Sihir bakanlığından içeri adımını attığı anda tüm bakışlar üzerinde toplanmıştı. Yargılayan, aşağılayan, suçlayan bakışlar... Ama o bütün buna alışkındı. Ne de olsa savaşın üzerinden yıllar geçmişti. Neden burada olduğunu merak edenler olduğundan emindi. Tahminlerin aksine yine bir suçlamaya yanıt vermek veya eski bir olay yüzünden ifadesinin alınması için gelmemişti. Onu görecekti. En azından görebilmeyi umuyordu.
Aylar boyu ruh emicilerin işkencelerine maruz kalmış vücudu daha yeni yeni toparlanmaya başlamıştı. Bu yüzden üzerindekiler birkaç beden büyükmüş gibi görünüyordu. Sihir Bakanlığı'nın en yetkili birkaç kişisinden biri olan, yakında en genç Sihir Bakanı olacağına kesin gözüyle bakılan Seherbazlardan Sorumlu Müdürün odasına girmeden önce sadece kısa bir an durakladı. Sekreter başını kaldırıp ona baktı ve göz bebekleri hızla büyüdü. Alayla gülmemek için kendini zor tutmuştu. Büyücü dünyasında onu bir bakışta tanımayacak biri var mıydı acaba? Bir gün onu unutacaklar ve huzurlu bir hayat sürebilecek miydi? Bu onun için çok uzak bir hayaldi.
Sekretere doğru ilerledi. " Sayın müdürle görüşmek istiyorum. " Kız kekeleyerek şaşkınlığını üzerinden atmaya çalıştı. " Ran... Randevunuz yoktu. " " Biliyorum. Sadece birkaç dakikasını almak istiyorum. Müsaitse eğer... " Kız eli ayağına dolaşır vaziyette müdürün odasına giderken genç adam dönüp odadaki sandalyelerden birine oturdu. Üzerinde en sağlam gömleği ve pantolonu vardı. Eski olabilirlerdi ama en azından temizlerdi. Saçları için ise yapabileceği bir şey yoktu. Önlerden çenesine arkalardan omuzlarına kadar inen sarı saçları belki de tek sermayesiydi. Hem laneti hem de ödülü... Mahvolmuş bir soylu, yitik bir adam olabilirdi ama hala yakışıklıydı. En azından garsonluk gibi geçici işler bulabiliyordu. Elini sinirle sarı saçlarından geçirdi ve başını dikleştirdi.
******************************
Sekreter içeri girdiğinde müdürü, yardımcısı ve en yakın arkadaşı olan Ronald Weasley ile toplantıdaydı. Genç adam başını kaldırıp kızın sıra dışı halini görünce kaşlarını çattı. " Bir sorun mu var Rose? " Kız parmaklarını sıkıp açarak heyecanlı ve çekingen bir halde ona baktı. " Bir... Sizinle görüşmek isteyen biri var efendim. Draco Malfoy bekleme salonunda... " Alnındaki meşhur yara izine yanağındaki bir yarayı da eklemiş, büyücü dünyasının en parlak üyesinin yüzü bir anda taş kesildi. Arkadaşının yüzü de endişeyle kasılmıştı. " Harry... " Ron engel olamadan siyah saçlı genç adam ayağa kalkıp kapıya doğru ilerledi ancak birkaç adım sonra kendini toplayarak durakladı.
Derin bir nefes alıp kontrolünü geri kazandıktan sonra elinin bir hareketiyle kapıyı şeffaflaştırdı. Gerçekten de oydu... Perişan görünebilirdi ama bu sarı saçlar bir başkasına ait olamazdı. Başı sanki gururlanacak bir hali varmış gibi dimdikti. Hala dimdikti... " Bırakın beklesin. " Sekreteri önce Ron' a baktı sonra çekinerek sordu. " Onu ne zaman içeri alayım? " " Hiçbir zaman. " Yeşil gözlerindeki bakışlar buz gibiydi. Çenesini kaldırıp bıçak gibi keskin bir sesle " Bırakın beklesin. " diye tekrar etti.
*********************************
Draco başını o kadar uzun süredir gururla olabildiğince dik tutmaya çalışıyordu ki sonunda boynu ağrımaya başlamıştı. Harry Potter onu dışarı attırmamıştı. Görüşme talebini de ret etmemişti. Çoook, çok meşgul görünüyordu ama nasıl olsa merakına yenilecek ve inadı kırılacaktı. Genç adam içinden haline güldü. Umutsuzluk bütün icatların anasıydı. Potter onun son umuduydu. Neden böyle gururlu tavırlar takınmaya çalışıyordu ki? Gururu neden incinecekti? Saçma sapan bir gurur ona annesini geri getiremezdi.
Ellerindeki her şeyi kaybettikten sonra hayata sıfırdan başlamak onlar için hiç kolay olmamıştı. Babası savaş sırasında ölmüş, annesiyle ikisi zorlukla kaçabilmişlerdi. Ölüm yiyenlerin aleyhine tanıklık etmişler ama Bakanlık yine de tüm mal varlıklarına el koyup onları sokağa atmıştı. Draco buna içerlemiyordu. Bunu hak ettiklerini biliyordu. Darbeler ardı ardına inerken, her seferinde bir şeyleri kaybetmeye alışmıştı. Ama bu kez söz konusu olan annesiydi. Hayattaki tek yakını, tek varlığı ve onu da kaybetmeyecekti. Bunun için ne gerekiyorsa yapmaya hazırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tell Me Why? - Draco/Harry
Fanfiction" İnsanlara kişiliklerimizin değişik yönlerini gösteririz, farklı roller oynarız. Çocukla çocuk, arkadaşla arkadaş, sevgiliyle sevgili, düşmanla düşman. Bir karar vermen gerek. Sen bana karşı hangi rolü oynuyorsun Potter? " Savaşta babasıyla birlikt...