Daidaluslar ve Kanatlar(2)

4.2K 279 612
                                    

Nazlı kimse duymasın diye bahçede gerçekleştirdiği telefon konuşmalarının üzerinden ancak uzun dakikalar geçtikten sonra eve girebildi. Coco'yla oynayıp onu sevmek öfkesini ve üzüntüsünü ancak yatıştırmıştı. Tekrar üst kata çıktığında Masal'ın kapısının sıkı sıkıya kapalı olduğundan emin oldu. Yere oturup sırtını çalışma odasının kapısına yasladı. İşe yaramayacağını tahmin etmesine rağmen bir kez daha kapıyı tıklattı. Ali meseleyi içinde halledebilmiş olsa zaten kendiliğinden çıkardı. Bu durumda hâlâ konuşmak istemiyor olmalıydı. Ama Nazlı da pes etmemeye kararlıydı. Sesi Ali'nin duyabileceği kadar yüksek fakat Masal'a ulaşmayacak kadar kısıktı.

"Ali ben geldim. Hâlâ kapıyı açmayacak mısın? İyi, açma. Ben de açana kadar burada böyle oturur beklerim."

"Yere oturma Nazlı. Hasta olursun."

Ses çok yakından geldiği için Nazlı tıpkı kendisi gibi Ali'nin de yerde oturduğunu tahmin etti. Aradaki kapı engeline rağmen sırt sırtalardı.

"Sen de oturma o zaman."

Ali'den cevap gelmedi. Bu hâl Nazlı'yı yıllar öncesindeki bir ana, yine böyle aralarında bir kapı engeli varken sırt sırta verdikleri bir zamana götürdü. Hatırlamaktan imtina ettiği o gece, Ali'ye ulaşmak konusunda Nazlı'ya ilham oldu. Kalkıp koşa koşa aşağıdan bir dosya kâğıdı aldı. Yazacağını yazdıktan sonra kapının altından dışarı vuran ışığı kesmiş karaltıya bakarak Ali'nin tam olarak nerede oturduğunu tespit etti. Ardından hâlâ ışık gelen boşluğa doğru eşikteki aralıktan kâğıdı içeri itiverdi. Birkaç saniye sonra kapının açılacağını tahmin ederek geriye düşmemek için aradaki engele dayanmayı bıraktı, yerden kalkmadan sırtını pervaza verdi. Düşündüğü gibi önce anahtarın kilitte dönme sesi duyuldu. Sonra kapı ardına kadar açıldı.

Ayakta dikilen Ali, kâğıtta yazılanı bir kez de Nazlı'nın yüzüne karşı yüksek sesle okudu.

"Sana ihtiyacım var."

Nazlı sakince onu izlerken Ali biraz bozulmuş görünüyordu. Elindeki kâğıdı Nazlı'ya doğru salladı.

"Bunu kullanman hiç adil değil."

Nazlı yarım bir gülüş gönderdi ona.

"Adil olacağımı kim söyledi? Aşkta ve savaşta her şey mübahtır. Ben kocamı özlerim. Öyle uzun süre görmeden duramam. O benden yüzünü esirgerse saklandığı yerden çıkarmanın bir yolunu bulurum."

Ali Nazlı'nın tam karşısına oturup pervazın diğer tarafına dayandı. Yenik ve üzgün görünüyordu.

"Bugün bana pek ihtiyaç olduğunu sanmıyorum."

"Bunu o zaman da söylemiştim Ali. Benim sana bugün değil bir gün değil her zaman ihtiyacım var. Masal'ın da öyle..."

Ali mutsuzca iç çekti ama cevap vermedi.

"Ee böyle kapı ağzında oturmaya devam mı edeceğiz yoksa beni içeri davet edecek misin?"

Ali gerçekten de saçma bir hâl içinde bulunduklarını fark edip ayaklandı. Kibarca Nazlı'yı içeri buyur etti. Nazlı tek başına kalkabilecek olmasına rağmen yardım etsin diye elini Ali'ye uzattı. Ali onu çekip kaldırdı ve birlikte içeri geçtiler.

Ali koltuklara ya da çalışma masasına geçmek yerine yine yere, meşhur İkarus tablosunun tam karşısına oturdu. Nazlı da Ali'nin yanına yerleşti. Ali gibi dizlerini kendine çekip kollarını bacaklarının etrafına sardı. Başını da eşinin omzuna yasladı. Birlikte bir süre sessizce oturdular. Nazlı'nın teselli cümlelerine giriş yapmasını bekleyen Ali için bu suskunluk şaşırtıcıydı. Sonunda dayanamayıp konuşan kendisi oldu.

Aşk Nereden Nereye? -ALNAZ-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin