"Ne diyorsun, Jeongguk? Sen benim merdivenden düştüğümü nerden biliyorsun ayrıca?"
Derince iç çektiğini duydum.
"Jimin anlatmıştı. Korkmanı istemediğim için fazla irdelememiştim ama o gün Jungkook, başka şehire gittiğini söylemişti bana. Aklıma takılınca araştırıp bir şekilde öğrendim işte."Ne yapmam gerektiği hakkında ufacık bir fikrim yoktu. Yapabileceğim tek şey Jimin ile konuşmaktı.
Hiç ses vermeden telefonu kapattım, yüzüne. Jimin ile konuşmadan bir şeyler demek istememiştim.
Eve girip Jimin'e seslendim, mutfaktan gelen sesiyle oraya yöneldim. Hoseok ile birlikte oturmuş sohbet ediyorlardı, kesin randevuma dair iddiaya girip, kimin kazanıp kimin kaybedeceğini tartışıyorlardı.Jimin, solgun olduğunu tahmin ettiğim yüzümü görünce oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi hızlıca.
"Neyin var, kuşum? Kötü bir şey mi oldu?"
Kafamı sallayıp, Hoseok'un yanına oturdum. Olanları anlattım kabaca. Onlar da benim gibi çıkmaza girmişlerdi. Ne yapacağımızı düşünüyorduk kara kara. Jimin, aniden ayaklanıp daha önce şarja taktığı telefonunu aldı.
"Yoongi'den yardım isteyeceğiz. Eminim ki onun da anlatacağı şeyler vardır. Halimizi görünce bize üzülüp anlatır belki."
Sessizce Yoongi'nin telefonu açmasını bekliyorduk.
Arama telesekretere düşünce kafasını iki yana salladı, Jimin."Açmıyor, başına bir şey gelmiş olabilir mi? Uzun süredir ortalarda yok."
"İkizler paniklemediklerine göre bir şey olmamıştır. Sonuçta kaç yıllık arkadaşları." dedi Hoseok. Haklı olsa da aklıma yatmayan bir şeyler vardı.
"Luna'yı gördünüz mü?" diye sordum kısık sesle.
"Annenin odasına girerken görmüştüm en son. Şimdi nerde bilmiyorum." Kafamı sallayıp bir bardak su aldım kendime. Onlara dönüp elimi tezgaha dayadım. Hepimiz düşünceliydik, ortam çok bulutluydu.
"Bize yardım edecek bir şey olmak zorunda. Nasıl çıkacağız ki bu işin içinden yoksa? Olmak zorunda işte." diye dillendirdi düşüncelerini, Jimin.
Hoseok kaşlarını çatarak ayağa kaltı. Salondaki koltuktan çantasını alıp yanımıza geldi."Resmileri yanımda taşıyorum, lazım olabilir diye." Çantasındaki kağıtları çıkarıp masaya koyarken bir yandan da düşüncesini açıklıyordu.
"Bir kitap gördüğümü hatırladım. O kitabı bulursak işimize yarayabilir belki."
Resmi bulduktan sonra masanın tam ortasına koydu, hepimizin görebilmesi için."Peki burası neresi, onu nerden bileceğiz?" dedim masaya yaklaşarak.
"Luna!" diye bağırdı, Jimin mutfak kapısından yukarı doğru.
Luna, içeri girip masanın üzerine kıvrıldı.
"Şu anda bir araştırma üzerindeyim çocuklar, ne oldu?"
Eve geldiği ilk günkü gibi, kedi halindeyken konuşuyordu bizimle."Baksana, bu resimdeki kitabı bulmak istiyoruz. Ama buranın neresi olduğunu nasıl bulacağımızı bilmiyoruz, Luna." dedi Jimin dikkatle kağıda bakarak.
"Jimin, kağıdı biraz daha yaklaştırabilir misin yüzüme."
"Sen neyi araştırıyorsun, Luna?" diye sordu Hoseok, merakla.
"Annemin dediği bir şeyi hatırladım çocuklar, sizinle olan bağımı farkettiğinde beni bir yere götürmüştü. Ama neresi olduğunu, nerden geçtiğimi hatırlayamıyorum. Bir şekilde bulmaya çalışıyorum. Bütün evi kontrol ettim neredeyse. Çıldırmak üzereyim."Kafamı sallayarak geri yaslandım.
"Peki resimdeki yer veya kitap tanıdık geldi mi? Daha önce görmüş olabilir misin?"
"Bir saniye hemen bakacağım." dedikten sonra bir süre ses vermedi.
"Burası çok tanıdık geliyor. Hatta biliyorum sanırım burayı." dedi hatırlamaya çalışır gibi.
"Sen olmasan biz ne yapardık, mükemmel insan."
"Teknik olarak insan değil, Jimin-ah." Gergindim ama gerginliğimi belli etmek istemiyordum. Çünkü onlar da yeterince gergindi."Tabii ya!" diye bağırdı, Luna. "Annemin gösrerdiği yer burası, çocuklar. Şu anda aradığım yer."
"Luna, bulman çok önemli. Lütfen hatırlamaya çalış." dedim ağlamaklı çıkan sesimle.
"Olmuyor, ne denersem deneyeyim bulamadım."
"Yardım edebileceğimiz bir şey yok mu? Hatırlamanı nasıl sağlayabiliriz?"
"Aslında aklımda bir şeyler var, Hoseok! Sizi buraya getirebilir miyim diye düşünüyorum." dedi heyecanla.
"Biz oraya gelebilir miyiz ki!" diye ciyakladım ben de onunki gibi bir heyecanla. Meraklı bir insandım sonuçta."Az önce getirebilir miyim diye düşünüyorum dedim ya, Tae. Nerenle dinliyorsun kuzum?"
"Ay, ne bileyim! Heyecanlandım işte. Ordakiler de bizim gibiler mi?"
"Sanırım gelince görebileceksin! Benim yanınıza geldiğim yolu size denettireceğim. Denemekten zarar gelmez, umarım." diyip tatlı sandığı yaramaz bir kıkırdama bıraktı ortaya.
"Ellerinizi kedinin üzerine koyun ve gözlerinizi kapatın çocuklar. Hoseok, sakın resimleri unutma."Hoseok, bütün kağıtları bir elinde toplayıp diğer elini bizim yaptığımız gibi kedinin üzerine koydu.
"Tamamen zihninizi boşaltmalısınız, yoga yapar gibi."
"Tae, senin fazla uğraşmana gerek yok bebeğim. Zaten boşsun."
Elimi kaldırıp Jimin'in kafasına vurduktan sonra tekrar aynı yere koydum."Tamam, Luna."
"Şimdi, diğer elleriniz masanın üzerinde dursun. Ruhunuzun bölündüğünü hissedin, benimle birlikte olduğunuzu düşünün."
Ufak bir karamsarlık çöktü aniden içime. Sanki yağmurlu, karanlık bir günde sokakta dolaşıyormuşum gibi hissettim. Nefes almak bile ağır gelmişti aniden.
"Şimdi gözlerinizi açabilirsiniz, çocuklar."
Gözlerimi açtığım an deli gibi bir hafiflik hissettim, uçuyor gibiydim resmen.Luna, elinde duran -önemli olduğunu düşündüğüm- yeşil taşı özenle, tahta bir bölmeye bıraktı. Bizi buraya bu taşla getirdiğini düşünüyordum.
Etrafta gözlerimi gezdirirken aklımda, evin -buraya ne kadar ev denirse artık- tarihi dizilerdeki, eski taşlardan özenle yapılmış ama saray yavrusu gibi olan 'şatolara' benzediğine dair bir kaç düşünce oluşmuştu ki Luna'nın kibar çıkan sesi ile ona döndüm;
"Benim dünyama hoşgeldiniz."
--------------------------------------------------------------
Resmen çok uzun süredir beklediğim şarkıyı fırlattılar bugün, Skz beyler. Ağlamak :")
Geç gelen bölüm için özür dilerim. Fazla odaklanamıyorum çünkü günlerimi yoluna koymaya çalışmakla çok meşgulüm.
İyi okumalar bebişler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
From The Moon |KookTaeGguk|
Fantasy"Ay tamamlandığında Dans eder Ay'ın çocukları, Dans ederler beni yad ederek hatıralarında Yıldız süslü gökyüzünün altında Geceyi delen Ay'ın ışığı altında. Nefesim nefesleri olur, ruhum ruhları Uyanır eski sırlar ruhlarında, Dönüşür bedenleri mabedi...