Aşk pişman olmamaktır, değil mi?

81 13 6
                                    

Iyi okumalar.

" Aşk pişman olmamaktır, değil mi? Öyle değil işte. Şimdilerde sevdiğine seveceğine, değer verdiğine vereceğine öyle bir pişman oluyorsun ki tarifi yok bu hissin. Sen pişman olmak için sevmiyorsun aslında. Zorla pişman ettiriyorlar. Sadakatin, fedakârlığın, değerin, özlemin, hissiyatın ve duyguların önemini asla bilmiyorlar. Bildikleri ne biliyor musun? Bildikleri ve uyguladıkları tek şey seni pişman etmek, yormak oluyor. Iyi ki sevmişim demek istediğini gördükleri her an, keşke sevmeseydim dedirtmeyi tercih ediyorlar. Ama kendilerine yapıyorlar, bilmiyorlar ki bizden sonra gittikleri yerde bizim sevdiğimiz gibi sevilmiyorlar.

'Beni sevmeni falan beklemiyorum,
Seni sevdiğime pişman etme yeter. "


Aşk..
Aşk..
Ve yine aşk.

Son zamanlarda kendim ile yaşadığım çelişkinin üstüne bir de Tanrının kasıtlıymış gibi durmadan aklımı kurcalayan olaylara bir yenisini eklemesi, ha bir de ek olarak karşıma durmadan şu içinde "büyük" bir anlam taşıyan üç harfi gözlerim önüne sermesi, galiba gerçekten bazı şeyleri oturup kendim ile konuşmam için bir işaretti.

Ergenliğimin başlarında gerçekten ağır bir süreç geçirdiğim için öyle her kıza ve ya erkeğe yaklaşan, ve ya çok fazla hayranı olan bir tip değildim. O zamanlar kendimi kitaplara vermiş bir inektim sadece. Gerçi hâlâ öyleyim, hep öyleydim ama, zamanla beni kendim olmaktan biraz uzaklaştıran şeyler yapmaya başlamıştım.

Haftada iki-üç kez gecelerimi partilere ayırıp kendime bir ortam yapmış, ve zamanla bir kaç sevgilim olmuştu. Genelde hepsi kız olurdu ama sonra, partinin birinde, çıkışta ona rastlamıştım.

O zamanlar..

Her partiye birlikte girip kafa bulduğum arkadaş grubum ile bu gecenin mekanından ayrılırken gözüme takılan kişi ile yerimde durmuş, arkamda hâlâ daha erken çıktığımızı öne sürerek söylenen Jong'a bile aldırmadan şimdiye kadar hayatımda rastladığım en güzel erkek ile göz göze geldim.

Bir kaç dakika olmalı ki, kafama yediğim şaplak ile acı dolu bir ses bırakıp arkama döndüm.

"Ne var ulan ne var?"

"Yemek vaar, içki var, güzel insanlar var, eğlence var, ohooo"

Sorumu ciddiye alarak parmaklarını katlaya katlaya cilve ile saymaya başlayan Jisung' a kıkırdayıp tekrar Jong'a döndüm.

"Oğlum duymuyor musun yarım saattir sana diyorum şurda."

"He duyuyorum, anlat"

"Içeri girelim mi diy-"  Az önceki afetin yanımdan bana bakarak gülümseyip içeri girmesi ile elimi havada sallayıp Jong'un bileğinden yapıştığım gibi içeri adımlamıştım.

"Girelim tabiii, "

Ardından durup bana bakan şaşkın üçlüye dönerek, - ki birinin bileğini şuan kızartıyordum, sessizce arkada kalanlar için bağırdım.

"Lan çifte kumrular gelsenize."

Ve o gece oradan yeni sevgilim ile ayrılmıştım..
Gayet soft bir ilişkimiz vardı, ve bir birimizin ilkiydik. Bir-birimiz ile cinsel yönelimimizi fark etmiş, hatta emin olmuştuk.

Bir buçuk yıl kadar birlikte kaldık, ilk zamanlarda ailelerimiz, daha doğrusu babalarımız arkadaş oldu, ve sonra iki yakın dost haline geldik. Ilişkimiz kusursuz ilerliyordu, taa ki..

Jacksonun ailesi, babamla kurdukları proje için Amerika'ya taşınma kararı alana kadar. Yine de devam edebiliriz dedim, ama o bitirmek için ısrar etti ve ben sebebini hiçbir zaman öğrenemedim. Bir buçuk yılda çevrem değişmişti. Hâlâ bir birlerine aşık olan Minsung ve Jong ile görüşüyordum ama benim için daha yakın insanlar girmişti hayatıma. En öncelik olarak, yine babamın eski arkadaşlarından birinin oğlu Jeon Jungkook ve onun üvey kuzeni Min Yoongi. Üçümüz sık sık görüşemezdik. Yoon çabuk çabuk Amerika-Kore arası gezer, Kook ile tamamen orada yaşadığı için yıllardır hiç Kore'ye gelmezdi. Jackson ile genelde dörtlü grup sohbetlerinde samimi olarak konuşurduk, her zamanki yavşaklığı üstündeydi ama konuşmada ikimiz kalınca.. kendini hep geri çekerdi. Bir işi olduğunu söyleyip kaçar, ve ya başka bahaneler sunardı bana...

Ve şimdi gelip bana gösterdiği yakınlık, bunun dışında o geldikten sonra başlayan, Jungoo'mun bana olan soğukluğu ve Seokjin hyungun kalbimi titretmesi..

Kafamı tamen allak bullak ediyordu..

Merhabalar, merhabalar.. Burayı okursanız sevinirim.

Hikayeyi yazmak için ilham gelmemesi bir yana, yorum ve vote'un olmaması tanrı tarafından gönderilen, yazmak için hevesimi alevlendirmiyor.

Geç geç atıyorum ama, belirttiğim gibi ne ilham geliyor, ne de yazmak için bir sebep buluyorum ki, eğer böyle devam ederse hikayeyi silmeyi düşünüyorum.

Ay çocuk sizi seviyor.
Okuyan ve kendini belli eden küçük kitlem, ve hayaletler.. hepinize muahlar.

Who am I?  - NamJinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin