- Şimdi sana soracağım soru çok önemli Potter, sen... Beni affedebilecek misin? Her şeyi geride bırakabilecek, benim yanımda durabilecek, beni kendine eş değerde görebilecek misin ? Beni gerçekten de sevebileceğine inanıyor musun? Vereceğin karar seni olduğu kadar beni de ilgilendiriyor unutma. Bu saatten sonra kaybedecek hiçbir şeyim yok ama senin sayamayacağın kadar çok şeyi kaybetme riskin var. En başında da seni tanımlayan o sözcükleri kaybedeceksin.
Harry boğazını acıtan konuşma isteğine rağmen konuşamadı. Kelimeler dudaklarına hapsolmuştu. Sadece Draco' nun gözlerine bakabiliyordu. Draco bir saniye daha gözlerine baktıktan sonra odadan çıkıp gitti. Harry sanki biri ona şok vermiş gibi kımıldayamıyordu. Onun için hayati önemi olan bir şey parmaklarının arasından kayıp gitmişti ve o engel olabilecekken hiçbir şey yapmamıştı. Yapamamıştı. Titreyen adımlarla pencereye gitti ve bir tek yıldızın bile görünmediği karanlık gökyüzüne baktı. Bundan sonra geleceği tıpkı bu gökyüzü gibi olacaktı. Hayatına ışık veren tek şeyi de yitirmişti...
*******************************
BÖLÜMÜN SOUNDTRACKI
ANATHEMA - ONE LAST GOODBYE
*******************************
Harry önünden koşarak geçen Rose ve ardından nefes nefese onu takip eden Ron' a bakarken gülümsüyordu. Henüz bir bebek olan Hugo ise kucağında mışıl mışıl uyumaktaydı. Bu kadar gürültüye rağmen nasıl uyuyabildiğini bir türlü anlayamıyordu. Hermione çoktan Bakanlık' tan eve getirdiği son dosyaları da gözden geçirmiş mısır patlatıyordu. Evi sarmış patlamış mısır kokusu, sıcak şöminede yanan odunların kokusuna karışırken Harry içini çekti. Hayatı boyunca ailesi olmamış biri için böyle bir sahne çok acı verici olabiliyordu. Gerçi Ron ve Hermione' nin onu da ailelerinden biri olarak gördüklerini biliyordu. Ama yine de kendi ailesine sahip olmayı isterdi.
Aile... Bu kadar basit ama bu kadar çok anlam taşıyan bir sözcük daha olamazdı. Kendi anne ve babası o henüz çok küçükken öldüğü ve Dursley' ler de onu bir ailenin huzur ve sıcaklığından uzak yetiştirdikleri için bu kavram onun için çok daha değerliydi. Hogwarts kısa süreliğine de olsa ona bir yuvanın sıcaklığını sunmuş, Ron ve Hermione de hiç sahip olmadığı kardeşlerinin yerini almıştı. Ama bu yeterli değildi.
Aile... Harry kucağında bebeğin sıcaklığı, düzenli nefeslerinin huzuru ile gözlerini kapattığında gözlerinin önünde ipek gibi yumuşak sarı saçlara ama kendisininki gibi zümrüt yeşili gözlere sahip bir oğlan çocuğu belirmişti. İçini çekerek gözlerini açtı. Draco' yu sevgili olarak bile kabul edemezken onunla bir aileye sahip olmayı hayal etmesi çok saçmaydı. Ama insanlar zaten her zaman sahip olamayacakları şeyleri arzulamayı severlerdi. Hermione' nin getirdiği patlamış mısır dolu kâseye bir an önce ulaşmaya çalışan Rose zıp zıp zıplarken Ron ve Harry onun haline güldüler. Arkadaşları olmasaydı ne yapardı bilemiyordu. Draco gittiğinden beri içine düştüğü bunalımda en büyük yardımcıları onlar olmuştu.
Rose ve Ron' un aynı iştahla kâseye saldırmasına bakarken baba kızın ne kadar da birbirlerine benzediğini düşündü. Çocukları olsaydı Harry onun kendisine mi yoksa Draco' ya mı benzeyeceğini düşündü. Neden bunu yapıyordu? Bu sadece kendi kendine eziyet etmenin değişik bir yoluydu. Hermione Hugo' yu kucağından alıp beşiğine bıraktıktan sonra yanına oturdu. " İyi misin? " " İyiyim dersem inanacak mısın? " Genç kadın hüzünle gülümsedi. " Artık kendini toparlaman gerekiyor Harry. Üç ay oldu. Madem bu hale gelecektin neden gitmesine izin verdin? " Genç adam sessizce ellerine bakıyordu. Hermione dudağını ısırarak onu izledikten sonra " Nerede yaşadığını biliyorum. " diye fısıldadı. Harry şaşkınlıkla ona bakarken iyice dibine sokulmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tell Me Why? - Draco/Harry
Fanfiction" İnsanlara kişiliklerimizin değişik yönlerini gösteririz, farklı roller oynarız. Çocukla çocuk, arkadaşla arkadaş, sevgiliyle sevgili, düşmanla düşman. Bir karar vermen gerek. Sen bana karşı hangi rolü oynuyorsun Potter? " Savaşta babasıyla birlikt...