Ayın Ruhu, dünyadan ayrılma vakti geldiğinde karşısındaki kadına bakmış acı içinde. Gitmesi gerektiğini bildiği halde, söylememesi gereken o kelimeler dökülmüş ruhundan.
"Yasla ruhunu bana."
Tüm Hakları Saklıdır.
21.01.2021
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Gözlerim şokla aralanırken kafamı sesin geldiği yerin aksi yönünde çevirdim. Aradan geçen yarım dakikanın ardından Evren'in üzerimdeki ağırlığı yok olmuştu, bu boşluk hissine aldırmamaya çalışarak koltuktan destek aldım ve doğruldum. Terasın girişine baktığımda bize seslenen kişi çoktan gitmişti, bu yüzden rahat bir nefes verip yağmura aldırmadan ayaklanan Evren'e döndüm.
Sırtı bana dönüktü, ellerini saçlarının arasında geçirmiş kafası yere bakıyordu. Saçlarının arasında gezdirdiğim parmaklarım karıncalanmaya başlamıştı, ardından bıraktığı hissin tarifi yoktu. Nasıl göründüğümü bilmediğimden ellerimle saçlarımı ve ceketimi düzelttim koltuğa yaslandım. Ona, sakinleşmesi için zaman tanıyordum.
Nefeslerimi kontrol altına aldığımda Evren de bana baktı, suratı ifadesizdi ama gözlerini gizleyememişti benden. Yaşadığımız dakikalardan dolayı belki de kontrol edemiyordu ama gözlerinde birçok duyguyu barındırdığını görebiliyordum; mahcup bir şekilde baksa da altında yatan şehveti de.
Boğazım kurumuştu.
Yutkunduktan sonra dudaklarımı ıslattım, çantamı koluma takıp ayağa kalktığımda Evren de ceketini üzerine geçirdi. Yan yana asansöre ilerlerken adımlarımız hızlıydı, konuşmuyorduk. Sonunda asansörün önüne geldiğimizde Evren kartı okutup tuşa bastı, verdiği nefesini hissettiğimde bakışlarım ona dönmüştü ama gözlerim yüzünde gezindiğinde dudaklarımdan kaçan kahkahamı durduramadım.
Şaşkınlık ve dehşet arası bir ifadeyle bana döndüğünde neye güldüğümü anlamamıştı, anlatacağım sırada asansör geldiği için kabine geçtik. Asansör aşağı doğru hareket etmeye başladığında bedenimi Evren'e çevirdim, çatık kaşlarıyla kabindeki yansımasına bakıyordu ama dudaklarına bulaşmış kırmızı rujumu göremeyecek kadar dalgındı.
Elimle omzuna dokunduğumda kalın kaşlarının altından bana bakıyordu. Sakinleşmiş olmalıydı, az önce gördüğüm duygular yok olmuştu. Odağımı kaybetmemek için, "Rujum bulaşmış." Diye mırıldandım. Kaşları iyice çatıldı ve birkaç saniye düşündü. Pantolonunun cebine soktuğu eli dudaklarına uzandı, aynaya yaslanıp onu izlemeye başladım. Parmakları dudaklarına ulaştığında elini aniden indirdi ve asansörün tuşlarına uzanıp bir yere bastı. Kollarımı göğsümde başımı omzuma düşürerek ona baktım, asansörü durdurmuştu.
"Neden durdurdun?"
Tek eli hâlâ cebindeyken diğer elini arkamda duran aynaya yasladığında aramızdaki mesafeyi sıfıra indirmişti. Gözlerine bakabilmek için başımı kaldırdığımda dudakları karşımdaydı, kırmızı ruj bulaşmış dudakları. Gülmemek için alt dudağımı dişlerimin arasına aldığımda gözleri dudaklarıma kaydı, yutkundu.