Berk'in AğzındanSabah okula erkenden gelmiş, Aybike'nin yolunu gözlüyordum. İçim kıpır kıpırdı çünkü bugün Aybike'ye onu sevdiğimi söyleyecektim. Evet daha önce de kaç kere dedim ama hepsini alaylı bir tavırda söylemiştim o da ciddiye almamıştı zaten. Kesin bunu da almayacaktı ama ben inandırmak için elimden geleni yapacaktım.
A ve b olmak üzere iki planım vardı. A planı; Ali'den önce davranıp, Aybike'yi bin uğraşlar sonucu kahve içmeye ikna edecektim, kimsenin zarar görmeyeceği bir yoldu. B planı ise; Aybike'yi ikna edemediğim için Ali'nin okul çıkışı yapacağı kahve teklifini kabul edecek, ben de onları takip edip bir şekilde Ali'nin kahvesine, katlanmış peçetemde duran şeftalinin tüyünü koyacaktım. Ali biraz zarar görecekti ama ölmezdi herhâlde. O açılamadan ben Aybike'ye açılacaktım.
Yine dâhiyim yahu!
Sınıfa giren üç insancıkla beraber kalbim hızlanmaya başlamıştı. Çünkü onların gelişi Aybike'nin gelişi demekti.
Sabırsız bir şekilde bacağımı sallayarak onun gelmesini beklerken sonunda bir assolist edâsıyla sınıfa giriş yapmıştı. Onunla göz göze geldiğim anda kalbimin saliselik de olsa durduğuna emindim. Sanki daha çok atmak için o salisede güç toplamıştı.
Acaba kalp hastalığım mı var? O yüzden mi böyle hızlı atıyor kalbim?
Ben Aybike'ye bakıyordum ama o hiç benden tarafa bakmadan doğruca sırasına oturmuştu. İtiraf etmeliyim, bozulmuştum. Ben burada onun yollarını gözleyeyim hanımefendi beni yok saysın.
Babasını hastanelik ettin? İç sesim böyle anlarda asla boş durmuyordu hemen beni acı gerçeklerle yüzleştiriyordu.
"Bakmak şöyle dursun, sana tokat atmak için elini kaldırdığına şükret Berk Özkaya." dedim sadece benim duyabileceğim bir ses tonuyla.
Sıkıcı matematik dersi bitmişti ve nihayet teneffüsteydik. Diğer tavuklar kantine inerken benim zeki Aybik'im sınıfta matematik çalışmayı tercih etmişti. Rahatını bozacaktım ama başka seçeneğim yoktu.
Yanına gitmek için ayaklandım. Ne kadar korkuyorsam o kadar kendimden emin adımlar atıyordum. Ona yakınlaştıkça kalbim daha hızlı atıyordu. Yerinden çıkmak için büyük efor sarfeden kalbime eşlik eden titreyen ellerimden anladığım kadarıyla taşikardi geçiriyordum. Zor da olsa görmezden gelerek yanına oturdum. Benden tarafa bakmayınca dikkatini çekmek için kısaca öksürdüm.
"Günaydın tatlım. Sabah sabah ne bu çalışkanlık böyle."
"Git başımdan Berk! Şu an seninle hiç uğraşamam." dedi hâlâ bana bakmayarak.
"Aa, darılıyorum ama! Hiç mi gözünde değerim yok!" Alaycı bir ses tonuyla söylemiş olsam da cevabını gerçekten merak ediyordum.
"Yok." dedi tereddüt bile etmeden. Üstelik hâlâ bana bakmamıştı. Gözlerini görmeye ihtiyacım vardı ve beni bundan mahrum bırakıyordu.
Dayak yiyeceğimi bile bile son kozumu oynamaya karar verdim. Umarım çok canımı yakmazdı. Gerçi şu zamana kadar yediğim tokatları ve ayakkabıları düşünürsek daha n'apabilirdi bilmiyorum. Hem, saçlarını toplamış olması işime geliyordu. Kolayca hamlemi yapabilirdim.
Yanağını hızlıca öpüp geri çekildim. Küçük bir öpücüğün bu kadar güzel hissettirmesi beni bozguna uğratmıştı. Bir daha öpmemek için kendimi zor tutuyordum. Kalbim duymazdan gelemeyeceğim bir konser veriyordu. Bunun nedeni hem Aybike ile gerçek anlamda ilk defa bir temasımın olması hem de Aybike'nin bir tepki vermesini beklemekti. Bir şey demen karşıya bakıyordu. Son anda fark edebildiğim şeyse elindeki kalemi beni boğazlamak ister gibi sıkmasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
zıt kutuplar | aybike & berk
Fanfiction"Yalnız, zıt kutuplar birbirini çeker geyiği biraz doğru ama tatlım. Mesela senle ben... Düşünsene biraz, hesapta benden tiksiniyorsun ama hep de düşüyorsun bana." Tek bölümlük hikâyelerden oluşmaktadır. Kapak, bu evrende en sevdiğim insan olan @mut...