Üç, kalpsizsin

489 60 83
                                    

Kalpsizsin,

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kalpsizsin,

_______

"Jisu, bu sence nasıl?" elinde tuttuğu tişörtü bana gösterdi.

"Pek Jisung'un tarzı değil." kafa sallayarak elindekini bıraktı. Okuldan sonra, bir alışveriş merkezine gelmiştik Bora ile. Yemek yemiştik, ve şuan Jisung'a hediye bakıyorduk.

Köşede bir müzik dükkanı görmüştüm. Hediyemi oradan almayı düşünüyordum, ama hediyemi alırken Bora'nın yanımda olmasını istemiyordum. Dönüp ona baktım, hala tişörtlere bakıyordu.

"Bora, ben tuvalete gidip geliyorum." Kafasını kaldırıp baktı "Tamam." dedi, ve tişörtlere bakmaya devam etti. Ben de, mağazadan çıkıp müzik dükkanına doğru ilerlemeye başladım. Arada arkamı dönüp Bora'yı kontrol ediyordum.

Dükkandan içeri girdim. "Hoş geldiniz." Beni tatlı bir amca karşıladı. Eğilerek selam verdim, ve içeriye doğru ilerlemeye başladım.

Burası gerçekten muhteşemdi. Nostaljik bir havası vardı, ve çok iyi hissettiriyordu. Önce gitarlara baktım, ama Jisung'un zaten bir gitarı vardı. Yan yana dizilmiş olan ukulelere baktım. Bunları görünce, aklıma eskiden Jisung ile çaldığımız, söylediğimiz şarkılar gelmişti.

Flashback

"Yanlış notaya basıyorsun Jisu!" bıkkınlıkla nefes verdim.

"Öğrenmeye çalışıyorum Jisung. Beni düzeltmeyi kes."

"Başta doğru öğrenmezsen, hep yanlış yaparsın." elimde ki ukuleleyi bıraktım, ve yüzüne baktım.

"Yanlışlar olmazsa, kendimizi nasıl geliştirebiliriz?" kafa salladı.

"Pekala, haklısın." bir süre sessizce birbirimize baktık, ama Jisung'un tekrar bağırmasıyla tüm sessizlik yeniden bozulmuştu.

"Ama yine de doğru çalmalısın!" elimde ki ukuleleyi kaldırıp omzuna vurdum.

"Ah! Acıdı."

"Sinirlerimi bozuyorsun, Han Jisung!"

Flashback son

Gözlerimi ukulelerden alıp, yan tarafta ki müzik kutularına ilerledim. Bir tanesini elime alıp açtım, ve sessizce müziği dinledim. Bu müzik, çok hoş hissettiriyordu. Müziği duyunca, çocukluk anılarım depreşmişti. Ve mahallede ki erkek fatma hallerimi hatırlamıştım.

"Güzel seçim." arkamdan gelen ses ile oraya döndüm. O dükkan sahibi, tatlı amca gülümseyerek bana bakıyordu. Ben de, gülümsedim.

"Müziği duyunca, aklına ne geliyor?"

"Çocukluğum."

"Güzel bir çocukluk geçirmiş gibisin?" kafamı salladım. "Evet, çocukluğum çok güzeldi. Mutlu bir çocuktum."

Tatlı bir kahkaha attı. "Şuan, mutlu değil misiniz küçük hanım?" buruk bir gülümseme yerleşti yüzüme.

"Değilim." gözlerim yavaştan dolmaya başladığında, derin bir nefes alarak gülümsedim.

"Ben, bu müzik kutusunu almak istiyorum." Adam da tatlı bir gülümseme verdi, ve elimdekini alarak paketlemek için kasaya götürdü.

Parasını ödeyip çıktıktan sonra, hediyeyi çantama koydum. Bu sırada Bora'da, mağazadan çıkıyordu. Beni görünce gülümsedi. Ben de, gülümsedim. Normalde bu kadar gülümseyen biri değildim. Fakat karşımdaki kişi ne kadar güzel gülüyorsa, ben de o kadar gülüyordum. Yanına vardığımda, dudağını büzdü.

"Bir sürü şey baktım, ama hiç biri uygun değildi." elimi, omzuna koydum.

"Partiye daha var, istersen daha sonra gelip de bakabilirsin. Bugün, çok yorulduk." kafa salladı.

"Evet, daha sonra gelip baksam daha iyi olur."

İlerlemeye başladık. AVM'den çıkıp otobüs durağına geldik. İlk önce, Bora'nın bineceği otobüs gelmişti. O gittikten sonra, bir süre daha durakta oturdum. Fakat otobüs gelmeyince kalkıp yürümeye başladım.

Yolu yarılamışken çalan telefonumla durdum. Çıkarıp kim olduğuna baktım. Jisung arıyordu, aramayı cevapladım.

"Jisu?"

"Evet, Jisung?"

"Konuşmamız gerek, evinin önündeyim."

"Şuan, evde değilim ama yakınım. Bizim orada ki parka geç geliyorum."

"Tamam."

Aramayı bitirip, yürümeye devam ettim. Ne konuşacaktı acaba? Umarım moralimi bozmazdı. Şuan, gerçekten onunla tartışacak gücüm yoktu.

Parka vardığımda, bankta oturan Jisung'u gördüm. Bir süre durup ona baktım. Düşünceli görünüyordu. Sıkıntılı gibiydi de. Yanına ilerledim, ve bir şey demeden oturup konuşmasını bekledim.

Bana baktı. "Gelmişsin." kafamı salladım. Dışarıdan bakınca ölü gibi göründüğüme emindim. Fazlasıyla yorgundum.

"Ne konuşmak istiyorsun?" boğazını temizledi ve oturduğu yerde, bana doğru döndü.
"Konu, Bora."

Kaşlarımı çattım. Bir şey demeden, devam etmesini bekledim.

"Ondan uzak dur, Jisu."

"Ne?" fazlasıyla şaşkındım. Birden bire ondan uzak durmamı istemesi tuhaftı. "Ne demek istiyorsun Jisung?"

"Onunla tanımışsın, ve beraber alışverişe bile gitmişsiniz. Bak, eğer bu intikam gibi bir şeyse gerçekten çizgiyi aşarsın Jisu."

"Daha açık konuş, Jisung." derin bir nefes aldı.

"Ona zarar verme, Jisu." sinirle ayağa kalktım. Ne sanıyordu beni?

"Sen, beni ne sanıyorsun? Psikopat mıyım ben?" o da ayağa kalktı.

"Öyle olduğunu söylemedim. Sadece ona, benim yüzümden zarar vermeni istemiyorum. Ona zarar gelsin istemiyorum."

Omuzlarımı düşürdüm. "Ben ne olacağım peki? Benim duygularım ne olacak?" gözlerim dolarken, gözlerimin içine baktı.

"Sana ayrılmamızı söylemiştim! Bunu kabul etmeyen sensin."

"Kabul ederdim Jisung, ama sen sadece bahaneler ürettin. Sadece ayrılmak istediğini söyleyebilirdin, ama sen zor olanı seçtin. Benden kaçtın."

Gözlerimden yaşlar akarken zorlukla konuştum.

"Şimdi, ayrılmak istiyorum." dedi, burnumu çektim.

"Beni seviyor musun Jisung?" bir süre gözlerimin içine baktı. Kararsızdı. Bir umutla bekledim, ama umutlarım anında söndü.

"Sevmiyorum." kafamı yere eğdim, ve saçımı kulağımın arkasına yerleştirdim.

"Üzgünüm ama ben, onu seviyorum." tekrar yüzüne baktım.

"Neden?" devam ettim. "Neden sevmiyorsun beni?"

"Söylediğim gibi: çünkü onu seviyorum." ağzımdan bir hıçkırık kaçtı. Söylediği sözlerin, beni mahvettiğinin farkında değil miydi?

"Sen...Kalpsizsin, Han Jisung!"

Arkama bakmadan oradan uzaklaştım. Gerçekten kalpsizin tekisin Han Jisung..

🌚

Merhaba! Nasılsınız canlar?

Bu bölümü beğenmedim, bir karmaşık geldi. Yine de umarım beğenmişsinizdir :))

Sizi seviyorum, kendinize iyi bakın🥺💓

If time goes backHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin