Botuma bulaşmış olan çamuru gördüğüm büyük kaya silmeye çalışırken aynı zamanda etrafıma bakınıp takip edilip edilmediğime bakıyordum. Babam ya da arkadaşlarımdan herhangi biri tarafından takip ediliyor olabilirdim ki, bu istediğim en son şeydi.
Botumun temiz olduğuna emin olduktan sonra ki, bence hala temiz değildi ama olsun, benim için bir çalışma yeri olarak ayarlanmış eski ahıra doğru ilerledim ve içeri girdim.
Gözlerim masanın üzerinde yanan mum da durduğunda "Bir şey mi saklıyorsun," diye sordu masanın yanındaki sandalyede oturan Hyunjin. Buraya izinsiz girdiği için ona kızmaya hazırlanırken o umursamazca omuz silkti ve ayağa kalkıp eliyle masanın altındaki tahtadan yapılmış kafesi çıkardı.
"Dolsando sakinleri bir ejderha sakladığını bilse ne yaparlar Jisung?"
Pekala, eninde sonunda bunun olacağını çok iyi biliyordum ama bunu Hyunjin'in ahıra girerek sakladığım yavru ejderhayı bulacağını hiç düşünmemiştim. Ben hep iyilerini düşünmüştüm. Babamın ve halkın iyi tepkiler vereceğini ve artık bir barış olacağını.
Lakin yavru ejderhayı bulan ve her şeyi herkese anlatan Hyunjin, tüm planlarımı yerle bir etmişti. Eğer onu engellemezsem olacaklar ya benim için kötü sonuçlanacaktı ya da Dolsando halkı için.
"Bak Hyunjin," diye mırıldandım yanına durup kafesi onun elinden aldım ve masaya koydum. Kafesin kapağını açıp yavru ejderhanın dışarı çıkmasına izin verirken bakışlarımı bir an olsun Hyunjin'den ayırmıyor, tepkilerini ölçüyordum.
"Türü Naga," diye açıklamada bulunduğum da yüzündeki korkuya karşılık gülmemek için kendimi zor tuttum. Naga, neredeyse en tehlikeli ejderhalar listesine gidebilirdi fakat başını karnıma sürten bu yavru ejderha kesinlikle bana göre tehlikeli değildi.
"Yılanların kralı. Hız eksiklerini kaba güç ile kapatırlar, zehirli ısırıkları vardır. Ve uh, kendilerinden küçük boyutlu hayvanlara hükmederler."
"Bu tehlikeli," diye mırıldandı Hyunjin şaşkınca sevdiğim yavru ejderhaya bakarken. "O tek bir ısırıkta bir insanı öldürebilir ve sen onu öldürmek yerine bakıyor musun?"
"O daha bir yavru," diye mırıldandım beni anlamayacak olan arkadaşıma bıkkınca bakarken. Dur, arkadaş mı? Ona arkadaş demek aptallık olurdu.
"Yavru olması tehlikeli bir ejderha olduğu gerçeğini değiştirmiyor."
Hyunjin'in sitemli çıkan sesine karşılık bıkkınca nefes verirken onun her ne olursa olsun beni dinlemeyeceğini fark etmiştim. O böyle biriydi. Hep kendi bildiğini yapar, arkadaşlarını rakip olarak görüp onları elemeye çalışırdı.
Gitmek için hazırlanan Hyunjin'in bileğini tutup durmasına sebep olurken başını okşadığım yavru ejderhaya kısa bir bakış atıp "Korkuyor musun," diye sordum.
Amacım onu sinir etmekti. Korkmadığını söyleyerek yavru ejderhaya dokunacak ve yavru ejderhanın zararsız olduğunu fark edecekti. Yani planım o yöndeydi. Hyunjin'in ne yapacağı belli olmazdı sonuçta.
"Hayır," diye yanıtladı beni. Bileğini kendine doğru çekip kollarını önünde birleştirdi ve yavru ejderhaya kısa bir bakış attı.
"O zaman sevebilirsin," diye mırıldandım. Bir süre bana baktıktan sonra elini yavaşça ejderhanın kafasına doğru götürdü. Korktuğu her halinden belli oluyor, fakat bunu göstermemek için büyük bir çaba sarf ediyordu.
"Hadi ama," diye homurdanıp tekrardan bileğini tuttum ve kendini geriye çekmeden önce elini yavru ejderhanın kafasına yerleştirdim.
Hyunjin bir süre şokla bana baktı ve ardından bakışlarını kafasını eline sürten yavru ejderhaya çevirdi. Korkusundan daha baskın geliyordu şaşkınlığı. Bunca yıldır savaştıkları ejderhalardan birine ait bir yavru, hırıltılı seslerle kafasını onun eline sürtüyordu ve bu onun için gerçekten inanılmaz bir şeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Дракон/ MinSung
Teen FictionJisung, arkadaşının yanlışlıkla vurduğu ejderhanın peşinden giderken hiç beklemediği bir şeyle karşılaşmıştı.