Aşkta ve Savaşta - 2

110 18 8
                                    

Aşk?
Daha yollarda sakin durmamıştı bir türlü.
Kabına sığmamıştı.
Bir yarısı yollarda kayboldu.
Getirebildikleri ancak öbür yarısıydı.
O gün bu gün yeryüzü kelimeleri yetersiz, aşk bu dünyada kusurlu. -Nazan Bekiroğlu.


Tüm yaz dizisi tanıtım fragmanları esas kızın muhteşem göründüğü bir uykudan uyanma anı içerir. Maalesef Asya uyandığı zaman çekilmez bir insan olmasının yanı sıra hiç de öyle iyi görünmezdi. Bu denklemde ya esas kız olmayı beceremiyordu ya da ucuz dramın bir parçasıydı. Hangisinin daha kötü olduğuna karar veremiyordu. Yataktan kalkıp ayaklarını sürüyerek yüzünü yıkamaya gitti. Dişini fırçalarken kurduğu diğer alarm çalmaya başladı.

İğrenç ses beynini delik deşik ettiğinden diş fırçasıyla birlikte söve söve odaya gidip alarmı kapattı. Ağzını çalkaladıktan sonra kapı zili çalındı. Asya gelenin kim olduğunu bildiğinden üstüne başına aldırmadan kapıyı açtı. Efe'nin parmağı hala zilin üzerindeydi. Onu bugüne kadar öldürmemeyi nasıl başarmıştı? En yakın arkadaşının katili olmamak içindi muhtemelen.

"Bu sabah da muhteşem görünüyorsun, balım." Asya'nın yanağından sert bir makas aldıktan sonra içeri girdi.

"O zilde tuttuğun parmağını sana soktuğumda da böyle yakışıklı görünecek misin acaba?" diye homurdandı. Efe ona gülse de sonrasında yüzünü ciddileştirip onaylamayan bir tavırla başını salladı.

"Senin gibi bir kıza böyle konuşmak yakışıyor mu hiç?" Uyurken yamulmuş olan topuzunu çözerken kısa bir an duraksadı.

"Hem de çok yakışıyor. Beğenmeyen küçük oğluna almasın." Odasına ilerleyip giyinmeye başladı. Efe de televizyonu açmıştı.

"Akşam çıkıyor muyuz?" diye seslendi. Ona göre bir kombin yapacaktı. Belki de eve gelip öyle geçerdi. İhtimalleri kafasında tarttı ve bununla uğraşmayacağında karar kıldı.

"Evet, seni yeni arkadaşlarımla tanıştıracağım." Homurdanarak giyinmeye başladı. Makyaj malzemelerini yanına alıp en azından o kısmını sonra yapmaya karar verdi. Maalesef rimel ve parlatıcıyla mucizeler yaratan o kızlardan da değildi.

"Bakalım yine hangi ipe sapa gelmezin tekini hayatımıza sokacaksın." Saçlarını taradıktan sonra uzaktan biraz sprey sıktı ve eliyle dağıttı. Makyaj çantasını da aldıktan sonra salona geçti. Efe onu işe bırakmadan önce dışarda kahvaltı edeceklerdi.

"Biraz sev be, yaban gülüm. Gerçekten iyi çocuklar ve gideceğimiz mekanda çalıyorlar. Akşama çok eğlenecek ve benden özür dileyeceksin." Efe televizyonu kapatıp ayaklandı.

"Ve ben de Chris Evans ile sonsuza dek mutlu yaşayacağım." Asya gözlerini devirdikten sonra kapının arkasındaki ayakkabılıktan beyaz spor ayakkabılarını çıkardı. Efe ayakkabılarını giyip bir yandan da yürümek istediği için sekerek saçma sapan hareketler yapıyordu.

Tam o sırada karşı dairenin kapısı açıldı ve saçları karışık, üstünde nedense tişört olmayan ama önü açık kapüşonlu hırka giymiş olan Cihan göründü. İkisi de birbirine gözlerini kısarak cins bir bakış attı. İlk kim bakışlarını çekecek yarışına girmiş gibilerdi. Pes eden Cihan oldu.

"Ben arabayı çalıştırıyorum, çabuk ol yaban." Gül olduğu kısım nereye gitmişti? Efe merdivenlerden hızla indi.

"Sana da günaydın, tarzan." Dedi iğneleyici bir sesle. Hem çıplak hem kaba oluşuna çok uygun bir isimdi. O sırada merdivenlerde duraksayan kişiyi görmedi.

"Günaydın." Dedi Cihan da keyifsiz bir sesle. Diyaloga girmekten hiç hoşlanmadığı her halinden belli oluyordu.

"Asgari nezaketin daha önce birini öldürdüğünü görmemiştim." Gerçi onun 'Günaydın' demesi ile günün seyri değişecek değildi. Asya yine de ona laf sokma isteğini bastıramamıştı.

Yaz ŞarabıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin