İŞ

320 42 33
                                    

Saçımı ve kıyafetimi bir kez daha düzelttim.
Eteğimi biraz daha yukarı çektim. Derin bir nefes
alarak gülümsedim ve kapıyı çaldım. Bir cevap
almasam da hemen içeri girdim. Girer girmez de,
"Günaydın Ali Bey. Kahvenizi nasıl istersiniz?"
dedim.
Ali şaşkın ördek yavrusu gibi bir ifadeyle bana
baktı. Ağzını açıp geri kapatırken onu şaşırmış
olmamın verdiği zevk Everest'e ulaşmıştı. "Nazlı
Hanım, sanırım bu sizin işiniz değildi."
Sesindeki tini içimi gıdıkladı. Senin Nazlı Hanım
diyen dilini... Neyse. "Benim işim sizi mutlu etmek
efendim. Kahveniz?" Benim gibi bir laf cambazıyla
uğraşamazsın Ali. Vazgeç artık kınalı kuzum.
"Tek şekerli, sütsüz.'
Başımla ona onay verip arkama döndüm. Kapıya
doğru ilerlerken kıvırtmayı da ihmal etmedim.
Umarım bakıyordur. Pekala, ben nasıl buralara
düştüm peki? Koskoca Nazlı Gülengül  neden
kıvırtarak bu adamın kahvesini getirmeye gidiyor?
Bence de çok merak uyandıran bir durum. Kısacası
benim eşsiz zekamın ürünü diyebiliriz. Bu adamın
işkolik olduğuna emin olduğuma göre onu en çok
görebileceğim yerin iş yeri olduğunu zaten
biliyordum. Yapmam gereken bu iş yerine bir tilki
gibi sinsice sizmaktı. Ben de bu yüzden babamın
yanına gittim ve ona bu durumu nazikçe anlattım.
"Baba lütfen! Lütfen bana yer ayarla, n'olur!"
"Nazlı. Neden kendi şirketimiz varken başka birinin
şirketinde çalışacakmışsın kızım? O kadar çalışmak
istiyorsan bizim şirkette yerin hazır."
"Hayır! Oraya torpille geldiğimi söylerler baba.
Lütfen o şirkette bana yer bul. Lütfen. Ablam istese
hemen yapardın ama! Ben istedim diye
yapmıyorsun." Babamım beline sardığım kollarımı
çekip, birbirine bağladım ve başka tarafa baktım.
Klasik kız evlat tribini atarken babamın buna
dayanma süresi yalnızca beş saniye oldu.
"Tamam. Ayarlarız Nazlı, tamam."
Hemen babama döndüm ve yanağına kocaman bir
öpücük kondurdum. Aslan babam be, kimin babası
be!
"Sekreteri olabilir miyim?"
Babam hemen bakışlarını benden kaçırdı.
"Sekreterlik biraz disiplin ve düzen isteyen bir şey.
Ve tecrübe. Sende pek olmayan şeyler."
"Tamam. Asistanı olayım o zaman?"
"O da tecrübe ve yetenek ister kızım."
"Ne olacağım o zaman ben baba?"
"Gel bizim şirkete yönetici ol diyorum ya sana."
Aynı konuşma beş altı kez tekrarlandı ve babam en
sonunda bana Ali vefa nın ofisinin
bulunduğu katın resepsiyonisti olma işini buldu.
Tüm gün gelen geçene gülümseyip yol
gösteriyorum. Bir de telefonları Ali ye
yönlendiriyorum. Böylece sürekli sesini
duyuyorum. Onda benim sesimi duyuyor tabi. Bu
şekilde onu tüm gün kontrolüm altında
tutabiliyorum. En azından iki gündür böyle.
Bana bakan kadınlara ufak bakışlar atarak kahve
makinesini çalıştırdım. Muhtemelen zengin bir
ailenin kızı olduğumu herkes öğrendi. Böyle
manken gibi bir kadın neden burada resepsiyonist
olsun ki? Anlamamış olma ihtimalleri yok. Çalan
telefonumu açtım ve, "Ah Beliz," dedim hemen.
"Kızım neden mesajları okumuyorsun?
Neredesin?"
Pekala. Onlara ufak planımdan henüz
bahsetmedim. Özellikle Açelya çok saçma diyerek
hevesimi kesinlikle kırardı. Ben de kafasını
kırardım elbette. Hiç gerek yok böyle şeylere. "Bir
süredir çalışıyorum ben beliz cığım. Ali nin
şirketinde."
"Kızlar Nazlı'nın kafasına bir şey düşmüş galiba.
Saçma sapan şeyler söylüyor," diyen beliz
yanındakilere dediği şeyi benim de duymamı
özellikle ister gibiydi. Telefonu başka biri eline aldı.
"Ne demek çalışıyorum?"

Acelya ya göz devirmeye zaman bulamadan,
telefonu yine başka biri aldı. "Nasıl söylemezsin
Nazlı! İnanmiyorum sana!" Gulin'dan tribi de yedik.
Evet, harika bir konuşma oluyor. Kahve
makinesinden ilginç sesler gelmeye başladı.
Sanırım kahve oldu.
"Kızlar kapatmam lazım. Akşam spa'da detayları
konuşuruz. Çalışan bir kadın olmak gerçekten zor,
çok yoğunum. Öptüm sizi."
Cevabı beklemeden telefonu kapattım ve
gülümsedim. Bana dans eden koala görmüş gibi
bakan insanları fark edince boğazımı temizledim
ve telefonu cebime koydum. Ali'nin kahvesini
hazırlamak oldukça kolay. Tek kusuru mutfakta
korkunç olmak olan benim için bile kolay.
Kahveyi alıp ofise doğru ilerlerken bana bakan
gözlerin arttığını anladım. Bu kadar konuşulacak
ne yaptım acaba? Varlığım bile baştan aşağı olay
biliyorum. Ama bu kadarı da biraz rahatsız edici.
Boğazımı temizleyip kapıyı tıklattım ve yeniden
cevabı beklemeden içeri girdim. Ali bıraktığım
gibi duruyor sanki. Sandalyesinde oturmuş,
elindeki kağıtları okuyor. Ne adam ama! Heykel
mübarek.
Masasına doğru ilerleyip onu izledim. Biraz
baksana bana. Kaldırsana kafanı. "Kahveniz Ali
Bey," diyerek kahveyi masaya koyuyordum ki olan
oldu. Korkunç bir şey. Neden ben yaşıyorum bunu
neden?! Ali elini kahveye doğru uzatırken ben
kahveyi masaya koymaya çalıştım. Dolayısıyla
fincan ters geldi ve içindeki kahve tamamen
Ali'nin üstüne döküldü. Sıcağın yarattığı etkiyle
yerinden sıçradı ve, "Ah!" diye bir ses çıkardı. Bu
sesi yatak odamızda çıkarsan da olur be.
Ne düşünüyorsun Nazlı, adam yandı!
"Çok özür dilerim. Yandı mı? Ben çok üzgünüm. Ah
ne yapsak?" telaşla onun yanına gidip kahvenin
döküldüğü yerlere dokunmaya ve saçma bir
şekilde sıcaklığı almaya çalıştım. Elbette iş
yaramadı.
"Mühim değil."
"Çok özür dilerim. Gerçekten çok üzgünüm."
Gözlerimin dolduğunu fark ettim. Ağlayacak mıyım
yoksa? Saçmalama Nazlı. Sen ancak kırılan tırnağın
için ağlarsın. Ne var burada ağlayacak?
"Önemli değil Nazlı. Bir dahakine daha dikkatli
olursun." Telefonu eline alıp sekreterini ararken
ben ismimi söyleyişinde takılı kaldım. Nazĺi dedi az önce. Kalbim birden hızlandı ve hıçkırmaya
başladım. Heyecandan hıçkıran insan mi olur!?
Lanet olsun.
Sekreter içeri girip elindeki kıyafetleri Aliye
uzatırken sessizce onları izledim. Ben sekreteri
olmak istiyorum. Her şeyini bilmek istiyorum. Ama
olamayacaksam eğer yapabileceğim en mantıklı
şey sekreteri ile kanka olmak. Bunun için de bir
plan yapsam iyi olacak.
"Giyineceğim?" sesini duyana kadar öylece
dikiliyordum. Valla sen soyun ben bakmam Ali
Yokmuşum gibi davranabilirsin, çekinme lütfen.
Dudaklarımı özellikle ısırıp gülümsedim ve odadan
çıktım. Tamam yine rezil oldum, hatta batırdım.
Ama iyi sonuçları da oldu sanki.
En iyisi ben bir kahve daha yapayım. Bu sefer
dökmeden vermem lazım.
"Ah. Him. Ah."
"Doğru düzgün sesler çıkar Nazlı," diyen beliz ile
gözlerimi açtım. Gerçekten spa'dayken bile rahat
vermiyor bu kız. Rahatlamak için buradayım?
"Yoruldum bugün ne yapayım?"
"Ne yalan söyleyeyim kırk yıl düşünsem senin
çalışacağına aklıma gelmezdi. Yani sen nazlı gülengül , bir erkek için çalışıyorsun. Gel de inan."

Onu takmayarak gözlerimi tekrar kapattım ve
sırtımda gezinen parmakları hissettim. Uyumamak
için direniyorum. O kadar rahatladım ki.
"Bu adama aşık olmuş olmayasın?" diyen acelya
ile hemen gözlerimi açtım ve az da olsa
doğruldum. Beliz ve gülin ile hep birlikte, "Ne?"
dedik. Üçümüzün sesi de oldukça gür ve şaşkın
çıktı. Bu çok şaşırtıcı bir soru çünkü. Bir süre
öküzün trene baktığı gibi acelya'ya baktım.
"Saçmalama acelya ," diyerek geri yattım.
"Ben ciddiyim. Senin bir erkeği bu kadar
kovaladığını daha önce gören var mı? Maksimum
üç gün içinde bitirirsin. Ama kaç hafta oldu hala
sonuç alamadın. Yine de vazgeçmiyorsun."
"Bence egosunu tatmin etmek için olabilir," dedi
Gülin ve benden kötü bir bakış yedi. Egom ve ben
seni çok fena döveceğiz gülin .
"Açelya'ya katılıyorum," dedi beliz. "Nazlı ve aşk.
Yani çok ütopik."
Kaşlarımı çatarak onları izlemeye devam ettim.
Buraya rahatlamak için gelmiştim ama pek de öyle
olmuyor. Benden başka konumuz yok mu bizim?
"Beni boşverin. Sizde neler var? Enişteciklerden
haberler geçin kısaca."
"Bugün ferman ile kavga ettik," dedi beliz. İşte
bunları anlayın biraz da. Nazlı şu sıralar gündem
olmak istemiyor. "Lüksemburg'a yerleşmek istiyor.
Sizi nasıl bırakırım kızlar?"
"Yuh!" diyerek hepimiz birden doğrulduk. Bu her
şeyden daha önemli bir sorundu. İnterpol'ü göreve
davet ediyorum. Dünya genelinde kırmızı alarm
ilan edilsin. Hemen.
"İlk ben döveyim," dedim hemen. "Sonra bana
pasla," dedi Gülin. Birbirimize başımızla onay
verirken acelya, "Ben de son dokunuşları yaparım
artık," dedi. Kadın dayanışması. Eniştelere ölüm!
Beliz bu halimize uzun süre güldü. "Kayınvalidem
de bizden yana. Merak etmeyin, hiçbir yere
kıpırdayamaz."
"Aklından geçirmesi bile hata!" dedim hemen. Of
bu spa beni daha çok gerdi gerçekten. Sabaha
kadar masaj yapılsa da rahatlayamam. O sırada
ablamdan gelen mesaj ile hemen ayağa kalktım.
"Ne oldu?" dedi Gülin
"Ablam mesaj atmış." Telefonun ekranını kızlara
çevirdim. "Ali. Akşam yemeğinde bizde olacakmış!"
Beliz telefonu alıp mesajı okurken, ne yapacağımı
kafamda oluşturmaya çalışarak oturdum.
Sakinlikle düşünürsem bu harika bir fırsat olabilir.
Avi kapana kıstırman lazım Nazlı. Hemen bu akşam.
"Bana taktik verin. Yatağa atayım mı?"
"Oha Nazlı!" dedi acelya. Ona sanki bana küfretmiş
gibi baktım. Son derece mantıklı bir soru sordum.
Ne var?
"İstesen de atamazsın kızım," dedi beliz.
"Her zamanki gibi prenses ol ve cilve yap Nazlı
Saçmalama," dedi Gülin . Evet Sena bu tavsiyen ile
benden bir çift elmas küpe kazandın kızım, yarın
kurye ile göndereceğim.
Hemen yan odaya geçerek giyindim. O sırada
eşyalarımı toplayan kadına minnettarım. Ne kadar
hızlı o kadar iyi. Eve gidip duş almam, kıyafet
seçmem, saçımı yapmam lazım. Çok işim var.
Acaba anneme yemekleri benim yaptığımı mi
söyletsem? Hayır Nazlı. Babam şaşkınlıktan
boğulabilir. Bu riski göze alamam.
Eşyalarımı da alarak spa merkezinden çıktım ve
beni bekleyen arabaya adeta kendimi attım. Ablam
acaba daha önceden biliyor muydu? Bizi
destekleyeceğini söylemişti. Yeni duymuştur
herhalde. Diğer türlüsünü düşünmek istemiyorum.
Araba hızla eve ilerlerken aklımda giyeceğim
kıyafet ve yapacağım makyaj için kombin
oluşturdum. Dilin tutulmalı ali. Tir tir
titremelisin ali. Madem ben bugün seni yatağa
atamıyorum, yarın sen beni kanepeye atarsın.
Anlaştık mı ortak?

ALİ VE NAZLIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin