24.02.2015

285 18 7
                                    

Her yer beyazdı. Bembeyaz.

Etrafımda dolandığımı hatırlıyorum. Nerede olduğumu anlamaya çalışıyordum. Sonra birden karşımda bir amca belirdi. En fazla 50 yaşındadır. Boğazında dövmeler, ateş kıvrımlarını andıran dövmeler vardı. Elinde bir paket vardı. Mavi bir paket. Tam hatırlayamadım. Keşke uyanır uyanmaz yazsaydım.

Bağırıyordu amca. Böyle ağağağa gibi değil. Sanki bir ayin yapıyormuş gibi bağırıyordu. Bağırışlarının tonları çok farklıydı. Ve bilmediğim bir dilde birşeyler anlatıyordu sanki. Sonra birden durdu ve bana baktı. Göz göze geldik. Bakışları beni delip geçiyordu, içime işliyordu. Amcaya aşık olduğumu düşündüm bir an. Bana bir şeyler anlattı. Çoğu hatrımda değil. Bazılarını hatırlıyorum.

"Lo 'mperador del doloroso regno" dedi bir tek yabancı olarak.

"Acılar ülkesinin hükümdarı, yazmaya başla. Bugünden itibaren yazmaya başla"

Terleyerek uyandım. Annem başımda "kim bilir gece kaçta yattın. Uyan artık. Vallah billah tillah uyandırmayacağım seni bir daha. Kendin uyan. Sürahiyi getiriyorum. Bir iki damlası bile seni uyandırmaya yeter!" diye bağırıyordu. Psikopat mı ne.. Azıcık nefes al be kadın. "Kalkıyorum anne, kalkıyorum. Valla rahat uyutmuyorsun ya" mızmızlanarak kalktım. Neden böyle yapıyorsun kadın. Neden. Izin ver uyuyayım.

"Kahvaltı bekletilmez kızım. Ya 17 senedir çocuğumsun şu kuş bile öğrendi sen öğrenemedin" salonu işaret ederek konuştu. Kuşlardan nefret etmeme rağmen evde bir papağan besliyoruz. Sebebini bende bilmiyorum. Onlar kadar korkunç bir hayvan o-la-maz. Kanat çırpışları falan. Tüylerdim ürperdi. Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum.

"O kuşu benden çok seviyorsun o konulara girmeyelim istersen"

Adeta bir Thug Lifeçı gibi lavaboya girdim, girmesemiydim. Tartışılır. Bu ne tip. Allam sen diğer insanları picassa'yla beni paint'le mi yarattın? Tüm güzel özellikleri kuzenlerime dağıtıp, bu onlardan otlanır mı demek istedin. Why god? Why always me?

Saçlarım bugün dalgalı olmak istemiş. Kabul ediyorum. Peki neden yer değiştirmeye çalışıyorsunuz. Ya sen niçin benim gece yaptığım saça saygı duymuyorsun ya. Tarak kullanmıyorum ki ben. Neyse ne düzeltip çıkmaya çalıştım lavabodan. Olduğu kadar olmadığı kader demiş birileri. Heh ondan. Allam inşallah bugün seveceğim bir beyle bu tiple karşılaşmam amin.

Annem daha fazla bağırmasın diye aceleyle kahvaltıya oturdum. Çikolatalı ekmek. Fix menü. Her gün her gün aynı menü. BIK TIM.

Kıyafetlerimi de giyip okula koyuldum hemen. Geç kalmıyacaktım büyük ihtimalle. Bunları düşünmek yerine bir şarkı açtım. Ne denk gelirse.

"I am a loser baby, so why don't you kill me?"

Okula geldiğimde herkes ölü gibiydi. Sınavlar, öğretmenler, izlenmesi gereken diziler, okunması gerekilen kitaplar kimsenin umrunda değildi. Derse gir dersten çık. Derse gir dersten çık. Monotonlaşmış bir hayat, sürekli aynı olaylardan ötürü bitap düşmüş bir beden. Sürekli ağlamaktan kıpkırmızı olmuş gözler, uykusuzluktam her daim mor olan gözaltı. Insanlar yorulmuştu. Yaşamaktan, yalan söylemekten, inanmaktan, gülmekten, ağlamaktan.

Koşarak kaçmak istedim ordan. Insanların dertleri beni boğuyor fakat sürekli onları dinliyorum. Ben de dinlemekten yoruldum doğrusu. Neyse işte okulda bitti böyle. Güldük eğlendik öğrendik. Çok kayda değer bir şey olmadı.

Bu sefer de dershaneye gitmek için eve geçtim. Bıktım cidden. Kalbim acıyor artık. Ben 4 sene çalışayım 2 saatlik sınava gireyim. Bu mu yani? Müko eğitim meb kardeş.

Dershanem Kızılay'da. Metro bana yakın diye onu tercih ediyorum. O kadar kalabalıkta olmuyor. Dönüşte ölüyorum evet ama giderkem sanki metro babamınmış gibi yayılarak oturuyorum.

Fakat bugün yayılmadım. Karşımda iki tane teyze oturuyordu ayıp olmasın diye normal oturdum.

Metroda yerleri söyleyen abla "Batıkent" dedi. Bir onu duydum. Sonra kitaba daldım. Yanıma biri oturdu. Oturuş şeklinden erkek olduğunu anladım. Fakat bakmadım yüzüne. O da kitabını çıkardı. Aynı anda kitap okuyup çocuğu kesiyordum. Sakız çiğnerken merdivenden inebildiğim için şükrettim.

Kulaklığımın olduğunu farketmiştir ki dürttü beni. Kulaklığı çıkardım, yüzüne baktım. Yüzüne -cennete- baktım. O kadar güzel gülüyordu ki. Allahım dedim sana geliyorum. Cehennemi ateşle.

"Aynı kitabı okuyormuşuz!"

Ya öyle mi. Senin ağzını yerim. Allahım bunu nasıl yarattın.

Ya çok kız kankası vardır bunun. Ne uğraşcam be.

Hayır, hayır.  "I wanna be yours"

Demedim tabi ki. Nasıl derim.

"Ah öyle mi? Kafka okuyan çok insan göremiyoruz uzun sıradır"

"Yaz tatilinde baya artmıştı sayısı, sırf o yüzden okuyamamıştım kitabı" dedi ve sırıttı. Çok mükemmel gülüyordu be.

"Bende o yüzden okumadım. Yoksa dışarıda falan 'ayy milena mı okuyorsuaan' diye seslere şahit olmak zorunda kalırdım"

"Aynı düşünüyoruz, bakış açını çok beğendim" bir daha güldü.

Sen hep gül be!

"Kızılay, son durak" sağol abla gerçekten çok sağol.

"Teşekkür ederim" dedim ve ayaklandık.

"Mercan ben bu arada, tanıştığıma memnun oldum"

"Bora bende. Tanıştığımıza memnun olamadım mecnun oldum ben"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 03, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

UZAT SAÇLARINIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin