●°●2●°●

99 14 21
                                    

"B-ben şey, ıhmm..."

Semi kılıcının kabzasına uzandı ve prensin gözünü korkutmak için ucunu birazcık havaya kaldırdı. Fakat Shirabu ürkmek yerine Semi'ye boş bir ifadeyle baktı.

"Vay canına, maske bile takmamışsın." Prens iç geçirdi. "Sanırım bir parçan aptal."

Noluyo be?! Neden prens gardiyanlara seslenmiyor ya da can havliyle çığlık atmıyor?

Semi'nin kafası karışmıştı aynı zamanda da paniklemeye başlamıştı. Prens tokalaşmak için elini uzattığında daha da çok panikledi.

"Adım Shirabu Kenjirou. Shiratorizawa prensi ve tahtın varisiyim."

Semi prensin bir eline bir de suratına baktı.

Prens el sıkışmak mı istiyor istiyor? Benim gibi bir suikastçiyle?

"Pekala" Shirabu elini aşağı indirdi ve cebine soktu. "Tokalaşılmak istenmediğinde bunu anlarım."

"Dinle, seni ele vermiyeceğim." Prens kollarını göğsünde birleştirdi. "Buraya işini çabucak bitir demeye geldim."

Bekle...

"Pardon anlamadım?"

Semi halisünasyon görmediğinden emin olmak için gözlerini kırpıştırdı. Belki de gözlerinin önündeki prens hayal gücünün oluşturduğu pigment parçalarından ibaretti çünkü dikkatli baktığı zaman onun tam da kendi tipi olduğu fark etmişti.

Lanet olası standartlar.

Ama bunlardan en önemlisi, Prens Kenjirou, kendisinden infaz edilmesi istenen kişi, gerçekten de gelmiş ve bir an önce kendisini öldürmesini söylüyordu. Yani bilirsiniz, hayatı için için yalvarması filan gerekirken?

"Duydun işte. Beni öldürmeni istiyorum." Prens teslimiyetinin bir göstergesi olacak şekilde ellerini havaya kaldırırken Semi hala kafası karışık bir şekilde dikiliyordu. "Şimdi, zahmet olmazsa..."

"Üzgünüm, şuanda gerçekten seni öldürmemi mi istiyorsun?" Semi durumu açıklığa kavuşturmak için bunu sorarken bir kez daha kılıcının kabzasını kavradı.

"Ne yani, şimdi sana ödeme yapmam mı gerekiyor?" Shirabu hoşnutsuzca sızlanırken elini çantasının derinliklerine daldırdı ve çıkarttığı içi altın dolu keseyi suikastçinin önüne doğru fırlattı. "Bu yeterli mi?"

Dur, hayır.

Semi bir suikastçiydi, bu noktada iyi eğitilmiş bir suikastçiydi. Öldürmesi gereken kişi için üzülmemesi gerekiyordu. Ve işte oradaydı, küçük şirin kafasından neler geçtiğini anlayabilmek için veliyaht prensi baştan aşağı süzüyordu. Bu noktadaysa prens gözle görülür biçimde rahatsız olmuştu, Semi bunu prensin yüzüne bakarak kolayca söyleyebilirdi.

"Ne? Daha fazla mı istiyorsun?" Shirabu homurdandı ve iki kolundaki altın burmaları salladı. "İşte, bunları satarsın ya da başka bir şey yaparsın."

"Dur! Daha fazlasına ihtiyacım yok!"

Semi ellerini "hayır" dercesine salladı. Shirabu tek kaşını kaldırdı. Yere eğildi ve burmaları tekrar koluna kaydırdı.

Güzel kıç-

Semi lanet olası Eita kendine hakim ol biraz!

"Peki, eğer daha fazlasına ihtiyacın yoksa acele et."

Shirabu, Semi'nin kemerindeki kılıcı işaret etti.

"Bekle, hala bilmek istediğim bir şey var."

"Gardiyanlarla mı ilgili? Bahçenin bu kısmında dolaşmazlar. Burası özel bölge. Buraya sadece kraliyet ailesi ya da kraliyet ailesinin arkadaşları girebilir. Hazine odası da benim odamdan 3 kapı ileride eğer ilgilenirsen-"

"Mesele o değil." diyerek durdurdu onu Semi.

"Peki? Ne bilmek istiyorsun o zaman?"

"Neden ölme konusunu bu kadar takıntı yaptın?" diye sordu Semi. "Ölmek isteyen birini öldürmek istemiyorum. Bu benim suikastçi ahlakıma filan aykırı."

"Oh, duymadın mı? Beni Aoba Johsai'in prensiyle evlenmem için yolluyorlar." Prensin yüzü Aoba Joshai'in prensinden bahsederken tiksintiyle dolmuştu. "Şu Yahaba denen herifle evlenmektense ölmeyi tercih ederim. Benim de bi halsiyetim var ama dimi?"

*****
Bu fici okumadan çok kısa bir süre önce Yahaba ve Shirabu'yu gerçekten shipleyenler olduğunu öğrenmiştim. Lütfen saçmalamayın mis gibi Semishira dururken Yahaba x Shirabu ne yaa

Run Away With Me? | SemishiraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin