Altı, fazlasıyla garip (f)

649 70 111
                                    

Fazlasıyla garip,

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Fazlasıyla garip,

_______

Jisung ile ayrıldığımızın üstünden 1 ay geçmişti. Herkes huzuruna, mutluluğuna kavuşmuştu. Tabii Jisung'un, benden ayrılıp Bora ile çıkmaya başlamasıyla okulda baya bir dedikodu konusu olmuştuk. Ama zamanla unutulmuştu işte.

Bugün, liseden mezun oluyorduk. Herkesin, yanında bir eşi vardı. Fakat ben, tek başıma öylece meyve suyu içip etrafa göz gezdiriyordum. Gözlerimi kapıya çevirdiğimde, Bora ile Jisung çifti mekana giriş yapıyordu. Buruk bir gülümseme yerleşti yüzüme.

Tuhaftı. Fazla tuhaftı.

Geçen aya kadar aşkından ölüp bittiğim adam, şimdi arkadaşım dediğim biri ile el ele mezuniyet balosuna geliyordu.

Jisung'u, hala seviyordum. Kolay değildi, zamanla unutacağıma emindim. Belki yeni biri ile tanışırdım, çok severdim onu.

Öğrenci başkanı, sahneye çıkıp bir şeyler söylemeye başladığında oraya odaklandım.

"Öncelikle, öğrenci başkanınız olarak geçirdiğim bu son günde, herkese teşekkür etmek istiyorum. Sinirli olduğum, huysuz olduğum zamanlarda bile bana katlandınız."

Dolu gözleri ile bakarken, burnunu çekti. "Her neyse, bu liseli ergenler olarak geçirdiğimiz son günde, birbirimize çokça sevgi verelim ve çok eğlenelim!"

Herkes, gülüşerek alkışlamaya başladı. Ben ise yüzümü buruşturup öğrenci başkanı, Lena Kim'e bakmaya devam ettim. Bu kızı hiç sevmiyordum. Öğrenci başkanlığına aday olduğumda, resmen gelip adaylıktan çekilmem için beni tehdit etmişti.

Psikopatın önde gideniydi.

Ama hakkını yiyemezdim, görevini iyi yapıyordu. Gözlerimi ondan çekip kendi kendime insanların kıyafetlerinin rüküşlüğüne bakıyordum.

Hadi ama! Bu günün bu kadar sıkıcı geçeceğini düşünmezdim.

Derken, Bora'nın bu tarafa geldiğini gördüm ve gerilmeye başladım. Onunla, en son hediye aldığımız gün görüşmüştük. Sonrasında, selamlaşmalar dışında bir şey olmamıştı.

"Selam, Jisu!"

"Selam." meyve suyundan bir yudum aldım. "Nasılsın?" gülümsedim.

"İyiyim, sen?" gülümsedi. Bir şey söylemek istediği açıkça belliydi. "Söyle hadi Bora."

Boğazını temizledi. "Ben, teşekkür-"

"Tanrım! Neden herkes teşekkür edip duruyor? Bak, rica ederim tamam mı? Teşekküre gerek yok. Sadece mutlu olun." kahkaha attı.

"Peki, teşekkür-"

"Hey! Kes şunu!" tekrar kahkaha atmasıyla, bu sefer ben de kahkaha attım. Biraz daha konuştuktan sonra, Jisung'un yanına geri döndü. "Jisung'a, baktım. O da, bana bakıyordu. Göz kırptı, ben de gülümsedim. Bir süre sonra da, yanıma sınıfımızın başkanı, Lee Yun geldi. Onunla, okulda bazen konuşurduk.

Arkadaş diyebileceğimiz bir ilişkimiz bile yoktu, ama arada denk gelince iyi sohbet ederdik.

"Acıyor değil mi?"

Konuşmaya böyle başlamasıyla kaşlarımı çattım. "Ne?"

"Kalbin." Kaşlarım eski haline dönerken, burukça gülümsedim. "Evet, acıyor. Fakat zamanla geçecektir. Sonuçta o mutlu..."

"Fazla iyi kalplisin." omuz silktim. "Kötü kalpli olsam ne olacak ki?" dudağını sarkıttı. "bilmem," dedi ve devam etti.

"Yine de, sana garip gelmiyor mu? Sanki eskiler hiç yaşanmamış gibi."

"Evet, fazlasıyla garip." içeceğinden bir yudum aldı. "Nasıl hissettiriyor başka birini sevdiğini görmek?" güldüm ve omuz silktim.

"Ona kalpsiz deyip durdum, ama başkasını ne kadar güzel sevdiğini görünce şanssız olanın ben olduğunu anladım." derin bir nefes aldım ve masadan çantamı alarak, "Gitsem iyi olacak." dedim.

"Görüşürüz." Dedi, güldüm. "Görüşür müyüz dersin?" o da güldü, ve ben arkamı dönerek çıkışa ilerledim.

Artık her şey bitmişti, sadece geleceğime odaklanacaktım. Üniversite okuyup mesleğimi elime alacak ve minik, bahçeli bir eve yerleşip hayatımı çiçeklerimi sulayarak geçirecektim.

Haha! Güzel hayaldi.

Çıkış kapısına yaklaştığımda, kapının hemen yanındaki erkek grubundan biri, arkadaşını bana doğru itince çarpışmıştık. Çarpmanın etkisiyle geriye savrulurken, çarpıştığım çocuk bir eliyle kolumdan, bir eliyle de belimden tutmuştu. Şaşkınlık ile ona bakarken, onunda benden farkı yoktu. Kısa bakışmanın ardından, kendime gelerek doğruldum. Çocukta ellerini çekti.

"Ne yapıyorsunuz?" Bir elini utançla ensesine götürdü. "Kusura bakmayın lütfen, arkadaşlarım fazla angutlar da." Arkadaşlarına bakarak, dişlerinin arasından tısladı. Arkadaşları ise kıs kıs gülüyorlardı.

Söylediği şeye karşı, bende gülmeden edemedim. "Tamam, sorun yok." ellerini ensesinden çekip gülümsedi, ve elini uzattı.

"Ben, Hwang Hyunjin bu arada." elini sıkarak karşılık verdim. "Lee Jisu." elimi bırakmadan köşedeki boş masayı gösterdi.

"Bir şeyler içmeye ne dersiniz?" aslında gidiyordum, ama bu yakışıklı reddedilmezdi.

"Olur." gülümsedi, elimi bıraktı ve elini sırtıma yerleştirerek masaya doğru yönlendirdi.

Hwang Hyunjin, yoksa sen Tanrı'nın bana gönderdiği bir hediye misin?

SON 🌚

Eveett, buraya kadar okuyup destek olan herkese çok teşekkür ederim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Eveett, buraya kadar okuyup destek olan herkese çok teşekkür ederim. ❤️

Açıkçası ben de, böyle bir final beklemiyordum. Ama tatlı oldu gibi :))

Başka kitaplarda görüşmek üzeree

Sizi seviyorum💓🌼

If time goes backHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin