tertius decimus

413 64 34
                                    

Kapalı olan göz kapaklarım, burnuma dolan koku yüzünden ağır ağır açılırken kollarım istemsizce yana doğru gerinmişti.

Uykulu gözlerle etrafa bakındığımda hemen yanı başımda duran tost ve meyve suyu şişesini görmüştüm. Yibo'nun nerede olduğunu merak ederken son anda gördüğüm, meyve suyunun üzerine yapıştırılmış küçük not dikkatimi çekmişti.

Küçük bir işim çıktı, ben gelmeden uyanırsan kahvaltını yapıp beni bekle.

İşten kastının ne olduğunu anlamazken son anda aklıma gelen düşünceyle biraz ürkmüştüm.

Beraber olduğumuz zamanlarda hiç bir şekilde beslenmemiş, üstüne üstlük benim kanımı temizlemişti. Tüm bunlar çok zorken o kadının telefonu aklıma gelmişti. Yibo'ya bile bahsetmediğim bu detay belki de bir çok şeyi anlamam da yardımcı olabilirdi.

Telefonu koyduğum pantolonumun cebini kontrol ederken hâla aynı yerde olduğunu görünce derin bir nefes almış ve Yibo'nun bıraktığı meyve suyundan bir yudum alarak telefonu açmıştım. Herhangi bir şifre olmadığı için rahatlıkla açılan telefonda ilk önce mesajlar kısmına girerek incelemeye başladım.

Yalnızca tek bir sohbet vardı. Konuşma en son gelen yılan fotoğrafıyla bitmişti. Biraz daha yukarı çıkarken gelen mesajların farklı desenlerde çizilmiş yılan fotoğraflarından oluşuyor olması kaşlarımı çatarak ekrana bakmama neden olmuştu. Bu da neydi böyle!

Kadın ise her gelen yılan fotoğrafına yalnızca onaylayan bir kaç kelimeden başka bir şey dememişti.

Tereddüt etsem de içimde ki merak duygusuna yenik düşerek numarasının üstüne tıkladım. Oldukça gergin geçen bir kaç saniyenin ardından tanıdık gelen bir ses ile karşılaşmıştım.

"Ah Zhan, bu kadar erken olmasını beklemiyordum."

Aklıma dolan cümle sayesinde bu adamın Ruo'nun evine giren o adam olduğuna emin olmuştum. İsmimi ve hatta telefonu alıp ona ulaşacağımı önceden tahmin ettiğini bilmek her ne kadar gerilmeme neden olsa da düz tutmak için büyük bir çaba gösterdiğim sesimle karşılık verdim.

"Ne istiyorsun?"

Sakin çıkan sesimden hoşlanmış olacak ki gülüş sesleri kulağıma dolmuş ve hemen ardından söze girmişti.

"Beni yanlış anlamanı istemem, ben sadece Ruo ve sana yardım eden biriyim. Aynı taraftayız yani merak etme."

Aynı taraf. Bir an için o kadar yabancı ve yanlış gelmişti ki bu cümle bir şey söylemeden kapamıştım telefonu.

Şimdi her şey daha anlaşılabilir geliyordu.  Yibo'nun peşinde olduğunu söylediği kadın da bu adam için çalışıyordu ve hatta Ruo bile onun için çalışıyordu.

Ama ben, hayır. Bu işe sadece içimde ki öfkeyi bastırıp o lanet görüntüleri almak için girmiştim. Şimdi ise onun yatağında, onun hazırladığı şeylerle birlitke öylece duruyordum.

O an hiç düşünmeden kalkmış ve Yibo'nun getirdiği eşyalarımın yanına giderek elime ilk gelen kıyafetleri alarak banyoya ilerlemiştim. Hızlıca giyindikten sonra Ruo'ya buluşmak istediğimi yazarak çıkmak için hazırlanmıştım ki açılan kapıyla olduğum yerde kalakaldım.

İçeri giren beden önce baştan aşağı beni süzmüş ve hemen ardından içeri girerek kapıyı kapatmıştı.

"Bir yere mi gidiyorsun?"

"Sen nereden geliyorsun?"

Sorusuna soruyla karşılık vererek zaman kazanmaya çalışırken söylediği şeyle gözlerimin sonuna kadar açılmasına neden olmuştu.

Sniper [YiZhan]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin