Selam! İkinci bölüm ile karşınızdayım.
Aslında bölümü sabah atıcaktım ama işim olduğu için dışarı çıkmam gerekiyordu kusura bakmayın.
Umarım beğenirsiniz.
İyi okumalar dilerim...
30.05.2021/Cumartesi
🌼
Çiçek'ten
Dün akşama doğru yeni gelen müdür çağırmış ve hastanede olan karışıklıktan bahsetmişti. Çınar ve ben tepki vermemiştik. Çınar tamam demişti ve bende başımı sallayarak odaya çıkmıştım. Kızlar alt katta erkekler üst katta kalıyordu.
Şimdi ise hastaneye gidiyorduk. Yeni müdürümüz eski müdürümüze göre kat kat daha ilgiliydi en azından dövmüyordu. Yemek yediğimizde neden yiyorsunuz diye kızmıyordu.
Yarım saat sonra Sözcü Hastanesi'ne geldiğimizde arabadan indik. Hastaneye girdiğimizde müdürümüz Dilek Hanım resepsiyondaki adamla konuştu ve asansöre doğru gitmeye başladı bizde Çınar ile peşinden gittik. Şuan ördeğin peşindeki civciv gibi durduğumuza eminim.
Asansör durduğunda 4.kata gelmiştik. Ahmet Aydın yazan bir kapının önünde durduğumuzda Dilek Hanım beklemeden kapıyı tıklattı. İçerden 'gel' sesini duyarak kapıyı araladı ve içeri girdi. İçerde dört adam, bir çocuk, bir kadın ve tahminim üzerine karıştığımızı düşündükleri ikizler.
Bir süre bakıştıktan sonra odanın kapısı tıklatılınca bakışlar oraya döndü. Bir hemşire elinde iğne ve tüplerle içeri girdi. Sırayla hepinizden kan aldılar ama bir kişi eksikti. Babam. Babam burada olmadığı için karıştığımız çocuklara DNA testi yaptırabilecek birileri yoktu.
Ben bunları düşünürken kapı tıklatılmadan direkt açıldı. İçeriye giren dedem ve babaannemi en son annem ve babamın öldüğü kazadan sonra cenazede görmüştüm. Yani yedi yıl önce. O kazada sonra kimse bizi istememiş ve yetimhaneye bırakmışlardı. Yetimhanede o kadar şey yaşamıştık ki. Annemin babası annem çok küçükken kalp krizi geçirmişti, annesi ise annemin vefat ettiğini öğrenince üzüntüden bayılmıştı ve bayılırken kafasını çarptığı için beyin kanaması geçirmişti. Çınar ve ben o gün orda bizi seven üç kişiyi de toprağa gömmüştük.
Onlara daha fazla bakmadan Çınar'a döndüm. O da benim düşündüklerimi düşünüyordu. Zaten bizi hiç sevmezlerdi. Ama şimdi buraya DNA testi için gelmeleri bile beni şaşırttı. Acaba karıştığımız ikizleri alırlar mı yoksa yetimhaneye mi yollarlar? İnşAllah yetimhaneye bırakmazlar. Tamam Dilek Hanımı seviyordum ama belli olmazdı. Gidebilirdi. Karıştığımızdan emindim çünkü küçük çocuğa çok benziyordum. Çınar da aralarında ki büyük kadına benziyordu.
Bu düşüncelerden sonra Çınar'dan gözlerimi çektim. Tanımadığı insanları sevmezdi. Onunla arkadaş olmak için çok uğraşmak gerekirdi. Şimdi eğer karıştıysak -ki büyük ihtimal karıştık- onlarla yaşamamız gerekecek. Çınar bundan hiç hoşlanmaz. Zaten yanlarında ki adam ve kadının büyük çocukları tuhaf tuhaf bakıyorlar.
Doktor daha fazla beklemeden dedemden de kan aldılar. Hemşire odadan çıkınca bir süre bakıştık ve Çınar Dilek Hanım'ın kulağına gitmek için bir şeyler fısıldadı. Kısa sürede hastaneden çıkmıştık sonuçlar bir hafta gibi bir sürede çıkacaktı. Zaten onların çocukları olduğumuz belliydi. Ama ben yeni bir aile istemiyordum. Bakışlarından anlıyordum Çınar'ın o da istemiyordu.
Arabaya bindiğimizde kısa sürede yetimhaneye gelmiştik. Dilek Hanım'ın odasına gidip ona bu olanların nasıl olduğunu ve nasıl fark edildiği ile ilgili birkaç soru soracaktım. Hemen odaya çıkıp üzerimi değiştirdim. Oda da tek kalıyordum çünkü kimse benimle kalmak istemiyordu. Konuşamayan biriyle kalmak istemiyorlardı. Saçmaydı çünkü yarın onların başına daha kötüsün gelmeyeceği belli değildi. Çınar da bu yüzden sevmezdi insanları. Bana karşı olan tepkilerinden. Üzülüyordum. Sonuçta benim yüzümden arkadaşı olmuyordu.
Odadan çıkıp merdivenlere yöneldiğimde Çınar'ın aşağı indiğini gördüm. Beni gördüğünde gülümsedi. Bende aynı şekilde karşılık verdim. Bu saatlerde vücutlarımıza krem sürerdik. Ama benim şuan işim vardı. Böyle bir hatayı nasıl yaptıklarını öğrenmem gerekiyordu. Aslında hastahane de de sorup öğrenebilirdim ama eğer ailem onlar ise onlarında benden uzaklaşmalarını istemiyordum. Çünkü insanların beni gördüklerinde yollarını değişmeleri, tuhaf tuhaf bakmaları canımı sıkıyordu. Ve ben ailemin bana öyle bakmasını istemiyorum. Onların evlerine gittiğimizde de bir müddet söylemeyecektim. Merdivenleri hızla inip Çınar'ın kolunu tuttum ve Dilek Hanım'ın odasına gitmeye başladık. Dilek Hanım akşamları burada kalmazdı. Güvenlik ve aşçımız buradaydı fakat Dilek Hanım evine giderdi. O çıkmadan yetişmemiz gerekiyordu. Kapısını tıklatıp beklemeden içeri girdim. Elerinde dosyalar vardı ama onlara değil bize bakıyordu. Büyük ihtimalle 'gel' demeden içeri girdiğimiz için. Ben daha fazla beklemeden konuşmaya başladım.
"Dilek Hanım size hastahane de bahsetmişlerdir. Böyle bir hatayı nasıl yapmışlar yani birilerilerini karıştırmak bu kadar kolay mı?"
Dilek hanım bizi daha fazla bekletmeden anlatmaya başladı.
21 Temmuz 2006
Zeynep Hanım o gün fazla dalgın ve yorgundu. İki doğuma birden hemşire olarak girmişti. İki hastada sezaryen doğum yaptıkları için bebeklerini görememişlerdi. Ve isim koyamamamışlardı. Bebekler doğumdan sonra yanyana koyulmuştu.
Tunalı Ailesi bebeklerini görmek ve isimleri vermek istemişlerdi. Ama onlara Kaya Ailesinin bebekleri gitmişti. Böylece Çınar ve Çiçek, Cem ve Ecem ile karışmıştı.
O gün yapılan ufacık hata Çınar, Çiçek ve Tunalı Ailesi üyelerinin kabusu gibi olmuştu.
Dilek Hanım'ın anlattıkları ile şok olmuştum. Çünkü böyle bir şey beklemiyordum. Ufacık bir dalgınlık yüzünden hayatımız mahvolmuştu. Gözlerimden akan yaşları silip teşekkür ederek odadan çıktım. Tabii Çınar'ı da unutmadım. Artık yapmamız gereken tek şey beklemekti.
🌼
Bir bölümün daha sonuna geldik.
Bölümü beğendiniz mi?
Çınar ve Çiçek'in birbirlerine olan bağı?
Sizi seviyorum, sağlıklı günler dilerim...
İyi gecelerr.
|775 kelime|
🌼
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐴𝐻𝑅𝐴𝑍 || 🌼
ChickLit𝐴ℎ𝑟𝑎𝑧 𝑘𝑒𝑙𝑖𝑚𝑒𝑠𝑖𝑛𝑖𝑛 𝑘𝑎𝑟𝑠̧𝚤𝑙𝚤𝑔̆𝚤 𝑑𝑖𝑙𝑠𝑖𝑧 𝑑𝑒𝑚𝑒𝑘. 𝐵𝑢 𝑘𝑖𝑡𝑎𝑝𝑡𝑎 𝑎𝑖𝑙𝑒𝑠𝑖 𝑖𝑙𝑒 𝑏𝑖𝑟 𝑘𝑎𝑧𝑎 𝑔𝑒𝑐̧𝑖𝑟𝑚𝑒𝑠𝑖 𝑠𝑜𝑛𝑢𝑐𝑢 𝑘𝑜𝑛𝑢𝑠̧𝑚𝑎 𝑦𝑖𝑡𝑖𝑠𝑖𝑛𝑖 𝑣𝑒 𝑎𝑖𝑙𝑒𝑠𝑖𝑛𝑖 𝑘𝑎𝑦𝑏𝑒𝑑𝑒𝑛 𝑏𝑖𝑟 𝑘...