Diğerleri evlerine dağılmıştı ki, kesinlikle ben kovmamıştım onları. Şimdi ise yatağımda oturmuş elimdeki ejderhalar hakkında olan kalın kitabı okuyor, Minho'nun ejderhası hakkında bir şeyler arıyordum. Evet, Minho'nun anlatmış olmasına rağmen ejderha hakkında bir şeyler arıyordum ve hala bulabilmiş değildim. İsmi bile geçmiyordu ejderhanın!
Mutlak gücün anahtarı olan bir ejderhanın var olduğundan bahsediliyordu tüm kitaplarda. Ama ne ejderhanın ismi vardı ne de çizilmiş bir resmi. Sadece saçma sapan birkaç cümle ile es geçilmiş bir ejderha türü!
Mutlak gücün anahtarı, tüm ejderhalara hükmedebilecek bir ejderha. Şu ana kadar, kitaplarda ismi olmasa bile, bahsedilen en güçlü ejderhalardan biriydi ve nasıl olur da Minho gibi biri ile birlikte olabilirdi.
Bacağımda hissettiğim ağırlık ile bakışlarımı okuduğum kitaptan ayırıp bacağıma çevirdim. "Ne yapıyorsun," diye homurdanırken elimdeki kitabı kapatıp yatağımın yanındaki sehpaya koydum ve bacağıma yatan Minho'yu ittirmeye çalıştım.
"Uyuyacağım," diye yanıtladı Minho beni umursamazca. Elimden kurtulup daha rahat bir pozisyon aldı ve esneyerek gözlerini kapattı. Tamam şöyle bakarsak benim yatağım onun bir hafta boyunca yattığı yataktan daha rahattı. Lakin bu kesinlikle umrumda değildi.
"Kalk," diye homurdandım onu tekrardan ittirirken. Gözlerini açmadan bir şeyler homurdandı ve elimi tutup hareket ettirmemi engelledi.
"Zaten bir haftadır anca uyuyorsun."
Gözlerini açıp bana alaycı bir bakış atarken "Yaralı olduğumu ve uyumam gerektiğini söyleyen sendin," diye homurdandı. Bu konuda haklıydı açıkçası. Dışarıya çıkmasın diye ona yaralı olduğunu ve dinlenmesi gerektiğini söyleyerek onu ahıra kilitlemiştim.
"Evet," diyerek omuz silktim. "Ama şimdi iyisin. Bu yüzden dikleşip bana ejderhan hakkında daha çok bilgi vermelisin."
Sanki bunu bekliyormuş gibi dikleşip sırtını duvara yasladı ve kollarını önünde birleştirdi. Bakışlarını yatağın üzerinde duran okuduğum kitapların üzerinde gezdirdikten sonra kucağımdaki kalın kitabı alıp "Okuyorsun ya," diye mırıldandı.
"Evet ama ejderhan hakkında hiçbir bilgi yok. Sadece mutlak gücün anahtarı olduğu ve tüm ejderhalara hükmedebileceği yazıyordu."
Kafasını sallayarak beni onaylarken "Ne bilmek istiyorsun," diye bir soru yöneltti. Açıkçası bunu düşünmemiştim hiç. Zaten ejderhası hakkında çoğu şeyi anlatmıştı.
"Bilmem," diye aptalca yanıtladım onu. "Anlatmadığın ne varsa onu anlat."
"Neden ejderham hakkında bir şeyler bilmek istiyorsun?" Yüzünü buruşturarak bana baktı. "Onunla yaşamayacaksın," diye devam etti konuşmasına ve "Benimle yaşayacaksın," diye eklemede bulundu. Kaşlarını çatmış, bana ters bir bakış atmıştı.
O az önce ejderhasını benden mi kıskanmıştı yoksa bana mı öyle gelmişti?
"Reisin sana bir kulübe vereceğine eminim."
"Ahırda da kalabilirim." Omuz silkerek konuştu. Hadi ama reis ona rahat edebileceği bir kulübe verecekti tahminimce ve o rahat kulübeyi değilde ahırı mı tercih ediyordu cidden?
"Kulübe ahırdan daha rahattır."
Açıklamama karşılık "Ama ejderhamı oraya getiremem," diye homurdandı. Kucağındaki kitabın ilk sayfasını açtı ve bakışlarını sayfada gezdirdi. Sessizliğimi bozmadan sebebini sorarcasına ona baktığım için "Yalnız kalmak istemiyorum," diye açıklamada bulundu.
Ahırda ejderhalar ile kalıyordu ve zaten bizde sabahtan akşama kadar onunla kalıyorduk diğerleri ile. Fakat bir kulübeye geçerse ejderhaları göremez, sadece ahıra gittikçe görebilir, ve bizde pek yanına gitmezdik. Eh reise göre yeni tanışmıştık biz.
Sessiz kaldım yine. Ne demem gerektiğini bilmiyordum. Neden yalnız kalmak istemediğini sorabilirdim gerçi fakat düşünceli bir şekilde önündeki kitaba bakan Minho buna engel oluyordu. Benim sessiz kalmam onun sinirlerini bozuyormuş gibi bakışlarını bana çevirdi ve sanırım bir şeyler dememi bekledi.
"Mutlak güç," diye konuşmaya başlayan Minho, benim konuşmayacağımı anlamış gibi görünüyordu ve sanırım geçmişi hakkında konuşmayı pek sevmiyordu.
"Ailemi öldüren korsanlar onun peşindeydi. Ona sahip olurlarsa tüm ejderhalara hükmedebilirlerdi ve dünyanın hâkimiyeti onların eline geçerdi."
Ailesinin ölümüne sebep olan ejderhayı her şeyden çok seviyor olmasına şaşırsam da şu anlık tek arkadaşı ve ailesi o gibi gözüküyordu.
"Burada güvendesin, güvendesiniz." Evet bir aptal olarak onu saçma bir şekilde teselli etmeye çalışmıştım ki, gerçekten bunları mı demiştim? O ve ejderhası burada kesinlikle güvende değildi. Reis olanları duyduğu zaman kim bilir ona ne yapardı?
"Jisung, onlar sandığın korsanlardan değil."
Kafasını iki yanına sallayarak beni reddetti. Konuşması reisten bile tehlikeli birinin olduğu kanaatine varmıştım ve bu beni birazda olsun korkutmuştu. Minho, ejderhası ile onlara karşı koyamadıysa biz hiçbir şey yapamazdık.
"Ne demek istiyorsun?"
"Onlarında ejderhası vardı."
Harika! Gerçekten harika! Bir biz mi geri kafalıydık? Herkes ejderhalar ile barış içersinde yaşıyordu, korsanlar bile. Bizse hala onları öldürme peşindeydik!
"Fakat ne bir ejderhaya itaat ediyorlardı ne de bir ejderha gibi davranıyorlardı."
"Ne," diye anlamadığımı belirtircesine konuştum. "Bu da ne demek?" Bir ejderha nasıl olur da diğerleri gibi davranmazdı ya da mutlak gücün anahtarı olan ejderhaya nasıl itaat etmezlerdi.
"Bilmiyorum. Onlar sadece korsanların kaptanına itaat ediyordu."
Bu çok saçmaydı. Hangi ejderha bunu yapardı ki? "Onlar senin ejderhanın peşindeler," diye sorarcasına konuştuğumda kafasını sallayarak beni onayladı.
"Aynı zamanda türünün son örneği olan o ejderhayı eğiten sahibinin de."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Дракон/ MinSung
Teen FictionJisung, arkadaşının yanlışlıkla vurduğu ejderhanın peşinden giderken hiç beklemediği bir şeyle karşılaşmıştı.