Bir ayrılık daha.Tanrım bir loto bu.Ne zaman mutlu olacaktım ben?İlk defa birini kıskanmıştım,arkadaşım Yaren'i.Ne kadar şanslı bir kızdı bu!Burak'la harika bir ilişkisi vardı.Gerçi onlar çocukluk arkadaşıydılar ve yıllardır birlikteler.Ama benim karşıma hiç böyle bir şans çıkmamıştı ki.Kendimi bekar-mutlu kombinasyonunun örnekleriyle teselli ettim.Kafamı dağıtmak için bulunduğum sokağa göz gezdirdim.Yeni ve boş bir sokaktı bu,merkeze henüz tam olarak bağlanmamıştı.Yepyeni,inşaatı yeni bitmiş binalar,altlarında boş,kiralık dükkanlar ve çift yönlü geniş bir yol.Fena bir yer değildi,ileriki yıllarda işlek bir çarşı ve modern bir yerleşim yeri olmaya yatkın.Binalar arasında boşluk yoktu,varsa bile binanın bahçesini çevreleyen bitki duvarları binaları ayırıyor ve ara sokak oluşumunu önlüyordu.Sevgilim Tuğra beni bir restoranta çağırmış,çiçek beklerken ayrılık bombasını atmış üstüne de aldatma serpmişti.Çok da güzel değildim,dalgalı koyu kahve saçlarım,kahverengi gözlerim ve perçemimle.Aldattığı için onu suçlayamazdım ve artık zaten aşktan ümidimi kestiğim için ağlamayı da düşünmüyordum.Yine de arkadaşlarımın deyişiyle sevindirik,benim tabirimle ise ümit dolu bir insandım ve her seferinde aynı ümidi içimde saklıyordum.Ama artık hem kendi hem de başkalarının zamanını çalmaktı bu.Mutlu bir ilişkim olmayacaktı neden çabalıyordum ki?Sokağa bakmaya devam ederken bir ara sokak gördüm.Akşam saatlerinde olmamıza karşın hava henüz kararmamıştı ve bu sokak,kafamı kaldırıp baktığımda gördüğüm gökyüzüne oranla fazla karanlıktı.Sokağın yanlarında kaldırım yoktu,sadece yol vardı.Kenarlarda ise binaların bahçe sınırlarını çizen bitki duvarlar.Aslında bu sokak arabalara kapatılıp çimlendirilebilirdi,çıkmaz bir sokaktı.Minik bir parka dönüşebilirdi ve bu boş binaların arasında çok tatlı durabilirdi.Yeni bitmiş inşaatların kalan malzemelerinden oluşmuş bir tepe vardı.Bir tane tuğla bulunduğum kaldırıma kadar gelmişti.Üstüne oturdum,gözlerimi kapattım ve kafamda o daracık ara sokağı yemyeşil bir bahçe olarak tasarlamaya başladım.Gözlerimi açtığımda tüm o hayaller gözümün önünden gitti ve daha da karanlık bir sokak buldum karşımda.Saatler geçmiş gibi hissediyordum, halbuki on dakika bile olmamıştı.Hava artık karanlıktı ve sokak lambaları yanmaya başlamıştı.Nedense izlendiğimi hissettim.Arkama döndüm refleks olarak.Kimse yoktu ama cadde artık az önceki gibi değildi.Benden başka kimsenin olmaması belki korkutucuydu ama beni ürkütmüyordu,yalnız olduğun yer en güvenli yerdir,annemin yanı hariç.Bu da demekti ki en güvenli yerim boş sokaklardı.Annem öleli üç yıl olmuştu ve saçının tonunu,yüzünün detaylarını unutmaya başlamıştım.Annem her aklıma geldinde onu unutmuş olmanın korkusunu yaşıyordum.Ama kokusunu unutmamıştım.Kokusu hep aklımdaydı,günün sonunda işten yorgun argın döndüğünde,hafiften geçmiş olan parfümü ve şampuanının birleşiminden oluşan o harika kokuyu.Hızlandım.Bir ara sokak daha.Bu daha da karanlıktı,üstelik bitki duvarı değil binalar vardı kenarlarında.Hava çok karanlıktı.Babam meraktan çıldıracaktı.Ya ben?Artık iyiden iyiye korkuyordum.Önümü göremiyordum çünkü sokak lambalarının menzili çok kısaydı ve ışıkları da çok zayıftı.Kimisi ise hepten çalışmıyordu.Telefonumu çıkarıp el feneriyle yolumu aydınlatmaya karar verdim.Kaybolunacak bir yer değildi ama düşmek istemiyordum.Çantamı karıştırmaya başladım.Telefonum en diplerdeydi ancak en sonunda buldum.Hemen elime aldm ve ışığı açmak için parmak izimi okutmaya çalıştım.Algılamıyordu,kahretsin!Eskiydi ve parmak izimi okuyan tuş çatlaktı.Uğraşmak yerine şifreyi girmeye çalıştım.Şifre neydi?!Kahretsin,kahretsin!Şifre neydi hatırlamıyordum!Hafızamı zorlarken kendimi ani bir darbeyle bir anda yerde buldum.Biri bana çarpmıştı.Zar zor ayağa kalktığımda karşımda koyu kahve saçlı,siyah tişörtlü biri vardı.Ama benim dikkat ettiğim ela gözleriydi.O karanlıkta bile ela gözlerinin derinliğine bakakalmıştım.Ancak tüm bunlar birkaç saniye içinde kafamın içinden geçerken bir anda beni yakaladı,eliyle ağzıma bastırdı ve bana sessiz olmamı tıslayarak söyledi.Kurtulmaya çalıştım fakat çok sıkı tutuyordu.
''Saçmalamayı kesersen seni bırakırım''diye fısıldadı.
Çığlık atmaya çalıştım ama tuhaf seslerden başka birşey çıkmadı ağzımdan.Gerçi çığlık atabilseydim bile beni o sokakta kim duyacaktı?
''Kes artık''
Sakinleşmeye çalıştım.Sabırla bekledi ve elini yavaşça gevşetti.Ağzımı açma fırsatı bulduğum an güçlü bir çığlık attım.Hemen ağzımı tekrar kapattı.Bu sefer daha da sıkı.Aptal kafam!Kaçmak yerine neden kimsenin duymayacağı bir çığlığı tercih etmiştim?
Ve sonra siren sesleri...Polis gelmişti!Ellerinin beni bıraktığını farkettim.Titrediğini hissediyordum.Polisler arabadan çıkıp silahları bize doğrulttu.Arabanın farıyla hem ara sokak,hem de kaldırım aydınlanmıştı.Ellerimi hemen havaya kaldırdım.
''Kaçmaya çalışırsanız vururum!''dedi polis.Şaşkınlık içinde polise bakakaldım.Ben mi?Niye ben?Polisler ne zamandan beri kurbanları suçluyla aynı kefeye koyuyor?
''Cinayet mahallinde bulundunuz yani şuan sanık konumundasınız!''işte bu cümle beni şoka soktu.Cinayet?!
''Cinayet mi!''
''Arabaya!Karakolda anlatırsın!''
''Ben hiçbir şey yapmadım!''
Önce o adamı arabaya bindirdiler.Ne karşı koydu ne de birşey söyledi.Asıl kurbanın ben olduğumu gören,polislere herşeyi anlatabilecek birini görürüm belki diye umutsuzca etrafıma bakındım.Kimse yoktu.Sonra bir anda gözüm yere takıldı.Bu gerçek olamazdı.Neyin içine düşmüştüm ben böyle.Yerde kırmızı lekeler vardı!Sürekli 'umarım' diyen birisiydim çünkü sürekli bir şeyler umardım.Ama belki de ilk kez,içimden tanrıya çılgınlar gibi,defalarca yalvardım.Dua ettim,yerdekinin kan olmaması için dua ettim.Ama hiçbir şey değişmedi.Yerdeki kandı,kandan ayakkabı izleri.Ve arabaya doğru ilerliyorlardı!O sadece beni yakalayıp ağzımı kapatan bir sapık değildi,aynı zamanda bir katildi!Ve sonra...Keşke hafızamı silebilseydim,keşke gözlerim kör olsaydı da onu görmeseydim.Yerde zayıf,kızıl saçlı bir kız,kanlar içinde yatıyordu!Bütün bunlar saniyeler içerisinde olmuştu.Polisler beni de zorla arabaya bindirdiler.
''Yanınızda avukatınız olmadan konuşmak zorunda değilsiniz,burada konuşacağınız herşey mahkemede aleyhinize delil olarak kullanılabilir''diye açıklama yaptı bize,önde oturan polis.
Korkuyordum,ağlamak istiyordum,çığlık atmak,bağırmak istiyordum.Ama sustum.Vicdan azabı hissediyordum.Nedenini bilmiyorum ama kendime de kızıyor,suçluyordum.Gencecik bir kızın canını alan bir caninin gözlerinden hoşlandığım için vicdan azabı yaşıyordum.Daracık arka koltukta uzaklaşabildiğim kadar uzaklaştım ondan.Sonra bir anda bana eğildi ve fısıldadı,benim bile zor duyduğum bir sesle.
''Şimdi sıkıştığını ve inmen gerektiğini söyleyeceksin''
''Ne!''
''İleride bir benzinlik var,dediğimi yap!''
''Hayır!''
Kaşlarını kaldırdı.
''Bir katile yardım etmeyeceğim!''
''Katil olduğumu mu düşünüyorsun?''
''Tabii ki!Cesedin başında,ayakkabında kanla yakalandın!Masum musun!?''
''Evet!''Bu seferki bir tür tıslamaydı.İnanmıyordum,her katil bunları söyleyebilirdi.
''Dediğimi yaparsan anlatacağım.''
''Sırf merakım için gencecik bir kızın adaletinin yerini bulmasını önleyeceğim yani öyle mi?!''
''Onu ben öldürmedim!Söz anlatacağım ama benzinliği geçmek üzereyiz!Haksız yere iki kişi tutuklanacak!Ve katil biz olarak görüneceğiz,dava dosyası da kapanacak!Gerçek katili asla aramayacaklar,bu mu Yaren'in adaleti!''
''Y-Yaren mi?''
''Evet,kızın adı?''
''O s-sarışın kız,ö-ölen sarışın k-kız Y-Yaren miydi?!!
''N'oluyor?''Sen tanıyor musun o kızı?''
''S-soyadı neydi?!''
''Ulupınar.''
O an hayatımın en kötü anlarından biriydi.En yakınım,çocukluk arkadaşım Yaren'i son görüşüm.Eğer sesini son kez duyuyor olduğumu bilseydim,Tuğra'nın beni terk edişi hakkında mızmızlanmazdım,onu iyi hissetmediğim için restoranta çağırmazdım.Yaren'i ben öldürmüştüm...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çember
General FictionÇember,tamamen ayrı hayatlar yaşayan 6 gencin,bir talihsizlikler ve tesadüfler silsilesi sonunda,daha da büyük talihsizliklere,gizemlere ve gerçeklere doğru sımsıkı birbirine tutunuşunu,el ele ilerlemesini ve her birinin ayrı ayrı hayat hikayelerini...