Hyunjin'in gelmesi üzerinden iki ay geçmişti. Evlerinin neşesi geri gelmiş, Hyunjin gittiğinde solan her şey, yeniden canlanmıştı. Güzel bir yaz sabahı, sevgilisinin sesi ile güne başlamıştı Jeongin."Uyan, sevgilim."
Jeongin somurtarak gözlerini açmıştı.
Gözlerini, sevgilisinin yüzünde gezdirmeye başlamıştı. Elini, yanağına koyup okşamıştı. Hyunjin ise, huylanıp dudaklarını büzmüştü."Kedi gibisin, Hyunjin."
Hyunjin utanarak, suratını örtünün altına saklamıştı.
"Hyunjin, utandın mı sen?"
"Yoo, ne alaka."
"Peki, öyle olsun. Utangaç kedi."
Jeongin yataktan kalkarak, tuvalete girmişti. İhtiyaçlarını giderdikten sonra, sıcak bir duş almıştı. Son olarak, günlük bakımını da yapıp oradan ayrılmıştı.
Burnuna gelen güzel kokular ile, sevgilisinin bir şeyler hazırladığını anlamıştı. Hızlıca aşağıya inip masalarına göz gezdirmişti.
"Demek ki, kediler yemek yapabiliyormuş."
"Peki, tilkiler ne yapıyor?"
Jeongin, omlet yapan sevgilisinin yanına gidip arkadan sarılmıştı ona.
"Sevgililerine sabah sarılması veriyorlar."
"Hmm."
Hyunjin, arkasını dönüp tavadaki yumurtayı umursamayarak, sevgilisi ile dudaklarını birleştirmişti. Onu kucağına alıp tezgahın üzerine oturtturmuştu. Öpüşmeleri derinleşirken, Jeongin ayrılmıştı.
"Hyunjin, yanık kokusunu sen de alıyor musun?"
"Kalbimden geleni mi?"
"Ya, Hyunjin!"
Hyunjin gülmesine engel olamayarak, kahkaha atmaya başlamıştı. Aklına tavadaki yumurta gelince kahkahası durmuş, aceleyle yumurtaya bakmaya gitmişti.
"Jeongin, yanık yumurta sever misin?"
"Hyunjin, yanık yumurtayı kim sever, Allah aşkına."
"Neyse, bir yumurtayı beraber de yiyebiliriz."
Hyunjin, yumurtayı tabaklara paylaştırmıştı. Kirli olan tavayı ise, daha sonra yıkamak üzere lavabonun içine koymuştu.
"Kahvaltı hazır!"
Jeongin gülümseyerek yerinden kalkmış ve kendine bir sandalye çekerek oturmuştu.
"Afiyet olsun, umarım beğenirsin."
Jeongin, omletten bir parça kesip tadına bakmıştı. Gözlerini büyütünce, Hyunjin de gülümseyip yemeye başlamıştı.
Kahvaltıları bitince, beraber bulaşıkları yıkayıp gülüşmüşlerdi. Daha sonrasında ise, bir film açıp seyretmeye başlamışlardı.
"Jeong, saat kaç?"
"17.23, neden sordun?"
"Sana bir sürpriz yapmayı planlıyorum da, o yüzden sordum."
Jeongin, heyecanla ellerini çırpmıştı.
"Ne sürprizi?"
"Söylemem~"
Jeongin, gülerek filmi seyretmeye devam etmişti. Film bittiğinde saat, 18.43'ü gösteriyordu. Hyunjin ve Jeongin, Hyunjin'in yapacağı sürpriz için odalarına çıkıp giyinmişlerdi. Jeongin, beyaz bir gömlek ve hafif yırtık olan bir kot giymişti. Son olarak bileğine eklediği kol saati ve parmaklarına takmış olduğu yüzükler ile sade, fakat şık bir kombin yapmıştı.
Hyunjin ise siyah, deri bir pantolon ve boğazlı, kısa kollu bir tişört giymişti."Hazır mısın, Jeong?"
"Evet, hazırım Hyun."
"Pekala, o zaman bayanlar önden."
Jeongin gülerek kapıdan çıkmış ve ayakkabılarını giymek üzere, aşağı kata inmişti. Hyunjin de hemen arkasından gelip ayakkabılarını giyince evden ayrılmışlardı.
...
"Hyunjin, nereye getirdin beni?"
"Merak etme Jeongin, çok hoşuna gidecek bir yere getirdim seni."
Hyunjin yavaşça, ellerini sevgilisinin gözlerinden çekip geldiği yere bakmasını sağlamıştı.
"Hyunjin, lunaparkları sevdiğimi nereden bildin?"
"Senin sevgilin değil miyim? Tabii ki bileceğim, Jeongin."
Jeongin kıkırdayıp elini sevgilisine uzatmıştı. Hyunjin de gülümseyerek sevgilisinin elini tutup onu sürüklemesine izin vermişti.
İkili saatlerce eğlenmişlerdi. Jeongin, Hyunjin'in fotoğrafını çekerken; Hyunjin binmiş olduğu hız treninden dolayı ağlamakla meşguldü. Jeongin ona yaklaşıp dudağına minik bir öpücük kondurmuştu.
"Hyunjin, ağlama sevgilim."
Hyunjin, burnunu çekerek konuşmuştu.
"Tamam, iyiyim."
Jeongin gülümseyerek, bu sefer farklı bir yöne sürüklemeye başlamıştı sevgilisini.
Binmiş oldukları toplam on iki aletten sonra, oradan ayrılmışlardı.
Jeongin evlerinin olduğu yöne doğru yürürken, Hyunjin onu durdurmuştu.
"Sahile gitmeye ne dersin?"
"Güzel olur aslında, gece yürüyüş yapmayı severim."
Hyunjin kafasını aşağı-yukarı doğru sallayarak, sevgilisini onaylamıştı.
İkili, el ele tutuşarak sahil yoluna doğru yürümeye başlamışlardı.
Gelmiş oldukları sahil oldukça sessizdi. Neredeyse kimse yoktu ve gece olduğundan dolayı açılmış olan sokak lambası, loş ışığı ile ortama güzel bir hava katıyordu. Yürümeye devam ederken Hyunjin birden durmuş ve sevgilisinin önüne geçmişti. Ona doğru eğilmiş ve bir yüzük doğrultmuştu Jeongin'e.
"Jeongin, karanlık gecemde yıldızım, güneş rahatsız derecede parlak olduğunda bulutum, toprağı renklendiren çiçeğim, kalbimin dans etmesini sağlayan ritmim; benimle evlenir misin?"
Jeongin ağzı açık bir şekilde sevgilisine bakmaya başlamıştı. Gözlerinin dolmasına izin vererek, en başından beri söylemek istediği sözcüğü haykırmıştı.
"Evet!"
Hyunjin, en güzel gülümsemesini sunup uzun parmaklara yüzüğü geçirmişti. Cebinden kendi yüzüğünü de çıkarıp tam takacakken, Jeongin onu durdurmuştu.
"Seninkini de ben takmak istiyorum, bebeğim."
Jeongin, Hyunjin'in elindeki yüzüğü alıp sevgilisinin parmağına geçirmişti.
Birbirlerine sarılıp havadaki havai fişekler eşliğinde, oradan ayrılmışlardı._
Evet, birinci özel bölümümüz bitti.
Diğerini de en kısa zamanda sizler ile paylaşmaya çalışacağım.
Umarım beklentilerinizi karşılamıştır...Bu arada yeni bir kitap yayımladım, onu da okursanız çok mutlu olurum <3
İyi geceler ballarım❤❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
umbrella, hyunin
Short Story"asla ayrı dünyalarda olmayacağız sevgilim." rihanna | umbrella