5' Balo

64 8 9
                                    

Minji az önce yavaşça defteri bırakmış ve salonda koşmaya başlamıştı. Sonunda, diye düşünmüştü. Yorulduğunda nefes nefese oturdu yeniden. İçi içini yiyor, daha fazlasını okumak istiyordu.

Defteri eline aldığı sırada gülüşü donuklaştı. Birden aklına dolan düşünce berbat hissettirmişti. Eğer bu defter bir şekilde kendisine geldiyse, bu onların mutlu olmadığını mı gösteriyordu? Kafasını salladı hızla. Bunu düşünmek istemiyordu şimdi. Hızla sayfayı çevirdi.

Mezuniyet yaklaşıyor, bugün dans için geldin yanıma. Başka kiminle gidebilirim ki baloya? Ama hafif bir utangaçlıkla sorman gerçekten çok tatlıydı. Ve biliyor musun? Gerçekten yanaklarını sıktım bu sefer. Önceden sadece hayal ettiğim şeyler gerçekleşiyordu. Bu hareketime çokça güldün. Kahkahanı çok seviyorum. Gülüşün mutlu ediyor beni.

Bugün elbise baktık annemle. Galiba sana göstermeyeceğim ne aldığımı. Aslında basit bir şey ama benim hoşuma gitti. Böyle tatlı bir telaşa girdiğime bile inanamıyorum.

Dün dışarıdaydık seninle. Sokaklarda dolandık ve daha sonra bisiklet kiraladık. Rüzgarın tenimde gezinmesi, saçlarımı savurması ve senin yanımda olman... Dediğim gibi hâlâ bir hayal gibi geliyorsun gözlerime.

Seni gerçekten çok seviyorum sevgilim.

Senin yokluğunda ne yaparım bilmiyorum. Her planımda sen varsın, her şeyde seni düşünüyorum. Hayatım oluyorsun gittikçe, hayatıma karışıyorsun. Bana nefes oluyor, kanıma katılıyorsun.

"Seni çok seviyorum." diyorsun her gün bana. Her gün aynı etkiyi bırakıyorsun bende. Her gün heyecanlanıyorum senin ihtimaline. Her gün kalbim hızla atıyor seni gördüğümde. Her gün yeni kelebeklerim büyüyor midemde.

Bir film izlerken, sessizce otururken veya dışarıda, çiçeklerin arasında otururken hep kollarına alıyorsun beni. "Seni tutabildiğim kadar yakınımda tutmak istiyorum." diye fısıldıyorsun. Sen, sen gerçekten beni çok güzel seviyorsun.

"Etraftaki her şey soluk kalıyor senin yanında. Bir sen renklisin sanki gözlerimde." Kolların arasında kaybolurken bunları duymak... cennette veya çok güzel bir rüyada hissediyorum yanında.

Her şey o kadar yorucu ki bir seninleyken dinlenebiliyorum, dedin bir kez bana. "Sevgi yormamalı insanları, birbirlerinde dinlenebilsinler diye aşık olmalı insanlar." diye de eklemiştin sonra. O kadar haklısın ki anlatamam sana. Bu dünya o kadar yorucu ve kırıcı bir yer ki... Bir de sevgi üzerse bizi, bir de sevgi yorarsa bizi, o zaman ne yapardık?

"Hiç ayrılmayalım istiyorum." diyorsun her ayrıldığımızda. Sadece gülümseyebiliyorum bu düşüncene çünkü öyle yoğun söylüyorsun ki ellerim birbirine dolanıyor, kelimeleri bulamıyorum.

Beni öpüyorsun, ben seni öpüyorum. Her zaman olduğu gibi evrenleri çağırıyorsun beraberinde. Başımıza doluyor yıldızlar dudakların dudaklarımda gezinirken, ellerin vücuduma sıcaklık yayarken.

Minji derin bir nefes aldı, bu sayfalar en çok hoşuna giden yerdi belki de. İkisi de birbirini çok nazik seviyorlardı. Çok nazik, çok sevgi dolu, çok sakin, çok muhtaç. Evet, ikisi de birbirine muhtaçtı sanki.

Baloyu fazlasıyla erkene aldılar. Sonrasında okula gitmeye devam etmek ve diplomalarımızı almamak tuhaf olacak. Ama herkes bunun için çok heyecanlı. Eh, ben de öyleyim. Birlikte gidebileceğim çok sevdiğim biri olduğu içindir belki.

Balo geldi, bahsetmeyi fazlasıyla unutmuşum. En son yazdığımdan bu yana ne kadar geçti bilmiyorum bile. Beni arabanla almaya geldin. Öyle hoş görünüyordun ki bir an çok dengesiz hissettim. Takımın üzerine çok güzel olmuştu ve o yüzündeki gülümsemen... Resmen güçsüzleştim seni öyle görünce.

Koluna girmem için yanıma geldiğinde heyecandan gidecektim sanki. Oysaki ilk kez değmiyordum sana. Koluna girdiğimde beraber adımlamaya başladık. Kapıdan bizi izleyen aileme tatlıca veda ettik. Ah, öyle seviyorum ki seni, bazen sadece bunu söylemek istiyorum.

Sonrasında kapıyı açtın benim için. Sürücü koltuğuna oturduğunda derin bir nefes aldın. "Öyle nefes kesici görünüyorsun ki arada derin nefesler alacağım böyle." dedin. Buna kıkırdarken gülümsemeyle izledin beni. Bu fazlasıyla utandırdı.

Bir süre sonra balonun yapılacağı yerdeydik. Beraber içeriye girdiğimizde arkadaşlarımızın olduğu masaya oturduk. Gece boyunca güldük ve eğlendik. Sonra dans kısmı geldi. Herkes sevgililerini dansa kaldırıyordu veya sonunda açılma cesaretini bulan insanlar şanslarını deniyordu.

Ellerini ellerimin arasından geçirdiğinde fazlasıyla hızlı atıyordu kalbim. Büyü yapıyordun sanki bana. Bir anda çok heyecanlanıyor ve güçsüzleşiyordum ellerinde. Bir soru sormadın, bir ricaydı seninki. Kelimelerle söylemedin ama ellerinle ellerimi tuttuğunda ve gözlerini değdirdiğinde benimkilere, rica ettin.

Sana ayak uydurmaya seninle dans etmeye çalıştım. Aralarda minik şeylere çok gülüyorduk ve bu sayede senin güzel kahkahanı duyabiliyordum. Kollarının arasında, sen beni sıkıca tutarken başka bir şeye odaklanamıyordum. Yer ayaklarımın altından kayıyor, tavan kayboluyor ve yıldızları getiriyordu.

Tek tutunacak yerim sendin bu boşlukta. Bu yüzden omuzlarından tutuyor ve beni asla bırakmayacağını bildiğim için rahatça süzülüyordum. Sana öyle güveniyordum, boşlukta süzülebilecek kadar.

Gece çok güzeldi, seninle birlikteyken her şey çok güzeldi. Beni eve bıraktığında ani bir kararla öptüm seni arabada. Buna şaşırsan bile güzel kıkırdaman doldu içeriye. Seni gülümseyerek izliyordum öylece. Sonra sen eğildin bana doğru benimkinden daha uzun öptün beni. Tanrım, dedim lütfen bu adamla ayırma yollarımızı. Lütfen, diye tekrarladım içimden. "Lütfen beni onsuz bırakma."

Minji okuduğu son cümleyle derin bir nefes almıştı. Defteri kapatıp sarıldı hafifçe. Durgunlaşmıştı, düşünüyordu. O sırada kapı açıldı. Annesinin erken gelmesini beklemiyordu hiç beklemiyordu. Hızla koltuktan ayrılıp yukarı kata çıktı koşar adımlarla. Defteri sakladıktan sonra nefes nefese aşağıya indi. Başka birinin sesini daha duyuyordu annesininkinin yanında.

Günlük [jhs]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin