Ö.S. BÖLÜM 2

142 17 21
                                    

Gözlerimi elimde duran bardaktan kaldırarak etrafta gezindirdim. Kaç saattir uyumuyordum? Saat kaç? Her şey uçmuştu. Kapının açılmasıyla gözlerimi gelen kişinin üzerine diktim. Mete duraksayarak içeri girdi. Yavaş ve kendinden emin olmayan adımlarıyla yanıma doğru ilerledi. Mete'nin kapıdan ayrılmış olmasına rağmen gözlerim hala ordaydı. Sanki takılmış da hareket edemiyormuş gibi. Belkide sadece hareket ettirmek istemiyordum. Oturduğum koltuğun diğer tarafının çökmesi ile gözlerimi kapıdan çekmem gerektiğini anlayarak önüme konulan dosyalara baktım. Cesedin nasıl çalındığı tam olarak bilinmiyordu. Ambulans şöförü, ambulans bulunduğunda uyuyordu. Araç, bir deniz kenarında park halinde duruyordu. Hiçbir parmak izi yoktu. Tanık yoktu. Ve adam en son hastanenin önünden ambulansa bindiğini hatırlıyordu. Evimin etrafındaki güvenlik kameraları ise yaklaşık 15 araç görüntülemişti. Hepsinin sahibi ile tek tek konuşulmasına rağmen hiçbir şey yoktu. Güvenlik kameralarının çekmediği tek yer olan en üst kat penceresi kırıktı. Cam parçalar halinde her yere saçılmış haldeydi. Ama o cama kameraların hiçbirine gözükmeden nasıl cıkmıştı? En yüksek ihtimal çatıdan cama ulaşmasıydı ama çatıya nasıl çıkmıştı? Düşüncelerimden çıkamayacağımı fark ettiğimde Mete'ye dönerek konuştum.

" Şu müdürü bi ziyaret edelim." Mete başıyla beni onaylayarak ayağa kalktı. Hala elimde ama soğumuş olan kahveyi sehpanın üzerine bırakarak çeketimi avuçlarımın arasına çektim. Ceketi hızla üzerime giyip kapıya doğru ilerledim. Kapı kolunu tutup aşağı indirdirip kapıyı kendime doğru çekerek açtım. Dışarı çıkıp ilerlemeye başladım. Mete'nin hemen peşimden geldiğini yaklaşan adım seslerinden anlıyordum. Asansörün düğmesine basarak yukarı gelmesini sağladığımda, Mete yanıma ulaşmıştı. Bana kısa bir bakış atıp o da benim gibi kapalı olan kapıya bakmaya başladı.

" O okuldan elbet bir sey çıkacak. Adının ve soyadının baş harfini biliyoruz biraz rahat ol." Asansörün geldiğıni belirten ses le beraber kapı acıldığında içeri girdim. Mete içeri adım atıp zemin kat düğmesine bastıktan sonra kollarını göğsünde birleştirerek yüzü bana dönük olacak şekilde asansör duvarına yazlandı. Ona bakma gereği duymadan konuşmaya başladım.

"Rahat ol mu? Adam 30 küsür kameraya görünmeden evime girdi. Hiç kimsenin haberi olmadan ambulansdan ceset çaldı. Ve en önemlisi arkasında hiçbir iz bırakmadan 5 kişi öldürdü." Nefes alarak öfkeli gözlerimle Mete'ye döndüm.

"Ve sen hala rahat ol mu diyorsun." Gözlerimdeki öfke yerini inanamaz bakışlara çevirirken asansör zemin kata ulaşmıştı. Kapının açılmasıyla kendimi dışarı atarken etraftaki insanların garip bakışlarına aldırmadan neredeyse koşar adımlarla binayı terk ettim. Sağa doğru dönerek otoparka doğru ilerlemeye başladım. Otopark başında durarak arabama bakındım. Arabayı nereye park ettiğimi hatırlamadığım için elimi ceketimin cebine atarak arabanın anahtarını avucumun içine aldım. Düğmeye basarak arabanın ışıklarının yanmasını sağladıktan sonra arabanın yerine doğru ilerlemeye başladım. Söför koltuğundaki yerimi aldıktan hemen sonra yolcu kapısı açıldı ve içeri kasılmış suratıyla Mete girdi. Bakışlarımı Mete'nin suratından çekerek yola odakladım. Arabanın anahtarını kontağa sokarak çevirdim ve çalışmasını sağladım. Derin bir nefes alıp otoparktan çıkarken Mete uzanıp radyoyu açtı. Denk gelen ilk kanalda durdu ve arkasına yaslanarak dinlemeye başladı.
O.D. den bu sefer olayla ilgilenen polis memuruna uyarı geldi. O.D. yazısında onu bulamayacakları ve boşuna zaman kaybettikleri ile ilgili yazdığı bir kaç cümle  polis memurlarını kızdırmışa benziyor olayla ilgilenen polislerden Mete TÜRKÖZ önemli ayrıntıları muhabirlerimize anlattı.
Mete'nin adını duyduğumda Mete'ye tekrar sinirli bakışlarımı göndererek radyoyu kapattım.
"Senin zırvalıklarını dinlemek istemiyorum. O yüzden bu konu hakkında tek kelime dahi etme. Sadece bir dahaki sefere sana söylenenlere uymaya çalış ve medyadan uzak kalması gereken konuları sana aksi bir talimat gelene kadar kendine sakla. Umarım beni anlamışsındır ve bu konuşmayı bir daha tekrarlamam." Cümlerlerim bittikten sonra Mete, derin bir nefesi içine çekti ve konuşmaya başladı.
"Sinirlerin fazla gerilmiş. Tamam sakin ol. Medyaya söylediklerim sadece önemsiz ayrıntılardı-" Mete'nin sözünü keserek konuştum.
" Önemsiz ayrıntı dediğin medyada ne kadar büyüyebilir fatklı yerlere çekilebilir haberin var mı? Zaten çok büyük bir olayın içindeyiz ve sana konuşma dendi. Konuşması gereken yetkililer gereken açıklamayı yaparlar bu görev sana düşmez." Mete'nin patlama noktasına gelmiş olmalıyız ki bağırarak konuşmaya başladı.
"Nerde ne kadar konuşmam gerektiğini biliyorum Gizem! Bana bebek muamelesi yapmaktan vazgeç. Söylemem gerekenleri söyledim  bunda abartılacak hiçbir şey yok. Git ve şu piskopat katili bul ve bana bulaşmaktan vazgeç. Ya da ne biliyim belki kum torbası yumruklarsın bilmiyorum ama bir daha gelip benden çıkarma öfkeni." Sözleri bittiğinde geldiğimizi fark ettim ve ani bir frene bastım. Mete etrafta bakışlarını gezdirip geldiğimizi anlayınca arabadan hızla indi.  Arkama yaslanıp gözlerimi kapattım. Derin bir nefes aldım. Kemerimi çözüp dışarı çıktıktan sonra okul kapında beni bekleyen Mete'nin yanına ilerledim.  Bizi garip bakışlarıyla süzen güvenlik görevlisine kimlikledimizi gösterdikten sonra içeri girdik. Mete durup arkasını döndü
"Müdürün odası nerde?" Sorduğu soru ile adam yanımıza geldi. ve Mete'nin yanında durdu.
"Ben size yolu gösteriyim." diyerek tekrar yürümeye başladı. Arkasından ilerlerken Mete'ye dönüp kısık sesle konuştum.
" Umarım burdan bir şey bulabiliriz." Mete'nin umarım diye fısıldadığını duysamda cevap veremeden müdürün kapısının önüne geldik. Görevlinin kapıyı tıklatılması ve ardından gelen gir sesiyle kapıyı açıp bize döndü.  Önde ben arkada Mete içeri girdik. Müdür ayağa kaltı ve eliyle kahverengi masanın önündeki iki koltuğu gösterdi. Koltuklardan birinin önüne gelip oturmadan önce müdürün elini sıktım.
"Adım Gizem Beste ALEV" Mete'yi göstererek devam ettim.
"Görev arkadaşım Mete TÜRKÖZ ,cinayet masasından geliyoruz." Adamın kaşları çatılırken cevap verdi.
"Bende Sedat GÜN Kale Koleji müdürüyüm." Başımı hafifce salladıktan sonra elimi çekerek koltuğa oturdum.
"Içecek bir şeyler ister misiniz?" Tam cevap verecekken araya giren Mete'nin soğuk sesiyle konuşma sırasının ona gectiğini anlayarak sustum
"Hayır. Bize gerekli olan bilgileri vermeniz yeterli." Müdür elini kravatına götürdü ve biraz gevşeterek konuştu.
"Bakın istediğiniz bilgileri bilmiyorum ama mahkeme iznine ihtiyacınız olabilir." Sözü devralarak konuştum.
"Bakın istediğimiz sadece 1998-1999 eğitim öğretim yılında okulunuza kayıt olmuş öğrencilerin listesi." Müdür gözlerini gözlerime sabitleyerek konuştu.
" Bunu neden istediğinizi sormamda bir sakınca yoktur umarım." Hafifce gülümseyerek cevap verdim.
"Tabi yok. Medyadan duymuşsunuzdur O.D. cinayetleri. Ve öldürülen insanların hepsi bu okula o dönemde giren öğrenciler yani tek ortak noktaları bu." Nefes almak için durdurduğum cümlemei Mete tamamladı.
"Ve bizim elimizde katilimizin baş harfleri var. Bu yüzden o liste bize lazım."
"Peki ya uğraştığınız katil şaşırtma yapıyorsa." Müdürün cevabına gözlerimi devirerek cevap verdim.
"Bakın en ince ayrıntıya kadar inmeliyiz. Evet, şaşırtmaya veya oyalamaya çalışıyo olabilir o bizim sorunumuz sizin değil. Artık şu listeyi alabilir miyiz?" Müdürün son kullandığım cümle pek hoşuna gitmemiş olacak ki yüzünü hafifce buruşturdu. Bilgisayarına dönüp yaklaşık 5 dakika bir şeylere baktı. Yazıcının çalışma sesini duyduğumda arkama yaslandım. Yazıcıdaki kağıtları çekerek bize uzattı. Elindeki kağıtları aldığımda konuştu.
"Umarım istediklerinizi bulmuşumdur. Uğradığınız için sağolun. Teneffüs zili çalmadan çıkarsanız iyi olacak. Anlayışınız için teşekkür ederim." Diyerek odayı terk etti. Mete'yle gülerek ayağa kalktık. Odadan çıktıktan sonra hızla çıkışa yöneldim. Merdivenlerden inerken Mete yanıma geldi.
"Yavaş be kızım atlı koşturmuyo peşinden." Ona doğru kaçamak bir bakış attıktan sonra cevap verdim.
"Evet atlı kovalamıyo ama bir katilimiz var ve her an biri daha ölebilir." Gözlerini devirerek verdiği cevabı görmezden geldim. Arabanın yanına geldiğimizde anahtarları Mete'ye fırlatarak yolcu koltuğuna bindim. Sürücü koltuğundaki yerini aldıktan sonra bana baktı.
"Gidene kadar bakacaksın dimi?" Kafamı kaldırmadan "Evet " diye seslendim. Arabayı çalıştırdığını motorun çıkardığı sesten anlayarak kağıtlardaki isimlere bakmaya devam ettim. Ölen insanların ismini ve O.D. ile başlayan kişileri çizdim. Bu benim açımdan çok zor olmadı çünkü sadece iki kişi vardı. Odkan DEMIR ve Orhan DURMUŞ. Arabanın durduğunu hissettiğimde kafamı kaldırarak polis karakoluna baktım. Kağıtları sağ elime alıp sol elimle kemerden kurtularak kendimi dışarı attım.  Karakola doğru ilerlerken kağıtdaki isimleri düşünüyordum. Asansörün bu katta olduğuna sevinerek düğmeye bastım. Kapı açılınca içeri girdim ve 4. Kat düğmesine bastım. Mete biner binmez kapanan kapı ile beraber yukarı çıkmaya başladık.
"Bir şey buldun mu?"
Sorduğu soru ile gözlerimi ona diktim.
"Iki kişi var Orhan DURMUŞ ve Odkan DEMIR ikisi de olabilir ya da ikiside olmayabilir." Verdiğim cevaba tepki vermezken kapı açıldı. Ofisin olduğu kata adımımı atıp odama doğru ilerlemeye başladım. Içeri girip kapıyı tutarak Mete'nin geçmesini bekledim. Mete içerideki masaya oturduğunda kapıyı kapatarak ilerledim.
"Orhan DURMUŞ sende, ben Odkan DEMIR'i araştırırım." Kafamı salladıktan sonra bilgisayarın düğmesine basarak açılmasını bekledim. Açılan ekrana şifreyi yazdıktan sonra Orhan DURMUŞ'u aramaya başladım.

Yaklaşık yarım saatlik araştırma sonunda kafamı kaldırarak Mete'ye baktım. Onun araştırmasıda bitmiş olmalı ki bana bakıyordu.
"Burdan bir şey çıkmaz." Kaşlarımı çattım ve cevap verdim.
" Yine de bir sorguya alırız."
"Sorguya alınacak adam yok ki, kimi alicaksın?" Verdiği cevapla kaşlarımı daha çok çattım.
"Ne demeye çalışıyorsun."
Kafasını tekrar bilgisayara çevirerek bir tarih okudu "16.01.2013" Kafasını tekrar bana çevirdiğinde konuşmaya devam etti.
"Vefat ettiği tarih." Kaşlarımı kaldırdıktan sonra devam etmesini bekledim.
"Bu adam hakkında çok bir şey bulamadım bu olaylardan yaklaşık iki sene önce ölmüş. Başka önemli bir nokta yok. Sende neler var." Kafamı bilgisayara çevirerek bazı önemli bilgileri okudum.
"Adam sınıf öğretmeni. Şuanki görev yeri Kars'ta." Kafamı kaldırarak Mete'ye baktım.
"Adam sırf birilerini öldürmek için Kars'tan buraya mı geliyo?" Mete tek kaşını kaldırarak düşündü.
"Sanmam ama yinede bi ailesine bakalım. Ve Kars'taki karakola heber gönderelim." Mete'nin söylediklerine kafamı salladıktan sonra ayağa kalktı ve kapıya ilerledi.
"Tamam yarın ilgileniriz zaten mesai saati bitti. Ben çıkıyorum alemler beni bekler."
"Yarın ağzın burnun yamulmuş geceden kalma gelme de ne halin varsa gör." Gülerek dışarı çıktı. Ve beni dosyalarla tek başıma uzun bir geceye bıraktı. Koltuğumdan kalkarak metenin masasına doğru ilerledim. Girdiği dosyaları incelemek için az önce Mete'nin kalktığı koltuğa kenimi bırakarak bilgilere göz gezdirmeye başladım.

Odkan DEMİR (13.10.1985- 16.01.2013)

Okuduğum sayfada gözlerimi gezdirerek ölüm sebebini bulmaya çalıştım. Sayfaları hızlı hızlı geçerek en son sayfaya geldiğimde bilgisayar benim kontrolümden çıkarak yazılar oluşturmaya başladı. ellerimi klavyenin üzerinden çekerek ne yazdığını beklemeye başladım. Bir yandan sağımdaki bilgisayarın düğmesine basarak açılmasını bekledim. O sırada Yazdığı kelimeler anlamlanmaya başlamıştı.

"MERHABA GİZEM;

HALA MI BENİ ARIYOSUN? KÜÇÜK BİR İPUCU; DOĞRU AMA YANLIŞ YOLDASIN. BU İKİ İNSANDAN HİÇBİR ŞEY BULAMAZSIN. PEKİ O BİLGİSAYARI AÇIP BENİM KİM OLDUĞUMU BULMANI BEKLEYECEĞİMİ Mİ DÜŞÜNDÜN. YANILIYOSUN. EVET, UNUTMADAN BURDAN ELEKTİRİK HATLARINA KOLAYLIKLA ULAŞABİLİYORUM.

                                                                                                                                     İMZA: O.D

 Elektiriklerin gitmesiye iki bilgisayarda kapandı. Jeneratörlerin devreye girmesi beklerken arkama yaslandım ve derin bir nefes aldım. Nasıl bir insansın sen? Bunca şeye nasıl hükmedebiliyosun? Işıklar tekrar geldiğinde yaslandığım yerden doğrularak uzaklaştım ve bilgisayarın düğmesine bastım. bilgisayardaki ekrana şifreyi yazıp açılmasını beklerken yanlış şifre olmasıyla tekrar ve tekrar denedim. Ama şifreyi kabul etmemesiyle kaşlarımı çattım. Telefonumu avcuma alıp şifreyi kırması için birini çağırdıktan sonra beklemeye başladım. Bilgisayardaki Word dosyasına kaydedilmediği sürece bilgisayar kapanınca yazdığı yazının silimesi gerekir. neden şifreyi değiştirmekle uğraştı? İçeri görevliyle beraber küçük bir kız çocuğu girdi. kız koşarak yanıma geldikten sonra elime bir mektup vererek yönünü değiştirip dışarı koşmaya başladı. Mektubun üzerine baktığıdmda gördüğüm "O.D." yazısı dahda sinirlenmemi sağlarken mektubu yırtarak açtım. Gördüğüm kelimeler beynime kurşun misali saplanırken gözlerimi kapatıp kafamı gelen görevliye çevirdim. Gözlerimi açmamla yere düşen adam ve sırtında ki bıçağı dehşet içinde izledim.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Merhaba arkadaşlar;

 Bölüm geç geldiği için üzgünüm, ilk yazdığım bölüm silindi ve tekrar yazmak zorunda kaldım bu yüzden yazım yanlışları konusunda affınıza sığınıyorum. Umarım bu bölümü beğenmişsinizdir. Her ne kadar benim içime tam olarak sinmesede sizi daha fazla bekletmek istemedim.  Yorum ve oylarınızı bekliyorum. Sizi seviyorum ;)

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 03, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Ölümcül SilahHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin