Operasyon

288 40 16
                                    

Biriniz bana söyleyebilir mi acaba, bu adamın Bilkent mezunu olduğunu bilmem benim ne işime
yarayacak?!"
Beliz güneş gözlüğünü burnundan kaydırdı ve
bana baktı. "İnternette ancak bunları bulabiliriz
Nazlı. Ne yapsaydım? Adamın amcasının metres
skandalını mı getirseydim?"
Metres skandalı mı? Oha. "Evet! Bilkent mezuniyetinden daha yararlı bir bilgi bu. Ne zaman
yapmış?" Kızlar şaşkınlıkla bana bakarken manikür
yapılmayan elimi havada salladım. "Kız küçük
müymüş yoksa? Nasıl ortaya çıkmış?"
"Amcasının metresi sana nasıl bir yol gösterebilir
acaba?" dedi Açelya ve kıkırdadı. İşte seni ve beni
ayıran şey de bu Açelya. Ben amcasının metresinden yola çıkarak kusursuz bir planla kaleyi içten fethedebilim, sense bunu yararsız
bularak bir kenara atarsın kızım. İşte ben bu yüzden Nazlı Gülengül um.

Metres de başkasıyla evliymiş. Amcası da evli.
Fotoğrafları basına sızmış anlarsın ya-"
Gülin'nın lafını kesip, "Oha! Yatakta fotoğraf mı çekinmişler! Ve basına sızmış! Ali bunu görünce
çok üzülmüş olmalı." dedim. Ağzım tam bir 'o'
şeklini aldı. Vay vay vay canım. Bu ailede kim bilir
ne entrikalar dönüyor ha, Tanzimat edebiyatı
kitabı tadında. Merakla dudağımı dişledim.
"Bende daha yararlı bilgiler olduğuna eminim,"
dedi Açelya ve ilgimi ışık hızından daha hızlı bir
şekilde üzerine çekmeyi başardı. "Ali vefa Almanya doğumluymuş."
Bu mu? Vay be. Kesinlikle ulaşılamaz bir bilgi bu
Açelya, helal olsun sana.
"Yani?"
"Yanisi Bilkent'te okurken Erasmus Almanya
elçisiymiş. Bu sana bir şey hatırlattı mı Nazlı?"
Kaşlarımı çatarak açelya ya bakmaya devam ettim. Bana bir şey mi hatırlatmalı bu? Hiçbir şey
hatırlamıyorum. Allah'ım Alzheimer olmuş olabilir
miyim? Kafamı duvara sürtsem hatırlar miyim?
Soğuk suya sokup çıkarsam ya da?
Cevap veremediğimi gören açelya zafer dolu bir
tavırla konuşmaya devam etti. "Peki... Ali vefa otuz yaşında desem?"
O an sihirli bir kelime duymuşum gibi canlandım.
Gözümün önünde havai fişekler patlamaya,
yıldızlar düşmeye, bulutlar kararmaya başladı.
"ABLAM?" Sesim beklediğimden daha yüksek çıktı.
Manikür yapan kadınlar birden durdu ve bana
baktı bu yüzden. Bağırarak, "Ablam Bilkent mezunu! Aman Allah'ım! Erasmus'la Almanya'ya
gitti! Bana onların arkadaş olmadığını söyle hemen açelya !"
"Bingo! Ablan ve Ali üniversiteden birbirlerini
tanıyor olmalılar. Yakınlık derecelerini bilmem
elbette, ama bu sana puan kazandıracak bir
gelişme diyebiliriz."
"Vay be!" dedi beliz.
"Kadere bak," dedi Gülin. Kimler kimlerle beraber yan yana geliyor
"Ne puanı ne kazandırması! Ablam onunla ilgilendiğimi bilse sırf bana inat olsun diye adamı
doldurur ve ilişkimiz başlamadan biter." Bağırarak
söylediğim kelimelerle herkesi susturdum. Yeryüzünde onca kişi varken neden ablamın
arkadaşı? Ağlamak istiyorum galiba.
"Abartma Nazlı ezo seni çok seviyor. Senin istediğin bir şey için mutlaka yardımcı olur. Bir kere o bir
abla, sana yardımcı olmak için elinden geleni
yapar," dedi beliz ve gülin başını sallaya sallaya
onu onayladı. Vay be. Anlaşılan Kutsal Haçlı İttifakı gibi Kutsal ezo İttifakı kurulmuş burada. Yazık.
O sırada duyduğumuz, "Nazlı! Seni öldüreceğim!
Aptal!" sesleriyle herkes neye uğradığını şaşırdı. Ben hariç. Çünkü ablamın neden böyle bağırdığını
biliyorum. Ablam bağıra bağıra bizim
bulunduğumuz havuz kenarına gelirken
gülümsemeden edemedim. Ee Nazlı Gülengül ün intikamı acı olur ablacığım.
"Bırak beni anne! Tarağıma boya sürmüş! Şu hale
bak! Beş yaşındaki çocuk gibi davranıyor! Bırak!"
diye bağırmaya devam ederken kızlar ses çıkarmadan, sadece dudak oynatarak konuşmaya
başladı.
"Ne yaptın sen?" dedi Gülin .
"Yandın," dedi Açelya . Yanan ben değilim o acelya,
görmüyor musun? Cadılıkta benimle
yarışabileceğini düşünüyor. Hah. Ben ki Balkanların ve Anadolu'nun en güzel kızı Nazlı,
elbette güzel olduğum kadar çirkefim. Ne sandınız. Annem ablamı sakinleştirmeye çalışarak içeri
sokarken ablam, "Öldün kızım sen! Mahvedeceğim
seni!" diyerek tehditler savurdu. Bir ara küfür etmesini bekledim ama etmedi. Sonuçta sarı
saçlarının bir kısmını siyaha boyamasına neden oldum. Güzel bir küfrü hak eden bir hareketti bu.
"Anlaşılan bu seçeneği gerçekten elememiz
gerekiyormuş," dedi acelya gülmeye çalışarak.
Abla kardeş değil de kan davası güden iki aşiret
ağası gibi olmamız benim suçum değil acelya .
Oradan öyle görünüyor olabilir ama değil, anlıyor musun beni?
Evet. Ama bu demek değil ki Ali'ye giden yol
ablamdan geçmiyor. Harika bir fikrim var."
Sinsi bir tavırla kahkaha atmaya başladım.
Geliyorum kıvırcık, hazır mısın? Diyip yola çıktım
"Saçmalama Nazlı, geri dön hemen," dedi Açelya.
Ona dudak büzerek telefona baktım. "Artık çok geç
tatlım, kapıdan girdim bile." Telefonu kapatıp
çantama attıktan sonra, stilettolarımı yere vura
vura yürümeye başladım. Tam havaya girmiştim ki,
"Hanımefendi? Çantanızı cihaza koyar mısınız?
Telefonunuzu ve metal eşyaları da şuraya bırakıp
geçin lütfen."
Güvenlik görevlisine kötü kötü bakarak dediğini
yaptım. Ardından saçımı kenara atıp yürümeye
devam ettim. Bu ufak duraksama havamı kesmedi
ve resepsiyona kadar 'bu dünyayı ben yarattım'
tavrında yürüdüm.
"Ali vefa ile görüşmek için gelmiştim."
Randevunuz var mı efendim?"
Ali nin gelecekteki sevgilisine bunu sorman çok terbiyesizce olsa da seni terslemeyeceğim cici kız.
Bugün iyi günümdeyim.
"Yok ama ezo gülengül geldi, arkadaşınızmış
derseniz anlar."
Kadın telefoni eline alırken etrafı incelemeye
başladım. Oldukça ferah bir ortama benziyor. Her
yer bembeyaz ve temiz. Acaba iş yeri bu uzun kulenin en üst katında mı?
"Ali bey sizi bekliyor efendim. 32. Kat."
Geldiğim gibi havalı bir şekilde yürüyerek asansör
ilerledim. Ablamı hemen onaylayacak kadar tanıyor mu şimdi? Yakınlar mıydı? Yoksa sevgili
miydiler? Ablamın eski sevgilisiyle mi... iğrenç. Düşüncelerimi bir kenara atarak asansöre bindim
ve istisnasız her katta duran asansörde yaşama
tutunmaya çalıştım. 32. kata geldiğimde asansörden inince yeri öpme isteği doğdu içimde.
Çok ama çok uzun bir yolculuktu gerçekten.
Güvenlik görevlilerine haber gelmiş olacak ki bana bakmakla yetindiler. Bir çanta kontrolünü daha
kaldıramam şu an. Altı yüz liralık çantamı radyasyona mahrum bırakıyorlar. İnanması güç.
İnsanların gösterdiği yolda ilerleyerek ali'nin,
yani gelecekteki sevgilimin, odasını buldum.
Saçımı bir kez daha kenara attıktan sonra kapıyı
çaldım ve içeri girdim. Masasının önündeki siyah
koltukların birinde oturan adamı görünce hemen
gülümsedim. Doğru yerdeyim, şükürler olsun.
"Merhaba Ali Bey."
"Merhaba?"
"Beni hatırlamadınız mı? Nazlı?"
Adam başını iki yana sallayarak ayağa kalktı ve elimi sıktı. Kocaman ellerin ellerimi tutsun hep
yiğidim. "Hatırlayamadım Nazlı Hanım, kusura bakmayın. Buyurun oturun lütfen."
Kibarlığı karşısında erirken gösterdiği yere oturdum ve bacak bacak üstüne attım. "Ezo uu tanıyor musunuz? Onu bekliyordum aslında. Yani
onun geldiğini söylediler?"
"Tanıyorum tabi ki, inanması zor olabilir ama ablam olur kendisi."
"Evet gerçekten de zor. Pek benzemiyorsunuz,"
dedikten sonra iç çekti. "Buraya gelme nedeniniz neydi Nazlı Hanım?"
Hemen çantamı elime aldım ve hevesle içine
koyduğum davetiyeyi aramaya başladım. Birkaç
saniye içinde davetiyeyi bulunca dudağımı
dişledim. Konuştur cazibeni kızım. "Buyurun,"
diyerek davetiyeyi ona uzattım.
"Bu nedir?" diyerek davetiyeyi aldı
seni daha nelerle, nasıl şaşırtacağım bir bilsen
aklın durur Ali. "Sizi doğum günü partime davet ediyorum."
Adamın yüzünde ufak bir gülümseme oluştu. Ah, saçlarını ufak bir topuz şeklinde toplaması ona
öyle bir cazibe katıyor ki... "Teşekkür ederim. İşim olmazsa eğer gelmek isterim elbette."
"Öyle olmaz ama. Yıllar sonra ablamla konuşmuş olursunuz, hem biz de tanışan iki insan olma yolunda ilk adımı atabiliriz. Ayrıca stres atarsınız.
Çok eğlenceli bir parti olacağına garanti veriyorum."
Göz kırparak onu kafesime aldığıma oldukça eminim. Bu tuzağa düşmeyen olmadı. İnat etme
Ali, benim olacaksın. Benim adım Nazlı, böyle nazlar bana sökmez haberin olsun.
"Şimdi hatırladım. Biz kafede tanışmıştık değil
mi?" Hani bu adamın tek ilgi alanı saatlerdi? Aa
bakın şu işe Nazlı da ilgi alanındaymış! "Ezo ile
gerçekten benzemiyorsunuz."
Dediğim gibi ablam evde kalmış işkolik bir manyak
olduğu için, benim gibi hayat dolu biri ile kardeş
olduğuna inanmak çok zor. "Evet hem de hiç
benzemeyiz. Neyse o zaman... geliyorsunuz değil
mi?"
"Geliyorum."
İşte böyle. Doğum günü partimin çılgınlıklarla dolu
olacağını bilmese de olur. Mesela güzel bir öpüşme
oyunu oynayabiliriz, partnerim de şansa bak ki sen
olursun ali. Sonra o tutku dolu öpücüğü
unutamazsın, beni gece gündüz aklından
çıkaramazsın ve bana aşık olduğunu fark edersin.
Günlerce kapıma gelmemekte inat edip en sonunda gelir, bana evlenme teklifi edersin. Ben de
seninle sevgili bile olmadan kabul ederim teklifini.
Düşünsene bu parlak fikrim sayesinde evlenip yedi
çocuk doğurabilirim! Bana bunun için teşekkür
edeceksin.
"O zaman yakında görüşürüz Ali Bey.
Davetiyenizle gelmeyi unutmayın."
Adam elimi sıkmak için ayağa kalktığında ona
küçük bir sarılma hediye ettim. Bunu beklemiyor
olacak ki eli havada asılı kaldı ve sarılmama eşlik
etmedi. Bu arada
boylarımızın stiletto sayesinde biraz daha yakın
olduğunu fark ettim. Sekiz santim giymek işte
bunun için gerekiyor.
Odadan çıktıktan sonra gülerek yerşmde zıpladım
ve hemen telefonumu çantamdan çıkardım.
Nazli: İşi hallettim
Nazli: Paket hazır
Gulin: Çok fenasın Nazlı
Gulin: Öptün mü doğru söyle
Nazli: Hayır
Nazli: En azından şimdilik
Beliz: Ahlaksız
Beliz: Olmayan doğum günü partine çağırdın yani
Beliz: İnanılmaz birisin
Nazlı: Biliyorum
Yani şimdilik olmayan bir doğum günü partisi.
Doğum günüme daha çok var. Ama Ali bunu bilmese de olur. Ayrıca insanlara parti olsa yeter,
neden olduğunu sorgulamadan gelirler. Tek sorun
annemi ikna etmek. Ona da hasta olup yataklara
düşeceğimi söylersem hiçbir sorun kal... Ablam.
Onu da halledeceğim. Elimden hiçbir şey kurtulamaz.

ALİ VE NAZLIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin