Merhaba sevgili okur ben Donna Del Cielo buraya biraz ara vermek zorunda kaldım, bunun için üzgünüm. Bugün sana kendimizin yaratmış olduğu dünyanın içinde biriken o güzel duygulardan bahsedeceğim.
Aslında yaratmış olduğumuz dünyaya sevdiğimiz, bizim için değerli olan şeyleri kendi hayal dünyamıza bu dünyada olduğu haliyle değil de bizim dünyamıza özel simgeler edinerek yer veriyoruz. Yani sevdiğimiz insanlar gökyüzümüzde yıldız olurken anılarımızda dışı gökyüzünün maviliğine boyanmış içi antika dolu ev olarak simgeleniyor kendi hayal dünyamızda. Peki duygularımızı kendi yaratmış olduğumuz bu hayal dünyasında nasıl simgeleyeceğiz?
Lütfen izin ver sana kendi hayal dünyamda duyguları mı nasıl simgelediğim anlatayım;
Duygularım, benim dünyamın güneşi, yağmuru, rüzgarı yani onlar benim dünyamın hayat bulması için temel olan simgeler. Mutluluk güneş, üzüntü rüzgar, öfke ise yağmur. Hani genelde mutluluk duygusu güzel, üzüntü ya da öfke ise kötüdür ya, işte bak bu yanlış. Aslında bu üç duyguda saf iyilikten oluşuyor. Bu duyguları kirleten biz insanlar. Mutluluk egoya, öfke kin ve nefrete dönüştüğünde işte o zaman bu duyguların saflığı ortadan kalkar.
Peki üzüntü? Aslında o aralarından en saf ve en temizi o kolay kolay kirlenmez. Neden biliyor musun? Çünkü insan, en çok üzüldüğünde kendisi olur. İnsan mutlu ya da öfkeli olduğunda kötülük düşünebilir. Ancak üzüldüğünde, sadece o kalbinin acısını düşünür. Ama üzülmek farklıdır hani dedim ya, insan aslında üzüldüğünde en çok o zaman kendisidir. Çünkü insan en çok o zaman kendi içindeki ruhun sesine kulak verir. İnsan mutlu ya da öfkeli olduğunda bunları hissedemez çünkü kendi sesinden ruhunu duyamaz. İnsanlar üzüldüğünde bir köşeye çekilir ve sadece susar. İşte o zaman ruhu seslenir ona, sesinin duyulmamasından o kadar yorulmuştur ki. Ancak insanoğlu üzüldüğünde duyurabilmiş kendi sesini. Mutlu ve öfke o kadar gürültülüymüş ki ruhta ne yapsın üzüntüye sığınmış. Ama sen izin verme ruhun her üçünde de duyurabilsin kendini. Her üçünde de dinle kendine kulak ver o içindeki saf ve temiz ruha.
Şimdi sana bu duyguları başka bir örnekle anlatacağım hatta benim kendi dünyamdan bahsederek. Unutma benim dünyamda mutluluk güneş, öfke yağmur, üzüntü rüzgar. Hatırlarsan hanımeli çiçeklerimden bahsetmiştim sana, hanımeli çiçeklerimin gerçek dünyada ki hali benim en sevdiğim kişiler. Yazdıklarımı okurken bunu unutma. Ben mutlu olursam güneş açar, evet hanımeli çiçeklerime güneş gerekli ama fazlası onları kurutur. Öfkelenirsem, yağmur yağar fazlası ise hanımeli çiçeklerimi çürütür. Üzülürsem rüzgar eser fazlası hanımeli çiçeklerimin zarar görmesine sebep olur. Yani aslında hepimizin bildiği gibi fazlası zarar yani kısacası bu duyguların fazlası ya da eksiği hem kendimize hem de sevdiklerimize zarar verir.
Benim tavsiyem bunların hepsini yaşaman ama dediğim gibi mutluluğu egoya, öfkeyi de kin ve nefrete dönüştürmeden en saf haliyle yaşaman. Ruhunu da sadece üzüldüğünde duyma, bırak sadece ruhun üzüntüyle değil mutluluk ve öfkeyle de dost olsun. İşte o zaman durduk yere üzülmen yada aniden öfkelenmen ortadan kalkacak.
Evet sevgili okur uzun bir aradan sonra tekrardan seninle görüşebildiğim için mutluyum. Ancak artık sonlara doğru geliyoruz. Yazmaya devam etmek konusunda tereddütlerim var. Bu bölümle birlikte toplam 7 bölüm yayınlamış olacağım ancak siz sevgili okurların düşünceleri hakkında herhangi bir fikrim yok. Yazılarımı okuyan sevgili okurların gelen yorumlar üzerine devam edeceğim o yüzden fikirlerinizi lütfen belirtmeyi unutmayın. Benimle konuşmak istediğiniz ya da merak ettiğiniz şeyler olursa lütfen benimle iletişime geçin. Gökyüzünüze güzel yıldızlar katmanız dileğiyle bir sonraki bölümde görüşürüz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KENDİ DÜNYANI KURMAK İÇİN İLK ADIMLAR
Short Storyİlk denemem belki de kimse okumaz bilemiyorum ama ilk yazımda ufak bir girişle başlamak istedim umarım beğenirsin ve kendi dünyanı inşa etmek için bir adım atarsın. Umarım gökyüzünüzü dünyanızı aydınlatacak yıldızlarla paylaşırsınız. Daha güzel da...