-Ne tavsiye ediyorsun?
-Bence kesinlikle döner yemeliyiz.
-Yalnız ben...
-Pardon! 2 döner & 2 ayran alabilir miyiz???
"Döner ne be?" dedi içinden Mass. "Ahh! David... Sen burada olsaydın bana şahane bir marul söylerdin... :/" diye geçirdi Mass. Kendi kendine içinden konuşurken siparişlerin gelmesiyle başını kaldırdı. Garson önüne tabağa kocaman bir ekmek koymuştu. Şaşkın bakışlarla tabağına bakarken telefonuyla uğraşan Doruk telefonunu bir kenara bırakıp iki eliyle kaptığı ekmeği ıssırıp 1 yudum ayran içti. Midesinin bulanmaya başladığını hisseden Mass'ın ekmeğin içini açıp aniden kapatmasının yanısıra gözlerini kocaman açıp kendisine bakmasını anlayamayan doruk;
-Massachusetts! Bir sorun mu var?
-Siz Türkler hep et mi yersiniz?
-Et derken? Yani evet. Et önemli.
-Ama, ama bu marulların hali ne?
-Ah! Tavuk dönerin arasında güzel oluyor. Sen beğenmiyor musun?
-Hayır! Marullara neden eziyet ediyorsunuz?
-Dostum neden ağlıyorsun!??
Mass'ın aklına uçakta yediği uğurlu Chikago marulları geldi. Onları bu halde düşününce tüyleri diken diken oldu ve ağlaaya başladı. Anlayamıyordu. Marulları nasıl bu hale sokabilirler.? Onun için marul kutsal bir şeydi. Etle nasıl birleştiriyorlardı? Türklerden nefret etmeye başlamıştı. O an aklına bir fikir geldi. Salya sümük ağlamanın yanında cebinden çıkardığı eldiven yardımıyla tek tek marulları çıkarmaya başladı. Garsondan istediği kase geldikten sonra içerisine biraz su doldurup masadaki sirkeyi de suyun içerisine boşalttı Mass. Kenara ayırdığı marulları içine atıp karıştırmaya başladı. Su, sirke ve marul karışımının içindeki marulları ayırıp tekrar suyla yıkadıktan sonra etrafa dik dik bakışlar atarak marulları yemeye başladı.
-Daha iyi misin?
-Harikayım! Bir şeyler içmeye gidelim mi?
-Teşekkür ederim ama ben alkol kullanmıyorum. Sen otelde içersin artık.
Otele geldiğinde çok yorgundu. Bir şeyler içmek için çok geç olduğunu düşünen Mass odasına çıktı. Odasından içeri girdiğinde direk yatağına uzanıp e-postalarını kontrol etti.
-Aman Tanrım!!! Bu da ne??
...
-Ben size bunun için mi para ödüyorum??? Nasıl sahip çıkamassınız??? Kahretsin!!! Nasıl oldu bu?
-...
Telefonunu kapatan Mass direk yakın arkadaşı David'ı aradı.
-David! Ben ona yıllarımı verdim. Nasıl olabilir? Nasıl bu kadar sorumsuzlar?
-...
-Ben sanırım geri döneceğim.
-...
-Sen öyle diyorsan peki.
-...
-Sen niçin bu kadar sakinsin?
Ağlamaya engel olamayan Mass hıçkırıklarla David'e bağırdıktan sonra telefonu kapattı. Bütün hayalleri suya düşmüştü. Artık yaşamasına gerek yoktu. Valizinde bulduğu ilaç şişesinindeki beyaz renkli ilaçları ağzına attı ve bir süre sonra...
Bir süre sonra hiçbir şey olmadı. Tek gözünü açıp beklemeye başladı. Sonra diğer gözünü. "Ölmem gerekmiyor muydu?" Sonra aklına uçağa binerken mentollü şekerlerin kutusunun ezildiğini ve daha sonra bu boş ilaç kutusuna koyduğu aklına geldi. "Aslında ben anlamıştım. Tadı naneliydi." Bu sefer pencereden atlamaya karar verdi. Bu sefer kesinlikle ölecekti. Kararlı adımlarla yürüdü. Yürüdü... Yürüdü ve tam bir adım attı ki ayağı çantasının kulbuna takıldı. Yere düştü. Sadece bir adım... Sadece bir adım kalmıştı ki yere düştü. Yılmayıp ayağa kalktı. Pencereyi açtı. "Tanrım!!! Burası çok yüksek buradan atlarsam ölebilirim!" diyip camı hemen kapattı.
Bu kadar hareketli dakikaların ardından yorulmuş olan Mass kendini yatağa bıraktı...
BU BÖLÜMÜ CANCAĞIMIZ (pinkmesnoopyy)'ye İTHAF EDİYORUZ... ♥ ^_^
HERKESE MERHABALAR!! YEPYENİ HİKAYEMİZİN 3. BÜLÜMÜNDEYİZ VE DAHA KARAKTERİMİZİN AĞZINDAN YAZMAYA BAŞLAMADIK. EMİNİM Kİ O BÖLÜMLER EYLENCELİ OLACAK. KARAKTERİMİZ MASSACHUSETTS HAKKINDA MERAK ETTİKLERİNİZİ YORUM VEYA MESAJ OLARAK GÖNDEREBİLİRSİNİZ. AYRICA HİKAYEYİ ARKADAŞIM TUĞÇE İLE BİRLİKTE YAZIYORUZ. DAHA KENDİMİZİ TAM OLARAK İFADE EDEMEMİŞ OLSAK DA DİĞER BÖLÜMLER DAHA EYLENCELİ VE DAHA UZUN OLACAK. VOTE VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUZ!!
SİZ OKUYUCULARIMIZI SEVİYORUZ...
MERVE&TUĞÇE.