"kıskançlık hiç tarzım değildi"

2K 132 448
                                    


Berk'in Ağzından

Uyurum umuduyla yatağıma girmiştim ama gözlerim, bir saattir tavan ile ayak ucumdaki Cango arasında mekik dokuyordu. Sahi, bugün n'olmuştu öyle?

Gün benim gözümde üçe bölünmüştü. Partiden öncesinde ve partinin ilk saatlerinde damarlarımda aslında kan yerine kızgın lavların gezindiğine şahit olduğum anlar. Partinin ortalarında ise, Aybike ile mutfakta baş başa kaldığımız o beş dakika, ki bu hâlâ yüzümde oluşabilen sırıtışın tek sebebiydi. Ve vedalaştıktan sonrası...

Flashback

"Ben kendime türk kahvesi yapacağım. İçmek isteyen var mı?" Aybike'nin sorusuyla eksilerde olan moralim birden yükselişe geçmişti.

"Ben!" Keşke duyduğum ikinci ses, benim yankılanan sesim olsaydı.

Bu çocuk hâlâ hastanelik olmadığına göre bugün çoğu şeyi sineye çektiğimi düşünüyorum. Ama kahveyi hiçbir şekilde sineye çekemem.

"Aybike! Sen de biliyorsun ki kahve benim kırmızı çizgim. Aylardır sana yalvarıyorum tatlım, benimle kahve içmen için. Bu bacaksız da senin elinden kahve içmeyecek değil mi bebeğim?" Tam anlamıyla sinirden köpürüyordum.

"Deprem mi oluyor?" Asiye'nin sorduğu soruya Doruk hemen cevap verdi.

"Bir şey yok güzelim. Sadece, Berk sinirden bacağını sallıyor o kadar." Doruk'un alaycı tavırla söylediği şeyi umursamamış sadece Aybike'den gelecek cevaba odaklanmıştım.

"Berk saçmaladın iyice! Sana bile kahve yapıyorsam ona niye yapmayayım?" diyip eve doğru yürümeye başladı. Bense arkasından bakakalmıştım.

"Sana bile kahve yapıyorsam ona niye yapmayayım?" Boğazım düğümlenmişti.

"Sana bile..." Onun gözünde ben bir fazlalıktım. Onun için belki de bir öncelik olabilecekken 'bile' olmuştum.

"Bunu kendin yaptın Berk. Ağlanmaya hakkın yok..." dedim benim bile zor duyabildiğim bir sesle.

Madem ben yapmıştım, düzeltecek olan da benim. Ben Berk Özkaya'ydım, hâlledemeyeceğim şey yoktu. Hele daha elimden geleni yapmamışken Aybike'yi başkalarına kaptırmak gibi bir niyetim hiç yoktu!

İç sesimin beni gerçeklerle tokatlamasıyla gaza gelmiştim. İlk hamlemi yapmak için ayaklandım.

"Berko! Oğlum nereye?" Doruk'un sorusunu arkama bakma ihtiyacı hissetmeden cevapladım. "Lavaboya!"

Yani, sonuçta mutfakta da musluk vardı...

Mutfak kapısının önüne geldiğimde az önceki cesur hâlimden eser kalmamıştı. Şu an gördüğüm Aybike, belki de hiç göremeyeceğim bir Aybike'ydi. Cezve olduğunu varsaydığım cisme, malzemeleri koyuyor bir yandan da ağzıyla melodi tutturuyordu. Dans eden bedeni de buna eşlik etme fırsatını kaçırmamıştı.

Benim yanımda hiç böyle keyifli olmadığı için bu ânın tadını çıkarmaya karar vermiştim. Kapının pervazına yaslanmış, onun zıplayan buklelerini izliyordum. Parmaklarım o buklelerin arasında gezinsin istiyordum. Çok mu şey istiyordum?

"Al işte, yine tutukluk yapıyor!" Yanmamakta ısrar eden ocakla konuşuyordu evet.

Sessiz adımlarla yanaşıp arkasında durdum. Sol elimi ocağa yasladıktan sonra, sağ elimle ocağı açmaya çalıştım. Bunu yaparken çenemi, onun sağ omzuna yaslamıştım.

zıt kutuplar | aybike & berkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin