1.0

308 28 2
                                    

Tüm gündür üzerimde olan pişmanlık hissi ve dikkat dağınıklığım beni oldukça huzursuz ediyordu. Her ne kadar Taehyung'a son yazdıklarımda kaba olsam da kafamdaki düşüncelerim tam tersiydi. Onu kırdığımın farkındaydım ancak devam etmiştim kaba sözlerime. Karşımdakini umursamamıştım, normalde böyle bir insan değildim ancak ona karşı öyle davranmam gerekmiş gibi hissetmiştim. Bunu açıkça dile getirmesi beni sarsmıştı. Öyle ki pişmanlık hissi saatlerdir peşimi bırakmıyordu.

Haksızdım.

Elimde olan bardağı da yerine koyup makinenin kapağını kapattım ve Taehyung'un evini görebileceğim şekilde cama karşı oturdum. Telefonum neredeydi onu bile bilmiyordum. Aklım o kadar karışıktı ki telefon bile bunu çözemiyordu. Yakın zamanda regl olacağım için duygusallık seviyem tavan yapmıştı ve şuan Taehyung ile daha da yükselmişti. En son ne zaman birine üzülüp ağlamıştım onu bile hatırlamıyordum. Ben böyle birisi değildim. Taehyung'un aksine tatlı bir kızdım. Her insan gibi bazen sinirlenirdim ama genelde alttan alırdım.

Daha fazla dayanamayıp camın önünden kalktım. Rahatlamak için hızlıca bir duş aldım. Siyah bir eşofmanın üstüne haki yeşili tişörtümü geçirip telefonumu da aldıktan sonra kapıya çıktım. Yaz mevsimi kendini fazlaca gösteriyordu bugün, güneş tam tepede görüş alanımı oldukça kısıtlıyordu. Tae'nin oturduğu apartmanın kapısına geldiğimde beni güvenlik karşılamıştı. Taehyung'un adını verdiğim an beni almaya razı olmuştu çünkü onun burada oturduğunu bilen pek kişi olduğunu sanmıyordum, muhtemelen yakın bir arkadaşı olduğumu sanmıştı.

Tam karşımda oturduğu için benim de oturduğum kata bastım. Kapıyı çalıp bir iki dakika bekledim. Birden kapısına gelmemi beklemiyor olduğundan şaşırmıştı.

"Lalisa?" Çürük vişneyi andıran dudaklarından adımın dökülmesiyle avuç içlerim terlemişti. Mesajlaşırken hiç sorun yoktu ama yüz yüze gelince bir anda dilim tutulmuştu. "Burada ne işin var?" Şaşkınlığını üstünden attığı gibi eski yüz ifadesine bürünmüştü. Şuan pişmanlık hissettiğim kendime kızıyordum ama bir yanım da ne pişmanlığı diye bana kızıyordu.

"Sabah sana biraz kaba davranmış olabilirim," duraksayıp gözlerimi gözlerinden kurtardım ve ellerimi üzerime sildim. "Alınmadığını düşünmek istiyorum ama özür dilerim. Bir anda ağzımdan çıktı." Dudağının sol kısmı yana doğru kıvrılınca onu yumruklamak istemiştim. Ya adam akıllı gül yada kalbimi çarptırma be adam!

"Önemli değil güzelim. Yanıma geldin sonuçta." Bunu diyeceğini aklımdan o kadar çok geçirmiştim ki. Fakat ona istediği şeyi vermeyecektim. "İşim var Taehyung. Bu akşam seni bekliyorum. Kendimi dışarıya çıkacak kadar iyi hissetmiyorum. Ben sana kahve yaparım." Bu teklifimi zevkle kabul ettikten hemen sonra geri dönüp evime ilerlemeye başladım. Fakat uzun ince parmaklar bileğimi sarıp kendine döndürdü.

Bileğimi kavrayan parmaklarını kollarıma çıkardı. Yaklaşık bir dakika boyunca hiçbir şey demeden suratıma saf saf baktı. Beni öpecek diye çok korkuyordum ancak, öperse de zerre tepki vereceğimi sanmıyordum. Yavaşça yüzü bana yaklaşmaya başladığında gözlerim kahve kokusuyla kapandı. Sürekli kahve mi. içiyordu? Bu çocuk buram buram kahve kokuyordu. Dudaklarım hafifçe aralanırken onun yumuşacık kiraz dudaklarını kahküllerimin üstünde hissettim. Tanrım resmen rezil olmuştum. O kollarını sıkıca bana sarıp saçlarımın kokusunu içine çektikten sonra kulağıma eğildi.

"Henüz bunun için hazır olmadığını biliyorum. Unutma belki bu akşam değil ama ilerde bana farklı bir kahve borcun var. Tek farkı, o zaman kahveyi bardaktan değil senin dudağından içeceğim."

-Bu bölümde utandım... Jessé.
-Niye utaniyosun sanki yapmadigimiz sey-lou

-Lou and Jessé

mi hermosa•taeliceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin