[✔] bj sun, brightwin

0026

Mikrofondan gelen ağlama sesine benzer cızırtılar dikkatleri sahneye çekti.

"Çok kalabalık olmadan önce bir yer bulmalıyız."

Herkes earth'le aynı fikirde olduğundan sahnenin önüne doğru ilerlediler. Bu sırada tu, kendi kendine gülerken win onu anlamaya çalıştı. Anlamaya çalıştı çünkü kendiside daha fazla bekleyemiyordu ve eğer onun için tek önemli olanın grup değil de bright olduğunu söylerse, muhtemelen tu ona dünyadaki cehennemi yaşatırdı.

Ctrlss üyeleri, seyircilerin yüksek sesli tezahüratları eşliğinde tek tek sahneye çıkarken off, söz verdiği gibi büyük bir coşkuyla bright'a tezahürat yapıyordu. Öte yandan win, o an yerin dibine girmeyi her şeyden çok istemişti. Yine de sorun yoktu, bu saçma ve kafa karıştırıcı çığlıkları hak ediyorlardı.

"Deneme, deneme! Herkese merhaba! Umarım geceniz iyi geçiyordur."

Grubun vokalisti göz kamaştırıcı bir şekilde gülümsedi.

"Biz, ctrlss."

"Bugüne özel üç yeni orijinal şarkımızı seslendireceğiz."

Bu açıklama izleyicilerden coşkulu alkışlar almıştı.

"Öncelikle, bizi yeni tanıyanlar için hızlı bir tanıtım yapalım. Benim adım gawin, ctrlss'in şarkıcısı ve gitaristi."

"Hey! çocuklar, ben drake. Grubun basçısıyım "

"Merhaba, nasılsınız? Ben dew, ctrls'in en yakışıklı davulcusu."

Son olarak, win'in sahneye yürürken bile nefesini kesen adam kendini rahat bir ses tonuyla tanıttı.

"Ben, bright. Ctrlss'in gitaristi."

Win, gözünü brighttan alamadığı bir transa girmişti. Sahneyi aydınlatan kızıl ve mor ışıkların karışımı brightın yüzünü yalayıp geçerken, yüz hatlarını dahada belirginleştiriyordu. Bu sırada win'in bakışları saniyelik bright'ın parmaklarına kaydığında, gitarı tutuş şeklinden saklamaya çalıştığı gerginliği gördü.

"İlk şarkımız scrubb'tan - everything. Keyif alacağınızı umuyoruz."

Vokalist, şarkıya uygun melodiyi çalmaları için arkadaşlarına işaret gönderdi.

Gecenin ilk yarısı; gawin'in herkesi şaşkına çeviren mükemmel sesi, drake'in kalpleri titreten bası, dew'in kulakları dolduran keskin davul vuruşlarıyla geçmişti. Brightsa (win, ona hangi açıdan bakarsa baksın ilah gibi gözüküyordu) win'in ulaşamadığı tek şeydi.