Yavaş yavaş düzene giren nefeslerim etrafımı algılamamı her ne kadar kolaylaştırsa da gözlerimi sanki bir kabustan uyanmak istercesine sımsıkı kapatmak istiyordum.
"Eğer biraz daha böyle durmaya devam edersek bundan hoşlandığını düşünmeye başlayacağım."
Her ne kadar eğlenen bir tonda konuşsa da gözlerinin yüzümde ki kurumuş kan izlerinde dolaştığını görmek ister istemez gerilmeme neden oluyordu.
Hızla yanlışlıkla düştüğüm kucağından kalkarken arabanın kapısını açarak yorgun bedenimi koltuğa atmıştım. Bir kaç dakikanın ardından sürücü kapısının açılmasıyla içeri girmiş ve yüzüme bakma gereği duymadan arabayı çalıştırmıştı.
"Şimdi ne olacak?"
Meraklı çıkan sesime aldırmadan arabayı sürerken yüzümde ki yaralar aklıma gelmişti. Aceleci bir tavırla torpido gözünü açarak yüzümü temizleyebileceğim bir şey ararken arabanın yaptığı ani frenle başımı çarpmaktan son anda kurtulmuştum.
Ağzımı açıp bağırmama fırsat kalmadan arabadan inen adamın arkasından şaşkınlıkla bakakaldım. Tabelasında 'eczane' yazılı olan dükkanın içerisi rahatlıkla gözükürken Yibo'nun karşısında ki kadına hızlı hızlı bir şeyle söylemesi ve kadının küçük bir poşete koyduğu ilaçlar daha da şaşırmama neden oluyordu.
Tam o sırada çalan telefonumun sesiyle kendime gelip cebimden çıkarınca diğer cebimde hissettiğim telefonun varlığı yeni yeni aklıma geliyordu. Israrla çalmaya devam eden telefonun ekranında yazan isim Ruo'dan başkası değildi.
"Efendim?" Olabildiğince sakin tutmaya çalıştığım sesimle konuşurken bir yandan da Yibo'yu izliyordum.
"Merak ettim seni. Bir çok mesaj attım ama geri dönmedin." Şüphe barındıran sesine karşılık sinirlenmeden edememiştim.
"Ah, üzgünüm Yibo aramıştı da onunla birlikteydim."
Bir kaç saniye duraksasada merkala konuşmuştu."Yaa öyle mi? Son durum ne peki neden aramış?"
"Önemli bir şey yok. Bana kalacak yer ayarlamak için buluştuk." Anladığına dair onaylayan sesler çıkarmış ardından kapatmak için hazırlanmıştı ki aklıma gelen şeyle boğazımı temizleyerek konuşmaya başladım.
"Ruo sana bir şey soracağım."
"Hm?"
"Evinden çıkarken sanki birinin girdiğini gördüm. Ama uzaklaştığım için yüzünü göremedim. Her şey yolunda mı?" Merakla vereceği cevabı beklerken Yibo'nun arabaya yaklaştığını görmüştüm.
"Ah öyle mi, yanlış görmüş olmalısın." Cümlesini bitirir bitirmez açılan kapıyla yanıma yerleşen beden gerilmeme sebep olsa da bozuntuya vermeden devam ettim.
"Anladım öyleyse, müsait bir zamanda uğrarım."
Telefonu kapatarak cebime koyduğum sırada Yibo'nun sorgular bakışları yüzünden açıklama ihtiyacı duymuştum.
"Kaldığım yerde ki görevli aradı. Kalmadığım hâlde odayı meşgul etmememi söylüyor."
Konuşmak yerine kafasını sallamış ve poşetin içinden çıkardığı pamuğun üstüne oksijenli su olduğunu tahmin ettiğim sıvıyı dökmüştü. Öylece onu izlerken oturduğu yerde biraz daha kayarak iyice yaklaşmış ve tek eliyle ensemden tutarken pamuğu tuttuğu elini yüzüme yaklaştırmıştı.
"Kadın, bunun biraz acıtacağını söyledi ama gerekliymiş o yüzden uslu dur."
Vereceğim cevabı umursamadan pamuğu önce kaşımdaki sızlayan yere bastırmış ardından tepki mi ölçmek için yüzüme bakmıştı. Fakat acı eşiği yüksek biri olduğum için yalnızca kaşlarımı çatmakla yetinmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sniper [YiZhan]
VampirKurşun dahi geçirmeyen bir beden nasıl olur da bir adamın sözüyle yok olur