Kuyu 4

9.8K 324 34
                                    

oy ve yorumlarınız için teşekkürler 🖤

Sabah canavarın söylediklerinden sonra yan taraflarda olan bir odaya girmiştim uyumak istiyordum ama gözlerimi her kapattığımda ya ceset yada duyduğum sesler aklımı karıştırmayı başarıyorsu belirli aralıklarla çığlıklar ve bir kaç şey duyuyordum. Bir süre sonra artık uykusuzluğa dayanamayan gözlerim iki aşık gibi birbirine kavuşmuş benide korkularımdan kurtarıp sessiz bir uykuya mahkum etmişti. Sabah uyandıktan bir süre sonra merkeze gitmeme izin verilmişti bu kadar cezanın yeterli olucağını söylemişti canavar onlara, bende kahvaltı için bir kaç gündür girmediğim topluluğun arasına girmiştim eda kahvaltı için tekrar yanımdaki sandalyeye kurulup bana komik şeyler anlatsada beynim sadece dün olanları düşünüyordu, Artık orda cezam bitmişti buna sevinmeliydim ama dün olanlar ve o katta sanki olmayan evimde olan huzuru bulmuşum gibi hissetmem bölüyordü. Bir süre sonra adının koray olduğunu öğrendiğim bana ilk geldiğim gün katı gezdiren kişi gelmiş kulağıma artık grubum olması gerektiğini 15dakika içinde karar vermemi istediğini öylemişti beynimde bir okyanusu andıran dibi görünmeyen  düşüncelerle birlikte başkanalrın oturduğu masanın yanından geçiyordum ki korayın canavarın kulağına söylediklerine canavarın cevap verdiğini duyana kadar  başını yemeğinden kaldırmamış sessiz bir şekilde konuşmuştu

"Onda benim katımda kalıcak yürek yok benim katımdan eleyin"

Bu sözlerden sonra canavarın katına çıkmış düşünmeye başlamıştım o sözlerden sonra gururum aklımın önüne geçmişti hiç  tahmin etmediğim  bir şekilde ona kendimi  kanıtlamak istiyordum biliyordum verdiğim bu karar çok saçmaydı ama içimde ona kendini kanıtlamak isteyen kısıma engel olamıyordum. 15 dakika geçtiğinde kararımı vermiş bir şekilde merkeze indiğimde herkez  beni kararımı bekler gibi kuyunun ortasına toplanmıştı kalabalığın arasından edayı bulduğumda eda koraya işaret vermıştı korayda gözleriyl beni bulduktan sonra konusmaya başlamıştı

"Anka kararını verdinmi? "

Ağır hareketlerle başımı sallamış ilerde bu kararımın bana neleri getiriceğini düşünmeden  sözleri ağzımdan bırakıvermiştim,

"Canavarın  katında çalışmak istiyorum"

Herkez ani bir şaşkınlıkla bana dönerken şeyma kahkaha atıp bana dönmüştü

" ne o papatyanın yanında çalışmaya cesaretin yokmu kendi aklınca canavarın altını süslemek istiyo işte "

Nasıl birisi hemcinsine böyle ithamlarda bulunabilirdi bir kadının diğer kadını aşşaladığı bir yerde erkeklerinde kadınları aşşağılaması daha kolay olmazmıydı kadın hemcinsin her şeyine karışıp kendini erkeklerden aşagilik görürse  onun kadın olarak ne değeri kalmıştı? acıyordu anka şeymaya, acıyordu çünkü şeyma kendini sadece erkelerin altında yatan bir obje olarak görmekten kendini unutmuştu.
Şeymaya cevap vermek için ağzını açmıştı ki  komutanın bir yere doğru koşturmasıyla tüm dikkatler ona toplanmış, herkez sanki ne olduğunu biliyormuş gibi bir matem havasına bürünmüş, sanki oraya gitmek istemiyormuş gibi bir yavaşlıkla adımlıyorlardı.  Bemde  aralarına katılıp ilk kata çıktığımda her yeri tuhaf ve iğrenç bir koku sarmıştı, safra tadı çoktan ağzıma gelmeye başlamıştı diğer üyeler galiba bu kokuya alışık olduğundan sadece sessiz olmasına dikkat etmeden küfür savuruyor ve canavarın yanına ulaşmaya çalışıyordu, herkesi iterek başkanların olduğu yere doğru ilerlediğimde yerde 20 yi geçik ama 40 tan az çocuk cesedi vardı gördüklerime midem ağzıma gelmeye başlamış, olmayan psikolojim dahada bozulmuştu yerde bazılarının kafası kesik bazıları dövülmüş bazılarının ise vücudunda dikiş izleri olan  cesetler vardı canavar yanında olduğumu farkettiginde sessiz bir küfür mırıldanmış ve arkadan görmediğim birisine işaret vermişti ben olayın şokuyla gözlerimi o cansız masum bedenlerden çekemezken eda ve bir kaç kişi  yanıma gelmiş beni götürmeye çalışıyorlardı

"Tatlım hadi gidelim  dinlen sen "

Edanin konuşmasından sonra
Onları ittirip cesetlerin olduğu  tarafa doğru koşmaya başladım bembeyaz elbisesi kana boyanmış  sipsiyah saçları olan tahminimce 5 yaşında olan kız cesedinin yanına çöküp elimde olmadan ağlamaya başladım
Kızın her yeri buz gibiydi o masum bedeni sımsıcak olması gerekirken buz kütlesini andıracak soğukluktaydı bu kız toz toprak kokması gerekirken  ölüm kokuyordu aynı kafamı minik kızın cesedinden kaldırıp güçsüz ama emin adımlarla canavara doğru ilerledim

"Hırkanı verir misin ?"

hem ağlamamdan hemde olayın şoku üstümde olduğundan sadece sorgular yüz  ifadesiyle siyah hırkasını çıkartıp elime uzattı.
Hırkayı alıp küçük kızın yanına gittim. Hırkayı üstüne örtüp alnından öptüm. bütün kuyu üyeleri hüzünlü bir ifadeyle bana bakıyordu. Onlara dönüp

" Sizde örtün üşümesinler "

Herkez üstündeki hırkaları çıkartıp çocukların üstünü örtmeye başladı canavar gözlerime bir süre baktıktan sonra  hızlı adımlarla kendi katına indi   ben hala yerdeki tek suçu çoçuk olmak olan bedenlere bakıyordum hangi  cani böyle bir şey  yapabilirdi? o çocukların yardım çığlıklarını duyan  hangi beden onlara yardım etmezdiki? hayat çok acımasızdı suçsuz olana acı çektıren suçlu olana  gülen taraftı. Adalet kavramı sadece bir kavramdan ibaretti dünya bile çıkarı olmazsa dönmezdi uyandıktan bir süre sonra merkeze inmiştim eda cenk ve berkle acayip komik bir kahvaltıdan sonra  ilk gün beni gezdiren adının Koray olduğunu öğrendiğim  konuşmacı canavarın kulağına bişeyler fısıldamıştı canavar çok sinirlenmiş olacak ki masadaki bir kaç şey çoktan yeri boylamıştı canavar koşar adımlarla doktorun katına çıkmış bunun üzerine tüm kuyu üyeleri ve başkanlar canavarın  peşine doktorun katına çıkmaya başladı. Bende aralarına katılıp ilk kata çıktığımda her yeri tuhaf ve iğrenç bir koku sarmıştı, safra tadı çoktan ağzıma gelmeye başlamıştı diğer üyeler galiba bu kokuya alışık olduğundan sadece sessiz olmasına dikkat etmeden küfür savuruyor ve canavarın yanına ulaşmaya çalışıyordu, herkezi iterek başkanların olduğu yere doğru ilerlediğimde yerde 20 yi geçik ama 40 tan az çocuk cesedi vardı gördüklerime midem ağzıma gelmeye başlamış, olmayan psikolojim dahada bozulmuştu yerde bazılarının kafası kesik bazıları dövülmüş bazılarının ise vücudunda dikis izleri olan  cesetler vardı canavar yanında olduğumu farkettiginde sessiz bir küfür mırıldanmış ve arkadan görmediğim birisine işaret vermişti ben olayın şokuyla gözlerimi o cansız masum bedenlerden çekemezken eda ve cenk yanıma gelmiş beni götürmeye çalışıyorlardı

"Tatlım hadi gidelim  dinlen sen "

Edanin konuşmasından sonra
Onları ittirip cesetlerin olduğu  tarafa doğru koşmaya başladım bembeyaz elbisesi kana boyanmış  sipsiyah saçları olan tahminimce 5 yaşında olan kız cesedinin yanına çöküp elimde olmadan ağlamaya başladım kızın her yeri buz gibiydi canavarın yanına gittim

"Hırkanı verir misin ?"

hem aglamamdan hemde olayın şoku üstümde olduğundan sadece sorgular yüz  ifadesiyle siyah hırkasını cıkarıp elime uzattı
Hırkayı alıp küçük kızın yanına gittim hırkayı üstüne örtüp alnından öptüm bütün kuyu üyeleri hüzünlü bir ifadeyle bana bakıyordu onlara dönüp

" Sizde örtün üşümesinler "

Herkez üstündeki hırkaları çıkartıp çocukların üstünü örtmeye başladı canavar gözlerime bir süre baktıktan sonra  hızlı adımlarla kendi katına indi   ben hala yerdeki tek suçu çoçuk olmak olan bedenlere bakıyordum hangi  cani böyle bir ley yapabilirdi o çocukların yardım çığlıklarını duyan  hangi beden onlara yardım etmezdiki? hayat çok acımasızdı suçsuz olana acı çektıren suçlu olana  gülen taraftı  adalet kavramı sadece bir kavramdan ibaretti dünya bile çıkarı olmasa dönmezdi

kuyu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin