlu sona ulaşmak öyle kolay değildi. Bir vakada bile olsa Ali ile çalışma şansı yakalayan asistanlar mesleki yeterliliklerinin haricinde de bir sürü sınava tabi tutuluyorlar ve çoğunlukla bunun farkında bile olmuyorlardı. Çoğu ameliyat sırasında gelen alakasız sorulara verdikleri cevaplar ve tepkiler Ali için çok şey ifade ediyordu. Ali'nin sıra dışı eğitim sistemi asistanların büyük kısmı için anlaşılmazdı. Ali ve yetenekleri onların gözünde ilk insanın hem yaklaşmaya çekindiği hem de hayran olup büyülendiği ateş gibiydi. Bilinmezliktense cerrahlar arasında popüler olan kalp ve beyin ihtisaslarına yönelmek daha kolaydı. Ama vazgeçmeyen ve inatçı davranan, Ali'ye hayran bir azınlık vardı ki Ali'nin işi zaten onlarlaydı. Hayranlıklarından değil ısrarcılıklarından kazanıyorlardı. Çünkü Ali'ye lazım olan şey tam da bu umut ve inattı. Çünkü birlikte çalışacakları vakalar yüksek oranda meslektaşlarının ümit yok, yaşamaz deyip ölüme terk edecekleri insanlar olacaktı. Ali'nin pes edenlere değil savaş meydanını hiç terk etmeyenlere ihtiyacı vardı.

Ceyhun ve Şebnem gözüne kestirdikleri arasında en cevval olanlardı. Üstelik birlikte uyumlu çalışıyorlardı. Fakat üç günde bir neden güne çocuk onkoloji servisini ziyaret ederek başladıklarını hâlâ anlamamışlardı. Yatan hastaların çoğu cerrahi müdahaleye müsaade etmeyecek kadar ağır ve son günlerini daha az acı çekerek geçirmeleri için hastanede bakımına devam edilen çocuklardı. Tek yaptıkları çocuklarla oynayıp onlara refakat eden ailelerine hâl hatır soran hocalarını izlemekti. Her ziyarette Ali çocuklar grip olmuş da 2 güne taburcu olacaklarmış gibi neşeliyken Şebnem ve Ceyhun onların hâline ağlamaktan helak oluyorlardı. Öyle ki bir aydır süren bu ziyaretler artık ikisi için de işkenceye dönüşmüştü. Yine de Ali Hoca'nın bir bildiği vardır diyerek susuyor ve sebebini anlayacakları günü bekliyorlardı.

O gün de yine gözyaşları sel olarak servisten çıkarlarken tedariklilerdi. Ceyhun burnunu çekip kendisinden daha fena görünen Şebnem'e peçete uzattı.

"Al bunlar mentollü, daha iyi oluyor. Senin cildin alerjik. Bu tahriş etmez, bunu kullan."

Şebnem minnetle Ceyhun'un uzattığı peçeteyi aldı.

"Çok sağ ol canım ya! Burnum yara olmuştu valla. Getirdiğin o cilt bakım kremi de çok işe yaradı. Bir tanesin gerçekten."

Ali bu diyaloğu bir kaşı havada dinledi. Pat diye "Siz sevgili misiniz?" dedi.

Aşk Nereden Nereye? -ALNAZ-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin