"Yüzünün haline bakılırsa henüz avımız buralarda
değil," diyen açelya'ya ağır bir küfür duymuşum gibi
kötü kötü baktım. Evet, Ali henüz gelmedi ama
bu demek değil ki gelmeyecek. Tıpıştıpış gelecek.
O Ali buraya gelecek!
"Somurtma Nazlı, yüzün kırışacak," diyen beliz e
hak verdim ve hemen gülümsedim. Parti için
kıpkırmızı, bir miktar dekolteli bir prenses elbisesi
giydim. Dudaklarıma sürdüğüm kırmızı rujum ile
Siyah saçlarım öyle uyumlu ki, bu güzelliğim
karşısında ben bile şaşırıyorum. Hele o siyah gözler
yok mu, sen adamı öldürürsün kızım Nazlı.
"Nasıl olmuşum?"
"Seksi," dedi Açelya ve işaret parmağını hafifçe
koluma sürttü. Onun eline vururken, "Afet," dedi
Gülin. Beni biraz daha över misiniz kızlar? İhtiyacım
yok ama sanki mümkünmüş gibi daha da güzel
hissetmemi sağlıyor."Av saat iki yönünde," dedi Beliz ve hemen kafam
karıştı. Saat iki yönü neresi şimdi? Dümdüz sağ ya
da sol desen ne olur Beliz ha, ne olur?! Kızların
baktığı tarafa bakarak bu kısa karmaşayı çözdüm.
Keşke bakmasaydım. Kalbim anında dört nala
koşmaya başlarken, gömleğinin içinde jilet gibi
duran yakışıklı adamı ağzım sulanarak izlemeye
başladım. Bu adamı tanımlayacak kelime henüz
TDK sözlüğünde bulunmuyor.
Usta bana bir duble rakı çek be. İçim yanıyor, içim.
"Kızlar. Adamın üstüne atlamamam için bir sebep
verin bana hemen. Çabuk!"
"Ee henüz seni tanımıyor," dedi Gülin ve benden
kötü bakış yiyen kişi bu sefer o oldu. Siz dost
musunuz, düşman mısınız? Bir karar verin.
Boğazımı temizledikten sonra kivirta kivirta Ali'ye
doğru yürümeye başladım. Kızlar üstüne atlamaya
gidiyorum zannederek beni durdurmaya çalıştı
tabi ama çabuk atlattım. Kısa süre içinde o da beni
gördü ve bana gülümsedi. Bana. Senin gülen
yüzüne kurban, bu serseri kalbim .
Tam Ali'ye ulaşmıştım ve ağzımı açıp
konuşacaktım ki, "Aa Ali! Senin burada ne işin
var?" sesiyle ağzımı geri kapattım. Abla. Asıl senin
burada ne işin var?! Hani parti olmasın diye
organizasyonu tehdit etmiştin. Neden buradasın,
neden?!
"Ezo?" diyen Ali ablama üstünkörü sarıldı.
Yavaşça geri çekildikten sonra bana doğru döndü
ve, "Nazlı Hanım'ın doğum günüymüş. Nazik
teklifini geri çeviremedim," dedi. Etrafta yeniden
şarkılar çalmaya, ablam sahneden çekilmeye,
başrolüm Ali ve ben öpüşmeye başlamak
üzereydik sonunda. Sessizce iç çekerek karşımdaki
heybetli manzarayı izlemeye devam ettim.
Ta ki, "Doğum günü mü? Nazlı'ın doğum gününe
daha çok var ya. Canı sıkıldıkça doğum günü
kutluyor bizim kız," sözlerini duyana dek. Kaşlarımı
çatarak ablama baktım ve topuklularım ile ayağına
vurdum. Fazla konuşuyorsun abla sen!
"Ya?" diyen şaşkın adamımın yüzünü
mincirmamak için kendimi zor tuttum.
"Yok öyle bir şey. Babam beni nüfusa geç
kaydettirmiş. O yüzden." İşte sayin seyirciler,
kaleciden mükemmel bir kurtarış.
"Nasıl yani?"
"Yani bugün doğmuşum ama üç ay sonra
kaydettirmiş babam. O yüzden iki kez kutluyoruz."
Ali yanındaki ablama döndü. "Senin de mi böyle
Ezo?"
Ablam, "Ya salli-" derken dirseğimi karnına öyle
hızla vurdum ki nefesi kesilmiş olabilir. "Evet," dedi
zar zor ve yüzü hemen kızardı. Havalı bir şekilde
Ali'nin diğer yanına geçip koluna girdim. Nerede
kalmıştık? En son öpüşüyorduk galiba.
"Ablamla kısa bir görüşme yapmamız lazım. Bizi
bahçede beklemeye ne dersin Ali?"
"Tabi," dedi selvi boylum al yazmalım ve tebessüm
ederek yanımızdan ayrıldı. Hemen ablama
dönerek ellerimi belime koydum ve kaşlarımı
çattım.
"Ali'imden uzak dur abla!"
"Ne? Ali'in mi?" Ablam oldukça sesli bir kahkaha
atarak birkaç gözü bize döndürmeyi başardı. Bana
bak, sen yine saç baş kavga edelim mi istiyorsun
yoksa? Çirkef Nazlı'ı çağırma kızım şimdi. "Benim
arkadaşım olan ali'in mi?"
"Evet. Ancak arkadaşın olabilir zaten. Ha yok illa
bir şeyin olacaksa enişten olur abla!"
Ablam gülmeye devam etti. Çok eğleniyor gibiydi.
Üstelik katıla katıla, karnını tutarak kahkaha
atıyordu. Bu bende de gülme isteği uyandırdı ve az
da olsa güldüm. Bulaşıcı bir hastalık bu.
"Onun ne tür kadınlardan hoşlandığını bile
bilmiyorsun Nazlı. O dolu bir kafayı seksi bir vücuda
tercih eder. Ve bil bakalım sen hangi kategoridesin
kardeşim?"
"İkisinde de varım!" Nazlı Gülengül ün
olmadığı bir kategori yok bu dünyada. Olabilemez.
"Bak Nazlı, açık konuşacağım. Önceki sevgililerinde
olduğu gibi, tavladıktan bir hafta sonra
ayrılacaksan eğer Ali'ye hiç bulaşma. O senin
eskilerine benzemez. Senin yüzünden onun gibi bir
arkadaşımı kaybetmek istemiyorum."
"Ne diyorsun abla ya? Diğerleri eğlenilecek erkekti.
Ali evlenilecek erkek, anlamıyor musun?"
Saçımı kenara iterek kollarımı birbirine bağladım.
Ablam çenemi tuttu ve yüzümü kendine doğru
çevirerek gözlerine bakmamı sağladı. Bu hareketi
keşke Ali yapsaydı da dudağına yapışsaydım.
Elbet bir gün...
"O seni zorlar bebeğim, haberin olsun."
Kısa bir bakış attıktan sonra yanımdan ayrıldı ve
Ali'in yanına gitti. Beni zorlarmış. Ha hayt. Daha
hiçbir şey yapmadım ama bana gülüyor. Ne sandın.
Her neyse bu gece hiç beklediğim gibi ilerlemiyor.
Hızlı adımlarla kızların yanına gittim ve nefes
nefese, "Kızlar. Ablam Ali'yi elimden aldı, çok
fazla konuşuyor. Hemen bana fikir verin. Ne
yapsam? Kıskandırmaya mı çalışsam?" dedim.
"Yok artık!" dedi beliz hemen.
"Koskoca Nazlı Gülengül ün bir planı yok mu?
İnanmıyorum," dedi Açelya ve benden bir yumruk
yemeyi hak etme hakkı kazandı. Güzel bir hak.
"Tabi ki vardı. Ama ablam ve Ali beklediğimden
yakın görünüyorlar. Sanırım arada sırada
görüşüyorlar. Uzun zamandır görüşmediklerini
düşünmüştüm." Dudağımı isırıp şüpheyle ikisini
izlemeye başladım. Ne kadar yakın arkadaş
bunlar? Ali ezo nun kardeşini, yani beni,
bilmediğine göre çokta yakın olamazlar. Ama
oldukça samimiler. Ah içimdeki şeytan, rahat bırak
beni.
"İkisi de iş dünyasında. Konuşacak çok şeyleri
vardır tabi," dedi beliz. Sağ ol beliz sana da. Bir
mantıklı sen varsın aramızda. Çok teşekkürler. Yok
bunlar dost değil, düşman!
"Hediye getirmiş mi gördün mü?" dedi Açelya .
Aslında buna dikkat etmemiştim. Kıvır kivir saçları
ve kahve gözlerine fazla odaklanmış olmalıyım. Bu
hatayı nasıl yaparım?
"Görmedim."
"Bizi şaşırtıyorsun Nazlı. Planın yok, dikkatin
dağınık. Bu av biraz zor sanki?" dedi Gülin . Neden
herkes bunu söyleyip duruyor? Bir şeyi 40 kez
söyleyince olur derler. Bir daha duymayayım bu
lafi.
cevap vermeden yanlarından ayrıldım ve
topuklarımı vura vura havuz kenarında ilerledim.
Victoria's Secret mankeni misin be kızım. Havuzum
tam ortasına gelen noktada durdum ve ellerimi
birbirine birkaç kez vurdum. Kısa sürede sessizlik
sağlandı ve konuşmaya başladım.
"Doğum günü partime geldiğiniz için hepinize çok
teşekkür ederim. Getirdiğiniz hediyeler için de
teşekkür ederim, hiç gerek yoktu arkadaşlar."
Birkaç zengin züppesi sayılabilecek erkek
arkadaşımın, 'ne olacak kızım ya' şeklinde verdiği
cevapların ardından devam ettim. "Şimdi parti
oyunlarına geçiyoruz millet!" Bu sefer çıkan ses ve
islıklar oldukça fazlaydı. Kendimi miting
düzenleyen bir parti başkanı gibi hissettim.
Manikürlü Güzel Prensesler Partisi başkanı
Nazlı gülengül
Partinin tematik oyunu herkesin dağıtılan su
toplarını atması ve bu savaştan en kuru şekilde
kurtulmasıydı. Oldukça klasik ama eğlenceliydi.
Hatta erotik bir yanı bile vardı. Tabi ufak bir gizem
olması için herkesin maske takmasını da oyun
kuralı olarak koymayı ihmal etmedim. Bu yüzden
bir kartal gibi Ali'yi kesip, hangi maskeyi taktığını
öğrenmeye çalışıyorum ama henüz maske
takmadı. Beliz elindeki kırmızı maskeyi bana
uzattı. Hemen maskeyi takıp ali'yi izlemeye
devam ettim. Umarım ablam onu oyunu
oynamamak için ikna etmeye çalışmıyordur. O
kadar da kötü bir abla değil.
Dayanamayarak yanlarına gittim ve, "Neden
maskenizi takmadınız? Oyun başlamak üzere,"
dedim neşe fışkıran bir sesle. Neşe bir insan gibi
yanımızdaydı adeta.
"Ali oyunu oynamak istemiyor, onu ikna etmeye
çalışıyordum Nazlı. Al biraz da sen uğraş," dedi
ablam ve gözlerim anında parladı. İşte kimin ablası
ya! Kan bağı denen şey öyle güçlü bir şey ki, kısa
zaman önce saçınızı mahveden bir insana iyilik
yapabiliyorsunuz. Belki de ablam saçını
mahvettiğimi unutmuştur? Hatırlamadan ipleri
elime alsam iyi olacak.
"Aa neden? Çok eğlenceli olacak. Bu kadar yaşlı ve
sıkıcı biri olamazsın Ali!"
İşte bir erkeği en çok ikna edecek cümleler tam da
bunlar. Karşılaştırma ve güçsüz erkek iması ile
çözülmeyecek erkek yok. Error! 404 not found
diyebiliriz. Yine de Ali'yi biraz çekimser gördüğüm
için devam ettim.
"Doğum günü kızını üzecek misin?"
"Tamam. Oynayalım bakalım," diyerek beyaz bir
maske taktı yüzüne. Yüzünü görmeden bile
yakışıklı diyebilirim bu adama. Nasıl olabiliyor bu?
Kısa bir süre içinde oyun büyük bir uğultu ile
birlikte başladı. Çığlıklar, bağırışlar, su ve müzik
sesi... Sanırsın yer yerinden oynuyor. Bir nevi
oynuyor diyebiliriz, az sonra Ali vefa bana
aşık olacak çünkü. Önüne geçip ona gelen su
toplarını göğsüme yiyerek, onu kurtaracağım ve o
da benim daha fazla zarar görmeme
dayanamayarak beni kolları arasına alacak. En
sonunda topların bize çarpmasını umursamadan
birbirimize bakacağız ve bum! Öpücük.
Aklımdakilere gülerek yavaşça Ali nin yanına
doğru ilerledim. Kendini oyuna kaptırmış
görünüyor. Güya oynamayacaktı. Dakikalar içinde
onun yanıma vardığımda neredeyse hiç
islanmamıştım. Doğum günü kızına top atan yok
nedense. Güzel bedenime kıyamıyor olabilirler mi?
Olabilirler. Birkaç adım daha atarak önüne geçmek
üzereydim ki olan oldu. Bu anı yaşamaktansa
havuza atlamayı yeğlerdim.
Sağ topuklum bir muza basmışım gibi kaydı ve
doğal olarak çığlık attım. Sanki çığlık atınca
düşmeyeceğim. Arkamdaki adam sesi duyar
duymaz belime sarıldı ve beni tuttu. Ah tanrım, ne
kadar romantik ve erkeksi bir an! İşin kötü tarafıysa
Ali'nin beni tutmak pahasına yüzüne ve gıcır gicir
olan gömleğine bir sürü su topu yemiş olması. Tüm
bunlar yetmezmiş gibi gömleği ıslandığı için
vücudunu görüyorum resmen!
Kızım Nazlı, planı yanlış uyguladın ama sanki
sonuçları daha güzel oldu.