.
Herkes ölmüştü. Erwin geri dönmemişti. 9 kişi geri dönmüştü. Levi, hange, Eren, mikasa, Armin, Sasha, Jean, conny ve şu kızıl çocuk. Genç kadın gidememişti onlarla. Aslında ne yapıp edip gidecekti oraya.
"Bu bir emirdir yüzbaşı. Herşeyden önce abin olarak söylüyorum, burada kalman daha önemli."
Böyle söylemişti genç kadına. Ama geri gelmemişti. Genç kadın onu yanlarına almamasını isteyenin Levi olduğunu duysaydı onu parçalara ayırmak için asla çekinmezdi. Burada geçirdiği birkaç yılda gerçekten abisi gibiydi. Ama artık o yoktu. Zaten hep sevdikleri onu bırakıp gitmişti. Ne kadar bencilce.
Levi genç kadının yüzündeki hüznü gördü. Onu neden bu kadar korumak istediğini anlayamadı. Burada kalmasaydı devlere yem olacağını mı düşündü? Oysaki kılıçlarını tutuşunu, nasıl bir saldırı tekniği kullandığını kendi gözleriyle görmüştü. Gitmeden önce böyle düşündü. Ama bunu düşündüğü için pişman olmadı. Bir sürü yeni şeyle karşılaşmışlardı. Devlere yem olmasa bile o taşların altında ölecekti. Tıpkı Erwin gibi...
Yine baş başa kalmışlardı. Genç kadın hemen kendini toparladı ve üzerinden gözlerini çekmeyen adamın yanına gitti. Elindeki küçük sandığı masaya koydu, Levi'ın önüne geçti ve kalçasını masaya yasladı.
Genç adam anlamaz bakışlar atarken gömleğinin düğmelerine uzandı Sadashi. Genç adamın gömleğini çıkarırken elleri titriyordu. Hem heyecanlı, hem de üzgündü. Genç adamın onu durdurmasını bekliyordu ama o hiç birşey yapmadı.
"Hey bücür, neden öyle bakıyorsun?"
"Ne yapmaya çalıştığını anlamak istiyorum."
"Peki neden beni durdurup sormak yerine gözlerime bakıyorsun, anlayamayacağını bildiğin halde?"
"Aptal şey, ne yapmaya çalışıyorsun?"
"O yere yakın kafandan ne geçiyor bilmiyorum ama yaralanmışsın. Yaralarını temizliyorum."
Genç adam derince iç çekti. Önündeki kadının titreyen ellerini tuttu ve gözlerinin içine baktı.
"O zaman şu lanet şeyleri al ve odama gel."
Genç kadın nefes alamadı. Sürekli nefesi kesiliyordu. Gömleğinin birkaç düğmesini açtı ve önden ilerleyen adama yetişti.
Kaptanın odasına geldiklerinde genç adam tam ortada durdu. Genç kadın kapıyı kapatıp onun yanına gitti. Gömleğine uzanırken birden duraksadı ve genç adama işaret etti.
"Oi aptal sarı, çok yorgunum. Kolumu bile kaldıramıyorum. Yap işte."
"Seni lanet olası piç bücür, eğer gerçekten yorgun görünmeseydin bunu yapmazdım."
"Aynen."
Genç kadın karşısındaki adamın düğmelerini açtı, ellerini genç adamın çıplak omuzlarına koyup gömleğini aşağı sıyırdı. Ne kadar uzun kalmak istese de hızla pansumanı yaptı ve çıktı. Levi'ın birşey demesine müsade etmedi.
Kendini toparlamalıydı. Bu aptal aşk denilen zırvalığa Levi'ı da bulaştırmak istemiyordu. Ondan elinden geldiğince uzak durmuştu ama neden bunlar oluyordu? Annesi onu terk etmişti, babasını tahmin ettiği üzere kendisi öldürmüştü, abi gibi gördüğü adam ise ölüm haberi olarak gelmişti. Lanetlenmiş gibi hissetti kendini. Önem verdiği herkes zarar görüyordu.
Artık, buna bir son vermeliydi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ᴡɪɴɢꜱ ᴏꜰ ꜰʀᴇᴇᴅᴏᴍ 自由の翼 | ᴸᵉᵛⁱ ᴬᶜᵏᵉʳᵐᵃⁿ -𝐄𝐍𝐃𝐄𝐃-
Non-FictionAdamın gördüğü tek şey güneşten parlak, alevler gibi yanan kehribar irislerdi. Kadının gördüğü tek şey bütün gökyüzünü kıskandıracak yıldızlardan daha parlak koyu, gece mavisi irislerdi. Ve geri kalan her şey aciz bir karanlıktan ibaretti onlar iç...