.
Bugün surların dışına sefer vardı. Erwin onlarla gidecek herkesi haritanın başına toplamıştı. Herkes bölüklerini öğrenince oradan ayrıldı. Erwin Sadashi'ye döndü. Ama genç kadın komutandan önce konuştu.
"Ben burada olmak istiyorum komutan erwin."
Deyip işaret parmağını en öne yerleştirdi.
"Üzgünüm ama izin veremem binbaşı."
"Binbaşı?"
"Levi anlattı."
"Anlıyorum."
"Rütbeni bir törenle yükseltmek daha doğru olurdu ama maalesef çok yoğunuz."
Başıyla onayladı genç kadın. Ardından Levi'a çevirdi bakışlarını. Gözleri buluşunca ikisi de soğukluğundan ödün vermedi. Tekrar haritaya döndü sadashi.
Erwin onu ön sıranın daha aşağısına ve soluna yerleştirmişti. Hange ve birliği genç kadının solunda, sağ tarafında Eren ve askerler, onların sağ tarafında ise Levi ve birliği vardı.
Genç kadın kafasını Levi'a çevirdi. Biraz yan profilini seyretti. Genç adam üzerinde hissettiği bakışlarla kafasını sola çevirdi. Gözleri genç kadının gözleriyle buluşunca içini bir ürperme kapladı. Her gözleri kesiştiğinde ikisine de aynı şey oluyordu.
Genç binbaşı kaptanın gözlerinden, gözlerini çekmeden dudağının kenarıyla tebessüm etti. Genç adam aldığı tebessüme karşılık sadece başını aşağı salladı.
∆ ∆ ∆
Yeraltı üssüne giden yolda tuhaf bir şekilde birkaç dev dışında bir anormallik olmadı ve bütün askerler üsse sağ salim ulaştı. Ama genç kadının içinde başka bir his vardı. Şimdi birşeyin olmaması, sonra olmayacağı anlamına gelmiyordu.
Üzerinde bir çift göz hissetti sadashi. Ama etrafında göz gezdirdiğinde herkesin atlarını bağlayıp üsse ilerlediğini gördü.
Levi genç kadında bir tuhaflık hissetti. Neden etrafına rahatsız şekilde bakınıyordu? Önüne döndü genç adam.
Sadashi üzerine karanlık çökmüş ağaçların arkasına dehşetle baktı. Bir çift kırmızı göz gördü. Bir anormale benziyordu. Herkes içeri girerken tehçizatını çalıştırdı ve bağırdı;
"Herkes içeri girsin! Ben geleceğim!"
Sadashi arkasına bakmadan deve yakın bir ağacın dalına indi. Ama devde gözleriyle onu takip etti. Gece vakti mi? Bu dev geceleri de aktifti.
Genç kadın vakit kaybetmeden kancaları devin bacağına sapladı ve bileklerine kesik attı. Dizlerinin üzerine çöken devin ensesine derin bir kesik attı. Ama dev neden ağaçlara tutunuyordu? Ellerini kullanarak genç kadını savurabilirdi.
Genç kadın üssün girişinde durdu. Çünkü onu bekleyen 3 kişi vardı. Hange zoe, Levi Ackerman ve Erwin Smith.
"Sadashi, yüzüne kan bulaşmış." Dedi hange.
Elini üniformasının iç cebine attı ve ağzının içinde söylenerek yüzünü sildi.
"Lanet."
Herkes sorgular gözle ona bakıyordu. Genç kadın içeri yürürken konuştu;
"Ağaçların arasında kırmızı bir ışığa benzer birşey gördüm. Sonra dev olduğunu fark ettim hareket edebiliyordu ama saldırmadı."
"Kırmızı ışık?" Levi'a omuzunun üzerinden baktı genç kadın.
"Gözleri"
"Kırmızı gözler mi? Bu ne demek?"
Hange anlamaya çalışıyordu. Acaba karanlıkta hareket edebilmesiyle mi ilgili.
Dördü masada sessizce otururken genç kadın fark etmeden fısıldadı. Farkında değildi sesli düşündüğünü.
"Ya gözleri karanlıkta görebilmek için kırmızıysa...Ya gözlemciyse?"
Levi kafasını kaldırıp dalıp giden kadına çevirdi. Sesli düşünüyordu. Çok konuşmazdı ama kafasının içi mahşer yeri gibiydi.
"Fikirlerini bizimle de paylaş aptal sarı."
"Tch, emin olmadan değil."
Kız beynini zorluyordu olabilecek ihtimalleri bulmak için. Genç adam ise onu izliyordu. Bu kadının düzgün cümlelerle konuştuğunu görmemişti. Kelimeleri kullanmadan bakışlarıyla anlatıyordu kendini.
Genç adamın koyu mavileri kehribar gözlerine takıldı yine. Gözleri bir ateşi, griliği ise sönmüş bir kor parçasını andırıyordu. Ama gözleri buluşunca üşüyordu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ᴡɪɴɢꜱ ᴏꜰ ꜰʀᴇᴇᴅᴏᴍ 自由の翼 | ᴸᵉᵛⁱ ᴬᶜᵏᵉʳᵐᵃⁿ -𝐄𝐍𝐃𝐄𝐃-
Não FicçãoAdamın gördüğü tek şey güneşten parlak, alevler gibi yanan kehribar irislerdi. Kadının gördüğü tek şey bütün gökyüzünü kıskandıracak yıldızlardan daha parlak koyu, gece mavisi irislerdi. Ve geri kalan her şey aciz bir karanlıktan ibaretti onlar iç...