Zaman geri dönse,
_______
1 hafta. Jisung ile parkta olan konuşmamızın üstünden, tam 1 hafta geçmişti. Okulda da fazla konuşmamıştık, ve ben hala ondan ayrılmıyordum.
Pekala, tam bir aptalım!
Jisung, bana doğum gününde yapacağı partiden bahsetmişti, ve gelmek isteyip istemediğimi sormuştu. Ve ben de, tabii ki "gelirim" demiştim. Yarın doğum günüydü, ve ben bugün gece için bir şeyler planlıyordum.
Teneffüs zili çaldığında, kafamı sıradan kaldırıp esnedim. Tarih dersleri, ninni gibi geliyordu. Sınıftan çıkıp kantine doğru ilerlemeye başladım. Arada karşıma çıkan tanıdıklarıma selam veriyordum.
Kantine girdim, dolu olduğu için biraz kenarda bekleyerek boşalmasını bekleyecektim. Ellerimi üzerimdeki hırkanın ceplerine soktum. Etrafa bakınırken köşede oturan ikiliyi fark ettim.
Bora ve Jisung.
Onları yan yana gördüğüm her an, içimde fırtınalar kopuyordu. Jisung'un, artık benim olmayacağı gerçeği acıtıyordu.
Gerçi hoş! Şuan bile benim değildi.
Sıkıntıyla nefes aldım. Kantin biraz daha boşaldığında, çilekli süt aldım. Son kez ikiliye bakıp kendimi kantinden dışarı attım. Evet, şuan erkek arkadaşım başka bir kızla aynı masada gülerek oturuyordu, ve ben bir şey yapmadan sadece bakıp geçiyordum. Moralimi bu gece için yüksek tutmaya çalışıyordum.
Jisung'un, içinde biraz da olsa, bana dair sevgi olduğunu biliyordum. Bir anda, silip atmış olamazdı o güzel günlerimizi, anılarımızı.
.
Saat, akşam 22.00'a gelirken her şey hazırdı. Şuan lazım olan tek şey, bir adet Han Jisung idi. Telefonumu çıkarıp onu aradım.
"Jisu?"
"Jisung, en az yarım saate kadar sahilde ol."
"Ne? Niye?"
"Sadece beni dinle."
Telefonu kapatıp tekrar pantolonumun arka cebine yerleştirdim, ve dönüp yıldızlar ile denizin uyumuna bakarak derin bir nefes aldım.
Yaklaşık on dakika sonra, gelen adım ve nefes sesleri ile arkamı döndüm. Koşarak gelen bir Jisung gördüğümde kaşlarımı çattım. Yanıma vardığında, ellerini dizlerine koyarak soluklandı.
"Hoş geldin de, neden koşarak geldin?" doğruldu.
"Bir şey oldu sandım." gülümsedim, hala benim için endişeleniyordu ve beni sevmediğini söylüyordu.
"Bir şey olmadı, sadece beraber biraz vakit geçiririz diye düşündüm." ellerimle yere serdiğim örtünün üzerine hazırladığım bir kaç şeyi gösterdim.
Hafif bir gülümseme sundu. "Pekala, bunu neye borçluyum?"
Gülümsedim. "Biliyorsun, doğum gününü hep önce ben kutlarım."
Flashback
"Hey! Lee Jisu, beni nereye götürüyorsun?"
Gözleri, ellerim ile kapalıyken söylenip duruyordu.
"Geldik, şimdi ben ellerimi çekeceğim, ama sen gözlerini açmayacaksın tamam mı?"
Mırıldanarak onayladı. Ellerimi çektim ve, kumların üzerinde ilerleyerek hazırladığım masanın önüne geçtim.
Üçten geriye saydım ve, gözlerini açmasını istedim. Gözlerini açtığında, şaşkınlıkla büyümüşlerdi.
"Tüm bunları sen mi hazırladın?" kafamı sallayarak onayladım. "Senin için."
Gülümseyerek bana doğru geldi, yanağıma bir öpücük bıraktı ve kocaman sarıldı.
"Teşekkür ederim, güzelim."
Flashback son
"Teşekkür ederim, Jisu." burukça gülümsedim. Eskisi gibi samimi hissettirmiyordu.
"Otursana."
Oturdu ve manzarayı izlemeye başladı. Ben de, oturdum ve onu izlemeye başladım. Bir süre ortama sessizlik hüküm sürdü. İkimizde kendi manzaralarımızı izliyorduk.
Sessizlik daha uzun sürmesin diye, boğazımı temizleyerek içeceklerimizi doldurmaya başladım. O da, gözlerini denizden alıp içeceğini eline aldı ve, tekrar denize döndü. Ben de, yıldızlara bakıyordum.
"Zaman geri dönse, neyi geri almak isterdin?"
Konuşması ile bakışlarımı ona çevirdim. O da, bana bakmıştı. Burukça gülümsedim.
"Senin, sevgini." bakışlarını yere indirdi. Bu sefer ben sordum, ona. "Sen neyi geri isterdin?"
Bana çevirdi tekrar bakışlarını. "Arkadaşlığımızı."
"Gerçekten Bora'yı önceden tanıyor olsaydın, benim duygularımın bir anlamı olmayacak mıydı?"
"Sadece arkadaş kalabilmemiz için uğraşırdım." Dedi. "Kalpsizsin derken cidden haklıymışım." cevap vermedi, sadece başını eğdi.
"Onu gerçekten seviyor musun, Jisung?" kafasını kaldırdı, ve bir süre öylece baktı.
"Evet, onu gerçekten seviyorum." derin bir nefes aldım.
"Onun, benden farkı ne?" omuz silkti. "Çok seviyorum."
"Benden daha mı çok seviyorsun?" bakışları yere indirdi tekrar. Burukça gülümsedim ve kafamı salladım.
"Pekala, anlıyorum."
"Ben...üzgünüm." gülümsedim.
"Son bir şey sormak istiyorum." bana baktı.
"Benden ayrılırsan onunla gerçekten mutlu olacak mısın?" bir süre gözlerimin içine baktı ve, kafasını salladı.
"Olacağım."
Pekala, Han Jisung. Madem öyle, senin mutlu olman için her şeyi yapacağım.
🌚
Selam çiçeklerim! Nasılsınız bakalım?
Umarım beğendiğiniz bir bölüm olmuştur :)) kurgu hakkındaki düşüncelerinizi yazarsanız çok mutlu olurum <3
Sizi seviyorum💓
ŞİMDİ OKUDUĞUN
If time goes back
Fanfic❝Ona kalpsiz deyip durdum, ama başkasını ne kadar güzel sevdiğini görünce, şanssız olanın ben olduğunu anladım.❞ 🌚 ©Stay_rsn, 2021 • kitabın kapağı "Astria's Graphic Portfolio" tarafından tasarlanmıştır.